müzik - hâl / Alp Bora

 

- Öncelikle bir tesadüf sonucu ‘’Amber’’ isimli albümünüz ile internet üzerinde karşılaştım zira Türkiye’de yayınlanmadı. Albümle ve diğer tüm projelerinle konuşmadan önce biraz Alp Bora’yı tanımak istiyorum. Müzikle nasıl tanıştı ve amatör yolculuğu profesyonellikle ilk kez ne zaman nerede buluştu, nasıl bir eğitim süreci yaşadınız?

- 12 yaşında gitar çalmaya başladım. 1998’de Viyana’ya Ekonomi okumak için geldim. Konservatuar’ın caz gitar bölümüne girdikten sonra ekonomi fakültesinin önünden bile geçmedim. Örencilik yıllarımda grup girişimlerim de oldu beraberinde. Ayrıca üç sene kadar da sokak müzisyenliği yaptım burada.

- ‘’Amber’’ albümünde birbirinden güzel türkülere bambaşka bir yorum kattınız siz. Çok aşina olmamıza rağmen her birine bütünü ile bu çalışmayı ayrı bir heyecanla dinledim ben. Bu albüm öncesinde nasıl bir hazırlık yapıldı; gerek repertuar seçiminden gerek icralara ne kadar süreçte dinleyicisine ulaştı peki? Kimlerden destek alındı

- ‘’Amber’’ albümü bir sabah uyandığımda birden aklıma gelmiş bir fikir. Zaman zaman beraber çaldığım kemancı bir arkadaşım vardı adı Julia Pichler. Hemen onu aradım ve ekibe bir çello dahil etmek istediğimi söyledim. Caz okuduğum için eğitimim boyunca yaylı arajmanı yapmadım hiç. O yüzden fikir de çok çekici geldi. Ayrıca Avrupalı seyirci otantik enstrümanları bir yere kadar dinleyebiliyor. Batı sazları kullanılırsa daha geniş kitlelere ulaşılabilir diye düşündüm.

- En büyük desteği albümü satın alan, arkadaşlarına anlatan dinleyiciden aldım. Onun dışında maddi bir destek durumu olmadı. Albümün hazırlığı zor bir süreçti. Geçen yazı konserlerin yanı sıra stüdyolarda geçirdik. Üç ay kadar sürdü. Repertuarı ben seçtim ve bir araya getirmem çok uzun sürmedi zaten hepsi sevdiğim türkülerdi.

- Burada karşılaştığımız enteresan bir durum var ki; sizinle önceki sohbetimizden öğrendim; Japonya’da bile yayınlanan bir çalışma bu ama Türkiye’de bizlere ulaşmadı. Öncelikle internete çok şey borçluyuz bu anlamda ama özel olarak neden böyle bir durum oldu?

- Albümün Türkiye’ye ulaşmamasının iki sebebi var. Avusturyalı bir plak şirketi ile çalışıyorum. Dağıtım bağlantıları maalesef iyi değil. Ayrıca Avrupa’da CD fiyatları Türkiye’ye oranla üç kat daha pahalı. Bu durumdan dolayı plak şirketimi motive etmek mümkün olmadı. Kendi girişimlerim oldu ama maalesef bir sonuç alamadım. Umarım bir dahaki albüme artık.

Her şeye rağmen ‘’Amber’’in çıktığı bir yolculuk var ve bu süre içerisinde nasıl tepkiler aldı dinleyicilerden, nasıl karşılandı albüm yayınlandığı ülkelerde, size geri dönüşümü nasıl oldu bu çalışmanın.

- Genel tepkiler olumlu oldu ve de olmaya devam ediyor.

- Ve bir de grup projeniz var … ‘’Amber’’den önce başlayan ve beraber devam eden Nim Sofyan. ‘’DümTek’’ isimli bir çalışma yayınlandı ve bunu ‘’Divane’’ izledi. Bu yolculuk peki nasıl başladı?

- Dediğim gibi öğrencilik yıllarımda grup denemelerim oldu. Hepsi de o, şu, bu sebeplerden dolayı dağıldı. O yıllarda Viyana’ya yeni gelmiş Portekizli flütçü Pedro Duatre ile tanıştım. İrlanda ve İskoçya müziklerini çalan, klasik müzik eğitimli bir müzisyen. İlk plan birbirimizden bir şeyler öğrenmekti. O Anadolu, Balkan müziklerine ilgi duydu ben de onun repertuarına. Uzun süre duo olarak çaldık.

Daha sonra grubun çekirdek üyelerinden Avusturyalı kemancı Paul Dangl gruba katıldı. Gruba gelenler, gidenler oldu. Şu anda altı kişilik bir ekibiz ve tarz olarak Anadolu ve Balkan müziklerini cazla harmanlıyoruz. Kendi bestelerimiz de var ve şu anda üçüncü albümün çalışmalarını yapıyoruz.

- Grup olarak Türkiye’de dahil dünyanın birçok yerinde sahne aldınız ve performanlar sergilediniz, devam da ediyorsunuz konserlerinize bildiğim kadarı ile. Nasıl bir coşku yaşanıyor orada, bu buluşmalar dinleyiciyi ve sizleri nasıl heyecanlandırıyor peki? Bu birliktelikten, yakalanan bu uyumdan dolayı ekip olarak neler yaşıyorsunuz, nasıl mutlusunuz?

- Nim Sofyan 2005 yılında Avusturya Dışişleri Bakanlığı tarafından müzik elçisi seçildi ayrıca aşağı yukarı 20 ülkede sahne aldık. En enteresan turneler Sırbistan, Suriye, Hindistan ve Tunus’ta oldu. Singapur’a gitme durumumuz var, önümüzdeki günlerde belli olacak.

Yeni albümde de tarz değişikliği olmadan yoluna, dinleyicisi ile buluşmaya devam edecek.

- Avusturya’da yaşıyorsunuz ve bir yerde müziğinizin oralardaki insanlarla buluşmasında elçilik görevi de üstleniyorsunuz. Örneğin bir projenizin olduğunu biliyorum orada, biraz da bunu konuşalım istiyorum. Orada birçok değerli Türk müzisyeni Avrupalı dinleyicilerle buluşturacaksınız öyle değil mi? …

- Buranın en önemli caz klübü Porgy&Bess’in sahibi bana ne zamandır Türkiye temalı bir müzik festivali yapmak istediğini söyledi ve program konusunda benden yardım istedi. Severek de kabul ettim. 2010 Ocak ayının birinci haftası başlayacak ve sekiz gün sürecek. Ekim ayından sonra programı web sayfamda bulabiliriniz.

- Bugüne kadar kimler sizi müziği ile etkiledi, etkilemeye devam ediyor. Gerek Türkiye’den gerek dünyadan kimleri büyük bir keyifle takip ediyor, dinliyorsunuz.

- Aklıma ilk gelen isimler Bülent Ortaçgil, Erkan Oğur, Arto Tunçboyacıyan.

- Bir şekilde internet ile birçok kişi sesini, müziğini daha aktif hale getirdi belki ama mutlaka bazı kıstaslar anlamını korumaya devam ediyor. Size göre müzikte başarılı olmanın, kalıcı olabilmenin, iz bırakabilmenin çizgisi nedir? İyi bir müzisyen kimdir, nasıl olmalıdır?

- Çok çalışmak, çok dinlemek ve hiçbir zaman ümidini yitirmemek gerekiyor. Bunu yapan her müzisyen er ya da geç bir şeylere ulaşır.

- Son olarak müziğin sustuğu yerde nasıl bir portre var karşımızda? Alp’in hayattaki diğer renkleri nelerdir? Neler ile mutludur mesela; müziğin haricinde günleri nasıl geçer, kendine diğer vakitlerde nasıl zaman ayırır ve neler yapar?

- Çok fazla seyahat ediyorum ve bunun müziğime, müzisyenliğime ve kişiliğime çok şey kattığına  inanıyorum. Alp aynı zamanda çiceği burnunda evlidir :)

Bu arada sinema çok ilgimi çeker ve hatta günün birinde film müzikleri de yapmak istiyorum.

- Tanışmak büyük keyifti. Bu güzel söyleşi için çok teşekkür etmek istiyorum. Çok sevgiler.

 


 

Alp Bora Web Sitesi

Nim Sofyan Web Sitesi

Söyleşi : Kadri Karahan / Temmuz 2009