- İlk albümünüz ‘’Değişmişiz’’ henüz çok yeni bizlerle buluştu. Albümle ilgili elbette sormak istediğim şeyler olacak ama öncesinde en başa dönelim istiyorum. Yedi yaşında İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı klarnet bölümünü kazanıyorsunuz ve önemli şeflerden, müzisyenlerden dersler alıyorsunuz? O küçük çocuğun heyecanı nasıl tarif edilir bugün baktığınızda?
- O küçük çocuk başta hiçbir şeyin farkında değildi. Hatta başlarken “bunca yıl nasıl geçer” diye düşünen biriydi ki şu an o çocuk “bunca yıl nasıl geçti” diye şaşkın. Ama tabi ki müzik, küçük yaşta öğrenilmeye başlanmalı. Temellerinin sağlam atılması gerekiyor. Temeli sağlam olmalı ki, katları çıktığınızda 1 veya 5 - 10 sene sonra olabilecek tek bir depremde yıkılmasın. Hayatım o yaştan beri neredeyse sadece müzikle geçiyor. Çok iyi hocalar ile öğrenim gördüm. 7 senelik bir piyano eğitimim var, 12 senedir ise klarinet çalıyorum. Bu sene son senem ve ardından ilgimin orkestra şefliğine kaymasından dolayı da yüksek lisansta öğrenimime şef olarak devam etmek istiyorum.
- Yine bu süreç içinde kariyeriniz için önemli adımlar attığınızı görüyoruz. Örneğin İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nda bir oyunun müzik direktörlüğü, beraberinde kurduğunuz bir orkestra ve yine bu ekibin müzik direktörlüğü, TRT için hazırlanan bir belgeselin müzikleri gibi uzuyor bu liste; genç bir müzisyensiniz ve bu çalışmalar bir kalemde üzerinden geçilecek gibi durmuyor, tüm bunlar nasıl bir birikim kattı size, nasıl bir yön çizdi bundan sonraki hedeflerinize?
- Tüm bunlar gerçekleşene kadar albümüm için yaptığım besteler ve albüm dışı yazdığım şarkılar, besteler vardı zaten. Şehir Tiyatroları’nda “Yüzleşme” adlı oyunun müzik direktörlüğünü yapma teklifini aldığımda çok heyecanlıydım. Çünkü ilk kez bir senaryo hatta canlı oynanan bir şeye müzik yapacaktım. Oyunun yazarı ve oyuncularından Arslan Kaçar, Perihan Savaş ve Yönetmeni Ali Karagöz, oyun için hazırladığım müzikleri çok beğenmişlerdi. O yüzden herhangi bir aksilikle de karşılaşmadım. İlk tecrübemi, her yönüyle başarılı bir oyunda yaşamış oldum. Ardından deminde söylediğim gibi orkestra şefliğine geçme aşamasında yapmak istediğim, aynı zamanda kendimi de geliştirmekte olacağım bir senfoni orkestrası kurma projem vardı. Müzik söz konusu olunca, aklımdaki hiçbir şeyi erteleme fırsatı bulamıyorum ve o dönem içerisinde yapmak istiyorum. Ki Marmara Senfoni Orkestrası’nı çok değerli müzisyenler ile Haziran 2011’de kurdum ve ilk konserimizi de o ay içerisinde Kartal Belediyesinin, Solistimiz Hilal Özdemir’inde desteğiyle, o konser ki konseptimiz olan “Türküler ile Klasik Müzik Birleşiyor” başlığı altında, tüm düzenlemelerini benim hazırladığım bir konser verdik. Bu projenin devamını getiremedik şimdilik. Bu Senfoni Orkestrası ve solistlerimizin Türkiye’nin dört bir yanında konserler vermesi için çabalıyorum. Bunun için mecburen bir maddi destek gerekiyor ve bu konuda destek olabilecek herkes ile Türkiye’nin her yerinde konserler vermeye hazırız. Orkestranın gelişimiyle ilgilenirken aynı zamanda kendi albümümle de uğraşıyordum ki TRT Belgesel kanalı için hazırlanan “Yılkı Atları” adlı belgeselin müziklerini hazırlamam için benden rica edildi ve bende seve seve yer aldım, hep beraber çok güzel bir belgesele imza atmış olduk. Tabi ki belgesel müziği yapmak, tiyatro müziği yapmak, düzenlemeler yapmak benim tecrübelerim açısından çok önemli şeylerdi. Bunların üstüne yapmak istediğim uzun metraj bir filmin müziği. Kısmetse bu sene öyle bir projenin olma ihtimali var ve orada şimdiye kadar edindiğim tüm tecrübelerimden faydalanarak çok iyi bir iş çıkaracağıma inanıyorum.
- Bu albümde yer alan birçok şarkı ortaokul yıllarınızda ortaya çıkmış, biraz da demlenmiş diyebiliriz, peki bir gün için bir albüm yapma fikri var mıydı yoksa bir anda mı gelişti her şey, nasıl bir hazırlık süreci yaşadınız sonra?
- Bu albümdeki şarkıların çoğunu ortaokuldayken yapmıştım. Ama sadece arkadaşlar arasında çalıp söylerdik. Bu şarkıları bir albüm haline getirme hayalim vardı ama aynı zamanda bunların dışında bir çok şarkımda vardı. O şarkıların bu şarkılar olacağını ben dahi kimse bilmiyordu. En tuhaf tarafı ise okuldaki arkadaşlarımın beni ve şarkılarımı çok beğenip aileleriyle paylaşana kadar ailemin, beste yaptığımdan, söz yazdığımdan ve hatta şarkı söylediğimden haberleri bile yoktu :) Sonrasında lise dönemimde tanıştığım ve şimdiki gitaristim Ertuğrul Güney ile bu şarkıların gitarlarını düzenlemeye başladık. Kendime kurduğum ev stüdyomda kaydetmeye ardından tanıştığım davulcum Berkay Özuygur ile de davulları düzenledik ve kaydettik. 2011 yılında geldiğimizde ise orta okulda yptığım şarkılar “Değişmişiz” adlı ilk albümümde toplandılar. Aslında albümün yüzde 85’İ 2007-2008 yıllarında çoktan bitmişti. Huzursuz olduğum bazı şeyler ve aksilikler vardi, onların rötuşları biraz zamanımı aldı.
- Daha sonra albümü hücum kayıt tekniği ile kaydettiniz ki yani şarkılar bir kere stüdyoya girildi, söylendi ve o doğallığı ile bizlerle buluştu. Bu fikir peki nasıl oluştu zira bir o kadar samimi asla itirazımız yok ayrı ama bir o kadar da riskli bir şey değil mi bu durum müzisyen için?
- Açıkcası ben bir albüm için “bu albüm için beş aydır stüdyodayız veya üç senedir düzenlemelerimizi hazırlıyoruz” tarzındaki konuşmalara karşıyım. Beş ayda neyin albümü yapılıyor bilemiyorum. Eğer albümde emeği geçen kişiler gerçekten müzisyenlerse, şarkılarda hazırsa en fazla bir ay sürer bu süreç. Olmadı tekrar baştan veya şu kısmı tekrar çalalım tarzı şeyler bana göre değil ki eskiden böyle bir şey mi vardı? Herkes stüdyoya girer bir kerede çalınır ve kaydedilirdi. O şarkıların ve kayıtların bambaşka bir havası var bence. Üzerinde düzeltme yapıldığı zaman bu sefer photoshoplanmış bir resim gibi olmaya başlanıyor. Tüm kusurları kapatıyorsunuz ve “sıfır hatayla yaptık biz bu albümü” gibi bir şey gözüküyor uzaktan. İnsanların beğeneceği şekle sokmak bence yanlış. İnsanlar o şarkıların doğal, tek gitarla, piyanoyla çalındığında söylendiğinde beğeniyorlarsa zaten o şarkı güzeldir. Bazen öylede bırakmak gerekir. Ki albümümdeki “Yanaklarımda Seller” adlı şarkımı tek gitarla ben çalıp söyledim ve kaydını da profesyonel olmayan bir cihazla kaydettik. Bir fotoğraf ki bayanın kendi burnu tüm güzelliğini kapatıyor diye burnunu rötuşlamak, o bayanı güzel göstermeye çalışmak sadece insanları kandırmaya yarar. Vokaller konusunda da eski şarkıları dinlerseniz biraz da olsa detoneler duyarsınız ama rahatsız olmazsınız, bu sizi rahatsız etmez. Çünkü doğaldır ve siz doğallığa alışmışsınızdır. Vokal kayıtlarının bilgisayar ortamında düzeltilip o sesin hatasız gibi gösterilmesi de yanlış. Bu sefer herkes, albüm yapmaya şarkı söylemeye, öncesinde aslında mankenken, oyuncuyken vs. sonrasında “ben zaten hep şarkıcıydım” demeye başlanıyor. Bunlara karşı olduğumdan dolayı albümdeki her şeyi doğal bırakmak istedim ve her şeyi bir kere kaydedip albümü doğal hali ile sundum. Bunu yaparken çok fazla kişi karşı çıktı “böyle yapma” – “şöyle olmaz” dediler ama benim yapmak istediğim buydu.
- Ekibinizi tanıyarak devam edelim mi? Gitar, bas gitar ve davul haricinde altı kişiden oluşan yaylı ekibi de albümün stüdyo sürecinde sizinle oldu, konserlerinizde de olmaya devam edecek. Nasıl oluştu bu ekip, nasıl bir birliktelik yaşadınız ve yaşamaya devam ediyorsunuz kendileri ile?
- Müzisyen birliktelikten çok, öncesinde arkadaşlığımız var. Ertuğrul, Berkay ve Sabri benim çok eski arkadaşlarım. Sabri’yi albüm ile beraber aramıza aldık. Kayıtlarda konservatuvardan arkadaşlarım keman, viyola ve viyolonselleri ile eşlik ettiler. Albümün genel soundunda yaylıların yer almasından dolayı onları konserlerimde de görmek istedim. Fakat onlarla çalışmalarımızı büyük sahnelerdeki konserlerimizde sürdürüyoruz. Bar konserlerinde sahnelerin ufak olmasından dolayı gitar, bas ve davul olarak yer almaktayız.
- Albümün çıkışı ile birlikte ‘’Söz Konusu’’ isimli şarkınıza da bir klip çektiniz. Konserleriniz de bu süreç içinde devam etti ve başta bu şarkı beraberinde albüm birçok dinleyiciyi yakaladı. Burada gelen yorumları merak ediyorum, nasıl karşılandı albüm kendilerinde, size dönüşler nasıl oldu?
- “Söz Konusu”nun klibini hazırladığımda şarkıların son halleri belliydi fakat albümün dağıtımını yapacak şirketi ayarlamamıştım. Klibi albüm öncesinde yayınlamak istedim ki biraz insanların tepkilerinin ne olacağını görmek istediğimdendi. Klibin montajı yayınlanması vs. şeyler zaten albümün çıkışına denk geldi ve albümün çıkış şarkısı “Değişmişiz”ken, “Söz Konusu” ve “Değişmişiz” olarak iki ayrı tarzda şarkılar oldu. Albüm ile ilgili yorumlar yeni yeni gelmekte olduğu için genel olarak iyi yorumlar. Konserler takvimimi de yeni açıkladık.
- Son birkaç yıldır çeşitli mekanlarda sahne alıyorsunuz ve de bu konserler devam da ediyor, edecek. Konserlerin - sahnelerin sizdeki yeri - heyecanı nasıl peki, nasıl bir atmosfer içinde geçiyor, nasıl bir repertuar dinliyor sizi dinlemeye gelenler?
- Aslında konserlerimde heyecanlanmıyorum. Biraz senfonik orkestralarda çaldığım için alışkınım yüzlerce insan karşısında olmaya. Konserlerimde kendi şarkılarımın yanı sıra Türkçe ve yabancı cover şarkılarada yer veriyorum. Bunlara örnek vermek gerekirse Robbie Williams’tanda Sertap Erener’den de 80’lere damgasını vurmuş rock şarkılarına yer veriyorum.
- Peki ya bundan sonrasında neler olacak, neler yaşanacak adınıza, haricinde projeleriniz var mı hayata geçirmek istediğiniz? Yine dünden bugüne özellikle kimleri dinlediniz, son yıllarda yine başarılı bulduğunuz solistler - gruplar kimler, bir gün birlikte çalışmayı istediğiniz bir müzisyen var mı?
- Marmara Senfoni Orkestrası projemi bu sene biraz daha genişletmek ve sık konserler hazırlamayı düşünüyorum onun dışında yine belgesel ve film müzikleri için besteler yapacağım. En önemlisi de ikinci albümüm için yeni şarkılar bestelemeye başladım onları düzenlemek gibi planlarım var. Mike Stern ve Dave Weckle ile bir şeyler yapsak herhalde başka bir şey istemem diye düşünüyorum :)
- Müzik hayatınızın bir parçası ama ya hayatınızın diğer renkleri? Biraz sesini kısalım istiyorum son soruda müziğin ve onun dışında, dünyanızın diğer heyecanlarına dokunalım, olur mu? Sizi başka neler mutlu ediyor, hangi uğraşlar ya da hangi diğer kareler, nereler ve belki de kimler, özetinde olmazsa olmazlarınız neler?
- Ben fotoğraf çekmeyi severim. Özellikle dijital makinelere karşıyımdır ama video işin içine girince mecburen kullanmak zorunda kalıyorsunuz. Bazı projeler için grafik tasarımları hazırlıyorum. Ama bunu iş olarak değil ben kendi zevkim için yapıyorum. Beğenenler oluyor onlar içinde bir şeyler hazırlıyorum. Onun dışında biraz farklı olucak ama kıyafetlere karşı ilgim vardır. Alışveriş demeyelim buna takip ettiğim bazı giyim blogları, dükkanları var onlarla ilgilenirim. Olmazsa olmazlarım olarak basitleştirmemiz gerekirse eğer gömleklerim, ayakkabılarım ve elimin altında bir piyano olması yeterli :)
- Daha nice albüm yine görüşelim, yine sohbet edelim istiyorum, bu güzel albüm için güzel dinleyiciler, güzel dostluklar diliyorum bir de, çok teşekkürler sevgili Altuğ.
- Ben teşekkür ederim, merak ettiğiniz soruları benimle paylaştığınız için.