müzik - hâl / Arkın Çelik

 

- DJ'lik, radyo programcılığı, reklam dublajı, sunuculuk yaptınız. Ve şimdilerde sizi ‘'Farkın'' isimli ilk albümünüz ile dinliyoruz ki albümden önce biraz bunları konuşalım istiyorum. Örneğin genç yaşta başlağınız DJ'lik, o ilk heyecanınız, sonra bir gün kendinizi Power FM'de bulmanız ve o günden bugüne 15 yıl ...

- Birçok insana bu süreci aklımda kalan ayrıntılarıyla aktarmam birkaç saatimi aldı şimdi birkaç satırla bunu becerebileceğimi sanmıyorum ama kronolojik bir sırayla hayatımın kısa bir özetini yaparsam herşey 1988'de Antalya'ya taşınmamızla başladı. 11 yaşımda, ortaokulu ve liseyi birlikte okuduğum Antalya Anadolu Lisesi hazırlık sınıfının yazında İngilizcemi kullanmak ve geliştirmek için yazları çalışmaya başladım. Zaten kelimenin tam anlamıyla “yırtık” bir çocuk olduğum için tezgahtar olarak çalıştığım yıllar boyunca insanlarla doğrudan hızlı iletişimi üç dört ayrı dilde kurmayı öğrenmiştim. Arada Türkiye'nin ilk ‘sadece çocuklar tarafından çıkarılan gazetesi Maydanoz'da gazetecilik denemeleri, yazımında da katkım olan amatör bir tiyatro ekibiyle sahnelediğimiz oyunlar, minik, yıldız, genç ve ikinici ligde voleybol, o sırada sakatlanarak sporu bırakmam ve gelen teklifle Antalya FM'de başlayıp Ey FM'de devam eden radyoculuk. Bunların arasında biryerde gece klüplerinde (disko!) matine saatlerinde DJ'lik. Önce TRT Antalya Turizm radyosuna İngilizce spiker olarak başvurmam ve hepsinin 1996 Ağustos ayında çalışmaya başladığım Eyilik şirketler grubu bünyesinde TV'de ingilizce haber sunmam, Türkçe haber perforesi yapmam, reklam seslendirmem, İngilizce ve Türkçe sunduğum radyo programlarıyla tamamen hayata geçmesi ... 1997 yılında ÖYS'den bir iki hafta sonra o yılın Şubat ayı itibariyle hayatımda ilk kez geldiğim İstanbul'a geri gönmek için 30 Haziran'ı tarih belirlemem …İlk kitabımın da adı Düşünce Söze Düşünce'ydi ve 1996 yılında çıktığı sırada benim için çok değerli birkaç kişiye posta yoluyla göndermiştim. Yılmaz Erdoğan telefonla arayıp tebrik etmiş ve İstanbul'a çağırmıştı. Şubat ayında annemin emekli ikramiyesiyle bana aldığı hediye, sömestr tatilinde yaptığımız İstanbul gezisi oldu ve hem BKM'de Yılmaz Erdoğan'la tanışma şansım oldu hem de Power FM stüdyolarını görebildim. O gün verdiğim kararı aynen uyguladığımda 1997 Ekim ayına gelmiştik.

Boğaziçi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü Türkiye derecesi yaparak kazanmıştım ve hayalimdeki radyo Power FM'de çalışmaya başlayalı iki aydan fazla olmuştu … Buradan sonrası biraz hızlı akan bir film gibi, kopuk kopuk sadece enstantaneler kalmış bir on yıl … Yaptıklarımdan hatırlamayı en sevdiğim dünyanın eğlence başkenti sayılabilecek Ibiza'da geçen yaz boyu bir klübü işletmem, Atina, Larissa, Selanik'e yaptığım turneler ve Selanik'te 7 ay boyunca resident DJ olarak çalarken üç gün uykusuz geçen yorucu ama eğlenceli bir dönem. En son, 3 yıl kadar önce DJ'liği bıraktım ve kendimi tam anlamıyla müziğin üretimine verdim. Biraz fazlaca atlayarak söylemiş olsam da yine de uzun oldu … Hiçbir zaman çok yoğun olduğum için şikayet etmedim çünkü beni insanlardan ayıran en önemli hediye “sevdiğim birşeyi iş olarak yapabiliyor olma” durumundaydım. Çalışmaktan yılmadım ve hep keyif aldım sanırım biraz da bu yüzden çok fazla şeyle aynı anda uğraşmışım. Hep söylerim benim işim yok ben sadece yaşıyorum …

- Birçok ünlü mekanda ve kimselerin çalmadığı müzikleri çalarak yolunuza devam ettiniz. DJ T00Lz olarak tanındınız ve daha sonra bir gün geldi başkalarının şarkılarını çalmaktan keyif almadınızı hissettiniz? Böyle bir noktada mı albüme karar verildi peki?

- ‘'FARKIN'' planlı bir girişim değildi önceleri, zamanla yazdığım/yaptığım şarkılar çaldığım yerlerde ve dinlettiğim kişilerce yüksek beğeniyle karşılandıkça ve daha fazla istek almaya başladıkça kafamda bir albümde bunları biraraya getirme düşüncesi oluştu. DJ T00Lz adını kullandığım setlerde ya kimsenin çalmadığı parçaları ya da tam tersine herkesin çalabileceği şarkıları farklı bir yaklaşımla sundum. DJ'liğe başladığım günden beri bir parçanın tamamını beğenmek nasip olamamıştı ne yazık ki, sanırım biraz da bu yüzden parçaları çalarken hep üzerlerinde oynadım. “Ben yapsam nasıl yapardım” ya da “bence böyle bir şarkı olsa şu arada iyi giderdi” düşüncesiyle yaklaştığım üretim süreci kendiliğinden gelişti ve yine sanırım biraz da yıllardır aldığım şan ve armoni derslerinin gün yüzüne çıkardığı bir ürün oldu, ortaya çıkmaya başlayan parçaların satış/beğenilme kaygısı gütmeden ve tam anlamıyla bilinçli bir sürece dahil olmadan oluşmaları. Benim için bir şarkıyı yazma sürecinde neyi ne amaçla yaptığımı sorgulamak ya da “bu satar” yaklaşımından çok anlık olarak ne hissettiğim ve ne duymak istediğimin etkisi daha büyük. Albümdeki şarkıların da bu albümde yer almaları yazılırken verilen bir karar değil sonradan analitik ve eleştirel bir gözle bakınca ortaya çıkan bir sonuç.

- Aslında müzik hayatınızda hep vardı ve bu bir albüm ile de tescillenmiş mi oldu, peki bu birikim için geç kalındı mı yoksa zamanlama albüm için yerinde miydi? Kimlerin desteğini alacaktınız bu albüm için ve kimlerle çalışacaktınız?

- Ben tesadüflere inanmam. Herşey olması gereken zamanda, o anda anlamasak da, bir nedene hizmet etmek için olur. Bunu sonradan anlamak bazen geç kalınmışlığın pişmanlık etkilerini de taşır kaçınılmaz koşulla ancak benim için, geç kalmaktan çok insanların duydukları fark'a daha hızlı alışmalarını sağlayan ve buna tam anlamıyla hazır olmalarını beklediğimi şimdi kendi başıma fark ettiğim bir sürecin oluşturduğu koşullar uygun olunca ‘'FARKIN'' albümü pişmiş bir ürün olarak beyin fırınımdan çıktı. Geç kaldığımı düşünmüyorum, tam tersine zamanı artık gelen bir sound'u ortaya koyan ilk kişi olduğum için mutluyum. Bu albümde neredeyse hiçkimsenin desteğini almadım ve açık yüreklilikle söyleyebilirim ki destekten çok da engel olan var … Cem Hakko albümün oluşum sürecinde değil sonucunda ‘'Serden Geçtim'' parçasının kliplerine sponsor oldu ve maddi anlamda aldığım tek destek budur.

Yapım Ece Anlı'nın sahibi olduğu Bozukpara Productions adına kendi finans gücümle gerçekleşti Seyhan Müzik sadece basım, dağıtım işleriyle uğraştı ve döndüğü kısacık süre içinde Kral TV'de rotasyonda olmasının maddi karşılığını sağladı. Kaan Gökman ‘'Serden Geçtim'''in yapmış olduğu iki düzenlemesi ve ‘'Takma/So Fine'' parçası için ücret talep etmeden benim çok iyi bir dostum olması nedeniyle profesyonel ve gerçekten hatırı sayılır büyüklükte bir katkıda bulundu. Aynı şekilde Ray “Checo” Roc da Hybrid Heights, Aultima trance vox ve dub mixlerini yaptı ancak bunların düzenleme dışındaki ek prodüksiyonu ve canlı enstrümanlarının kayıtları, stüdyo masrafı ve enstrümanistler, parçaların mixi, masteringi doğal olarak ortak yapım oldukları için benim tarafımdan gerçekleştirildi. MIAM'da kemanları kaydettik, Post Office bir reklam post prodüksiyon stüdyosu olmasına rağmen eski arkadaşım Gürhan Gök Berkel'le vokal kayıtlarının bir bölümünün yanı sıra perküsyon, gitar, bas ve ud kayıtlarımızı yaptığımız yerdi, ancak arkadaşlık profesyonel anlamda Post Office'in gerçekten yüksek saatlik ücretinin büyükçe bir bölümünü ödememem için bir neden asla olmadı. Eğer bu albümü yaparken maddi olanaklar zamanında var olanın üstünde olsaydı album bu sounduna ulaşamazdı.

- ‘'Farkın''ın adına yakışır bir farklılığı var bunu tüm dinleyenler görebiliyor aslında, bir şarkı hariç sizin besteleriniz albümde. Buradaki soundu diğer albümlerden ayıran öğeler neler oldu? Nasıl karşılandı dinleyici de olsun müzik dünyasında, siz nasıl tepkiler aldınız şu ana kadar bu albüme?

- Aldığım tepkiler beni bile şaşırtacak kadar iyi … Kendimi çok şanslı hissediyorum! Ortaya çıkan parçalar benim tasarlayıp da ürettiğim şeyler değil, tam anlamıyla kendiliklerinden oluşan ve ancak yaratım işlemi bittikten sonra işlenirken benim de biraz olsun objektif bakma şansı bulduğum şarkılar. Farkın genel anlamda kaynağı sanırım benim müzik konusundaki birikimim. Çok geniş bir yelpazeden söz ediyorum: Aklınıza gelebilecek her tür müziği, en ucubesinden şaheserine kadar ayırt etmeden dinleyen ve bunu yıllardır profesyonel anlamda işi gereği hatta bir yandan da zevk aldığı için neredeyse suyunu çıkartarak yapan biriyim. Dolayısıyla etkilendiğim kaynaklar da bu kadar birbirinden farklı. Bu albümdeki bütünlük unsuru bir DJ setindeki akış gibi değerlendirilebilir. Şarkıları arka arkaya dinlerken bir yolculuk yaşayabilir ya da teker teker içlerinde kaybolabilirsiniz (ben en azından öyle yapıyorum :)

Diğer albümlerle karşılaştırıldığında şarkı sözlerinin %100 gerçek olması ve bir tek sözcük ya da nidanın bile anlamsız, sadece uysun diye yazılmamış olması ilk sayılacak fark olabilir. Albümdeki parçaların sound'lar'ı daha önce denenmemiş yeni bir yapıyı taşımaları açısından ve bir potada erittikleri farklı kaynaklarının da zaten sadece Türkiye değil dünyada da bir bütünüyle benzetilebilecek örneğinin olmaması nedeniyle bir ilk olma niteliğinde ve dolayısıyla farklı. Serden Geçtim, albümde bana ait olmayan tek beste ve Türk popüler müzik yapısına en yakın parça ancak bu parçanın farkı 4 ayrı video klibinin olması ve 8 ayrı versiyonuyla dağıtılması oldu. ‘'FARKIN'' albümünü Serden Geçtim'e dayanarak yorumlamak mümkün değil. Albümün tamamını değerlendirebilmek için tamamını sindirerek dinlemek gerekiyor. Altyapılar şarkı sona erene kadar her an sürpriz yapmaya hazır ve beklemediğiniz anda karşınıza birşey çıkarabiliyor …

- Müzikler bir yana sözlerde de iddiasını gösteriyor albüm. Hiçbir sözün öylesine yazılmadığının altını çiziyorsunuz? Bu samimiyet şarkılara ayrı bir ruh mu getiriyor? Sözün müzik ile kurduğu denge bu albümde size göre nasıl bir yerde?

- Benim “şarkı yazma tekniğim” olarak değerlendirebileceğim tek bir yol yok, ancak yine de genellikle şarkının melodisi üzerinden çalışmaya başlayıp altyapıyı enstrümantel olarak bitirdiğimde bu sözsüzlüğün ifade ettiği bir duygu ya da hitap ettiği ruh haline göre bütünlük içermesi benim için en önemli koşul. İnsan gibi karmaşık ve çelişkilerle dolu varlıkları ilgilendiren bir uğraşı olduğuna göre bu üretim süreci, doğal olarak aynı karşıtların birliği olgusunu hayatın her alanında olduğu gibi benim şarkılarımın içinde de görmek doğal. Şarkının altyapısı enstrümantel olarak birşey ifade etmeden söz yazamam, sözler kağıt üzerinde müzik olmadan birşey ifade etmeden kaydedemem ve ikisi birleştiğinde bana yazarken hissettiğim şeyleri yeniden yaşatamıyorsa şarkıyı bunları sağlayana kadar bırakmam, üzerinde uğraşırım. Yazdıklarımın tamamı (bu albüm için geçerli olmak üzere) gerçek! Benim yaşadığım olaylar, ağzımdan çıkan sözler ve kafamdan geçen düşünceler! Bu kadar içten olmak biraz tehlikeli aslında çünkü tüm dünyaya en kırılgan yanımı açıyorum ve saf bir samimiyetle gerçeği dile getirince söz konusu olan olayın diğer kahramanı da kendini doğrudan şarkıda görebiliyor. Bir yandan da yazdıklarımı sadece aşk meselesi olarak algılamak isteyenlerin görebileceği üst katmanın arkasında, biraz daha geride duran başka bir alegorik sistem içinde bambaşka bir hikaye de yer alıyor ki bunların ne olduklarını anlatırsam arayıp bulanların bütün emeğini boşa çıkartırım, ki bu da isteyeceğim birşey değil … gerçekten görmek isteyen için ihtiyaç göz değil bakış açısı…

- Bu albümdeki bir başka ilk cidden enteresan. ''Serden Geçtim'' isimli şarkının 8 ayrı versiyonu ve 4 ayrı video klibi hazırlanıyor ve çıkışı böyle bir zenginlikle yapıyorsunuz? Biraz bu fikri ve sürecini sizden dinleyebilir miyiz? Bundan sonra çekilecek kliplerde yine benzeri durumlara hazır olalım mı?

- Eğer bir sonraki klipte de birbirinden farklı versiyonlar hazırlarsam kendimi tekrar etmiş olurum. Yine de farklı birşey yapmak için zorlarsam samimiyetime aykırı olur. Eğer gerçekten orijinal bir fikir bulursam bunu uygulamaktan çekinmeyeceğimin garantisini verebilirim. ''Serden Geçtim''in bana ait bir beste olmamasından kaynaklanan bir durum aslında bu kadar çok versiyonunun olması. Şarkı olarak bakınca, şöyle de olur ... böyle de... diye kararsız kalmak ya da keşke dememek için hepsini yaptım çünkü her biri gerçekten gerekli bir farkı ortaya koyan gerçekten başarılı versiyonlar olmuştu. Her video versiyonunun atmosferi, sinematografik kurgusu ve görsel dili farklı. Kullanılan efektlerden versiyonların kendilerine özel diğer versiyonlarda olmayan sahnelerine kadar hepsi DNA Film'le yaptığımız klip öncesi prodüksiyon toplantılarında tek tek tasarlandı ve biz ne çekeceğimizi bilerek 26 saat aralıksız çalıştık. Bütçe ve zaman ana belirleyici unsurlar olduğundan elimizdekini en verimli şekilde kullanmak zorundaydık. Yaklaşık 50.000 dolar tutan bu proje sadece bir başlangıç. Şu sıralar Ece Anlı'nın ikinci klibinin tasarımıyla uğraşıyoruz ve çok farklı bir iş daha yolda :)

- Albüm için başka sürprizler var mı? Bu albüm yurt dışında yayınlanacak mı mesela, böyle bir çalışma başladı mı ya da olacak mı? Dinleyiciniz ile buluşmak adına ya konserler? Nasıl bir süreçte şu an çalışmalar ve en yakın ne zaman karşılaşacağız?

- Albüm zaten dijital olarak yurtdışında yayınlandı ve Avrupa dağıtımı yapıldı. Sadece konser vermek benim için yetersiz kalıyor o yüzden çok daha büyük bir organizasyon düzenlemekle ilgili plan yapıyoruz ve bunu yaratacak ekip Türkiye'nin konusunda en deneyimli ve yaratıcı uzmanlarından oluştuğu için proje tamamlandığında herkesin şaşırıp uzun süre konuşacağı bir olay olacak.

- Müzik hayatınızda hep vardı ve bu albüm ile tescillendi ya bundan sonrası adına projeler nelerdir Arkın'ın? Örneğin birkaç yıl sonra kendisini nerede görmek istiyor? Özellikle çalışmayı istediği bir müzisyen var mı? Kimleri bu piyasada severek dinliyor ve takip ediyor, başarılı buluyor?

- Zaten müzikle birlikte radyo, reklam, dublaj, sunuculuk, yapımcılık benzeri işlerim devam ediyor o yüzden bunları sürdürmem bile yeterince zamanımı ve enerjimi alıyor. İki tane benim için çok önemli proje var ve bunlar müziği de içeriyor ancak yine btünüyle bakıldığında çok daha fazlası... Özellikle çalışmak isteyeceğim isimler; Timbaland, Fatboy Slim, Miri Ben Ari, Basement Jaxx, Pharrell ya da N.E.R.D., Sezen Aksu, Işın Karaca, Tarkan...

- Müzik bir yana iki de şiir kitabı yayınladınız. İkinci çalışmanız ''Düşünce Söze Düşünce'' bir adım öne çıktı ve Doğan Hızlan, Kürşat Başar gibi iki önemli yazarın getirdiği yorumlar ile dikkat çekti. Şiir sizin için nasıl bir dünya oldu, bugün hala yazmaya devam ediyor musunuz? İçinizdeki müziğe kattıklarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Yazmasam dahi kafam sürekli imge peşinde ve yakaladıklarım bir şarkının sözü ya da teması olarak bir şekilde yine dilimden dökülüyor. Yıllarca yazdıklarımın içinde kendi ritimlerini oluşturan bir akış yaratmayı sevdim, hem imgesel hem de prozodik olarak hayalgücünün hecelere bölünme hızı ana ilgi alanım oldu. Minimum sözcükle maksimum sayıda farklı anlam peşinde koştuğum ilk yıllardan sonra daha az kontrollü ve hikayeyi ön plana alan bir yazın anlayışını tercih ettim. Şarkılarda mahsur kalmamsa sanırım sözcüklerin de gücünü aşan bir ses'e takılmış olmamdan ... Kafamda duyduğum müziği aktarabilmek için yol sözcükler değil belki ama o müziğin yarattığı ruh hali ya da ruh halinin yarattığı sözcükleri aktarmanın yolu yine ve sadece şiir. Şiirin faydasını en çok reklam dublajında görüyorum çünkü tonlamanın sınırsız olasılığı içinde en etkilisi ve benzersizi yine hayalgücüne bağlı olarak çıkabiliyor çoğu zaman.

- Bir şiirinizi bizlerle paylaşmanızı istesek ?

- Bence yazan ve çok da iyi yazan bir insan olarak sizin seçiminiz benim için kabul ...

 

bir sabah bir şiire başlasak sizinle
içinde gün olsa
güneş doğsa
günaydınlansak

çaylı bardaklara atıp
en tatlı uykumuzu
şeker niyetine karıştırsak

bir sabah bir şiire bassak ilk adımlarımızı
koca günü parklarla geçirsek
deniz de olsa hani
sonra mesela Hıdırlık’ta simit yesek

yürüsek bakarken üstümüze öğlenin gözleri
ve birden kapasa yüzünü gök
ağlasa yine üstümüze
biz ıslansak şiirin burasında
bir saçak kanat gerse de
iliklerimiz bile kurumayacaklarını bilse

bir akşamın sırtında şiir olsak sizinle
iki kocaman biranın yanında
patates kızartmaları ve çerezle
basit olsak
acıksak

ama yine şiir olsak

yorgun düşerken akşam tepelerin ardına
dağ zirvelerinden yüz bulsak gölgeli
esse meltem ürpersek
sarmaş olmaya neden desek

şiirde akşam geceye dönse
biz de fırsattan istifade
vursak sahile

bir yaz gecesi sayıp bitirsek yıldızları
bir yaz gecesi yazıp bitişsek
bir yaz gecesi bu şiiri sevişsek

 

- Bu keyifli söyleşi için çok teşekkürleri müziğinize eşlik etmenin daha birlikte nicesine.

- Benim için büyük bir keyifti ve sorularınızın hedefi olmak da gurur vericiydi ...

 

Arkın Çelik Web Sitesi

Söyleşi : Kadri Karahan / Mart 2008