müzik - hâl / Aydilge

 

Kan yerine çok fazla aşk döktüm...

 

- İlk albümünüz ‘’Küçük Şarkı Evreni’’nde altını çizdiğiniz, koyu harflerle vurgulandığınız bir sorunuz vardı: Neyin doğru neyin yanlış olduğuna nasıl karar verebilirim? O günden bugüne peki yanıtlar bulundu mu bir şeylere yoksa bugün hayatın bu ya da benzeri soruları devam ediyor mu üzerinizde yine?

- O yanıtları aramıyorum, yaratıyorum, sırf yeni sorular sorabilmek için... Sorgulama bittiğinde yaşam da biter çünkü...  Bana çoğu zaman dünya ağır çekimde hareket ediyor gibi geliyor. İyi sıkışmamış bir musluğun ucunda düşmeyi bekleyen ama bir türlü düşmeyen bir damla gibi... Risk almak ne çok korkutuyor herkesi. Koşu bandında koşup bir arpa boy yol gidemeyen binlerce insan... Olduğun yerde koştuğunu fark edememek...  Hepimiz ne kadar korkağız. Aşkta, işte, her konuda... Ben bu aşka, işe girersem yanarım diyerek vazgeçtiğimiz kaç düş düştü kim bilir? Ama acı da acıttı mı fena yakıyor canı, Haksız değiliz korkmakta. Aşktan da riskten de, büyük işlerden de korkuyor insan. Sorumluluk almaktan, başarısız olmaktan... Kolay değil karar vermek... Önemli bir yol ayrımı var. Yaşamak mı (acı çekmek pahasına) yoksa hiç bulaşmamak mı (olduğun yerde sayma pahasına). Hangisi daha kötü? Ben yaşamak istiyorum, kahramanca... Super girl kostümüm olmadan... Çok incinirsem ve ölürsem? Kaç insan gerçekten yaşıyor ki diyor içimdeki ses... Yaşa gitsin, ölmeden önce hatırlayacağın bir kaç değerli anın olur... Korunaklı, steril ama bomboş öleceğine...

- ‘’Yalnızlıkla Yaptım’’ yeni albümünüz. Kısa bir zamanda çok güzel tepkiler almaya başladı ve o güzel kalabalığa karışmayı başardı şarkılarınız. Bu albüme gelinen süreçte yayınladığınız tüm şarkıların bir yolculuğu vardı elbette ama burada derinlik biraz daha mı arttı? Biraz daha mı bir şeyleri sorgulamaya başladınız kendinizde?

- Önceki albümlerde genel insanlık durumlarına dokunurken, bundaki derinlik daha çok yalnızlıklık ve aşk üzerine odaklanıyor. ‘’Yalnızlıkla Yaptım’’ albümü, kalbime kendi elimle soktuğum bıçak. Kan yerine çok fazla aşk döktüm. O yüzden bu albümde alışmaktan korktuğumuz için, dokunmaktan vazgeçtiklerimiz var, yokluğumuzun farkında olmayanlar için var olma çabalarımız var, elimize aşka bulayıp uğruna çok kan döktüklerimiz var. Ve bir daha görüşemeyiz artık, aşkaısmarladık, dediklerimiz var...

- ‘’Kimse aşk kadar sert vurmuyor böyle’’ diyorsunuz bir şarkıda. Bir diğerinde ‘’Aşk acı sever, kime değerse sonu kader’’ diye devam ediyorsunuz? Aşk ile dünden bugüne aramız nasıl oldu şarkılarda, neden dökme ihtiyacı duyduk satırlara / notalara, yazılan çizilenler ne kadar haklı ya da ne kadar haksız?

- Tüm bu metropol insanları, ne kadar yoğun ve önemli olduklarıyla övünürlerken, içlerindeki sıkıntı bıçak gibi keser onları uykuya dalarlarken...  Her şey yalnızlık, aşksızlık yüzünden. Tüm bu Facebook'taki "beğen" butonu, Twitter'daki takipçi sayısı, kaç kişi yazdığımızı "retweet" etti merakı... Hep bir "beni sevin, beni beğenin, beni takip edin" çağrısı... Yalnızlığımız yaz ortasında bile kar kalınlığında. O çok eğlendiğimizi göstermek için tweet'leyip, instagram'ladığımız Cumartesi gecesinin sabahında, uyanılan binlerce yatakta, “ten”lerce kullanılmış yalnızlık yatıyor ve tüm bu olanlar da aşka hiç ama hiç yaramıyor.

- Albümde ‘’İstanbul’’ isimli bir şarkınız ve evet dediğiniz gibi bu şehrin birçok yalanı var. Ama her şeye rağmen vazgeçemememizin de bir sebebi olmalı, gidemememizin hani … Aydilge bir şehri nasıl yaşıyor, nasıl seviyor, ne kadar mutlu / nelerden umutlu burada kendinle?

- İstanbul'a gelip, “seni yeneceğim,” diye bağıra bağıra, yendiler İstanbul'u... Artık İstanbul'un gözlerinde binbir boya... Boş bakışları, magazin sayfalarından çalıntı... ve yarını vurulmuş çocuklar kadar acıklı...

 

 

Öldüreceklerse güzel öldürmeli insanlar aşkı. Nazikçe, acıtmadan.

 

- Sezen Aksu’nun unutulmayan şarkılardan biri olan ‘’Sorma’’ önce single olarak yayınlandı ve daha sonra bu albüme dahil edildi. Hepimizin hayatında bir Sezen Aksu şarkısı mutlaka vardır; bu şarkı sizin için öyle şarkılardan biri miydi?

- Sorma ne haldeyim, sorma söyleyemem... Evet, aşık insana sorulmaz ne haldesin diye, çünkü istese de anlatamaz, anlatsa da kimse anlayamaz... Ama işin içine müzik girdi mi, insanın kalbine dokunuverir notalar...  Ve dile gelmeyen duygular, göğüs kafesinden boşalırlar. İnsanın içini titreten şarkıların yazarı Sezen Aksu'nun ‘’Sorma'’sı da buna örnektir. Benim için de anlamı bambaşka bir yerdedir. Hep şuna inanmışımdır: Öldüreceklerse güzel öldürmeli insanlar aşkı. Nazikçe, acıtmadan. Beceriksizce yok saymadan, incitmekten zevk almadan... Nefret ettirmek en kolayı, kolaya kaçmadan, nazikçe çıkmalı insan, bir başkasının ruhundan... ‘’Sorma'’yı stüdyoda okurken hep bu düşünce dönüyordu aklımda ve içinde kor kor ateşler yansa da, acısını kendi içinde yaşayan gururlu bir kadın beliriyordu aklımın aynasında....

- Bir albüm yapmaya karar veriliyor ve yola çıkılıyor; kolay bir adımdan geçmiyor birikenlerin hayata geçmesi. Örneğin bu albümde süreç nasıl işledi, tamam yalnızlıkla yaptınız bu şarkıları, hiç yanlış olmadı her şey ama nasıl devam etti sonrası, o stüdyo çalışmaları ve heyecanı, o bilmediğimiz atmosferi nasıldı?

- Çok sağlam, çekirdek bir ekibim var. Prodüktörüm Alen Konakoğlu ve gitaristim Cem Sarıoğlu, bu ekibin demir başları... Stüdyoda her şey güllük gülistanlık geçmiyor tabi. Çok kavga ediyoruz, çünkü müzik bizim için ölüm kalım meselesi... Bir eğlence değil, bir yaşam mücadelesi. Müzik olmasa ne yapardınız diye sormuştu birisi.. Ben de keşfederdik demiştim. İşte her gün stüdyoda kendimizi, müziği, nefes almayı yeniden keşfediyoruz.

- Ve albümün konserleri de başladı. Geçtiğimiz ay birçok şehirde konserler verdiniz ki önümüzdeki günlerde de birçok sahnede karşılaşacağız sizinle. Sizi takip eden çok ciddi bir kitle var biliyorum peki onlarla bu birlikteliğin heyecanını nasıl tanımlıyorsunuz, nasıl bir mutluluk katıyor, enerji veriyor size bu buluşmalar?

- Geçmişe, geleceğe fazla dalınca, anılardan ve kaygılardan vurgun yiyor insan. Sahne ise “şimdi”...Sadece “şimdi”. Sahnede hazdan patladığım doğrudur ve bu sevişmekten çok ötedir. İnsanlardaki patlamayı gördüğüm an ise benim altın vuruşum zaten...

- ‘’Kalemimin Ucundaki Düşler’’, “Bulimia Sokağı’’’’ “Aşk Notası’’ isimli üç kitabınız var. Yazmak sizin için nasıl bir olmazsa olmaz hali peki, kendinizi o dünyada nasıl hissediyorsunuz? Yeni bir kitap çalışması var mı önümüzdeki günlerde bizimle buluşturacağınız?

- Yazmak da müzik gibi zamandan kaçış... Zam-an'dan kaçan “an”... Yeni kitaba gelince...Üzerinde çalışıyorum. Hazır olduğunda kendini bitirecek.

- Tüm bu hareketliliğin içinde dergi editörlüğü ve radyo programcılığı yapıyorsunuz, bir çevre gönüllüsünüz ve bu anlamda da çalışmalar yaptınız / yapıyorsunuz. Hani yorulmak diye bir şey yok mu hayatınızda ya da yetişemediğiniz oluyor mu birçok şeye? Kendinizle kaldığınızda hani tüm bu renkler sustuğunda nasıl bir sessizliğiniz var?

- Fikirlerin pek çoğu aklımıza yatar da, oradan kalkan az olur... O yüzden fikirleri hayata geçirebilmeli, hayat bize geçirmeden... Ben de bunu yapıyorum... Tüm bu renkler sustuğunda ise içimde nasıl bir dünyanın belirdiğini anlatabileceğimi sanmıyorum. Aynı aşk gibi, istesen de paylaşılmaz, anlatsan da anlaşılmaz...

 

 

 

Aydilge / Yalnızlıkla Yaptım

 

Aydilge / Yine Ben Aşık Oldum

 

Aydilge Web Sitesi

 

Söyleşi : Kadri Karahan / Haziran 2013 / DEVE Dergisi