müzik - hâl / Bülent Ay

 

- Öncelikle ilk albümünüz ‘’Sarı Çiçeğim’’ geçtiğimiz günlerde bizlerle buluştu. Albüm ile ilgili sorularıma geçmeden önce düne dönelim ve müzik yolculuğunuzun başladığı yerden bugüne gelelim istiyorum.

- Şiir yazma merakım vardı ve aslına bakarsanız ve şiir yazarak başladım. Almanya’da o zaman çeşitli gazetelere yollardım, yayınlanırdı, dereceler alırdım. Şiirden sonra şarkı sözü yazmaya gitti durum. Klasik olacak belki ama müzik yapma fikri de hep vardı yine. Altı yaşında Uşak’ta bulunmuştum ve hiç unutmuyorum annemden görmüş olduğum mandolini tutturup aldırmıştım ki o hala durur. O şekil başladı aslında ama çocuk hevesi diye çok üstüne gidilmedi o yıllarda ama müzik yapma fikri ilk orada oluşmuştu. 13 yaşında bir grup kurup düğünlerde çalmaya başladık. Yeteneğim ile ilgimi bir arada tutmaya başladım.

Babamı ben çok küçük yaşlarda kaybettim. Her zaman maddi durumlardan dolayı konservatuar okuyamamaktan dolayı üzgünmüş ve ne yapıp edip ben çocuğumu müzisyen yapacağım dermiş anneme. Maalesef bir trafik kazası sonucu bu günleri göremedi. Annem de bu işi yapacaksam eğitimini almamı söyledi ve ben bunu takip ederken sınavlar için Türkiye’ye geldim ama daha sonra özel sebeplerimden dolayı olumlu sonuç alamadım ve liseden sonra tekrar yurt dışına döndüm. Prof. Betin Güneş hocamdan piyano, şan, armoni ve solfej dersleri aldım. Almanya’da sınavlar çok daha zordur, çok ciddi kriterleri vardır ve de bu işin eğitimini almak istiyorsan çok erken yaşlarda sınavlara girmen gerekir, ben o şansı bulamadım.

- Bu ilk albüme adını veren ‘’Sarı Çiçeğim’’ isimli şarkının daha albüm çıkmadan önce internette dinleyicisi ile bir buluşması olmuştu zaten ve de bir hayli ilgi gördü, öyle değil mi?

- Sözleri bana ait, bestesi Oscar Steding ile ortak çalışmamız. Albümde de zaten bütününde bu var. Tüm sözler bana ait, besteler ortak. İnsanlar biraz tedirgin aslında albüm adına. Ama amacım da buydu. Ya çok beğenilsin ya da beğenilmesin diye hareket ettim. Demo olarak bu şarkı hazırdı evet ve web adresimde yayınlamaya başladık. 1 - 1,5 ay içerisinde bir anda büyük bir ilgi gördü şarkı dinleyenler tarafından. Alman basını büyük ilgi gösterdi, yine Almanya’daki Türk basını da öyle. Ama bu işler biraz maddiyata bakıldığı için bu albümün dinleyiciye ulaşması biraz zaman aldı. Belki bir dört yıl hazırlık süreci yaşadık açıkçası. Bu kadar zor olacağını baştan düşünemediğimiz gibi en iyisi olana titiz çalışan bir insanım.

- Peki ya albüm süreci? Örneğin Steding ile nasıl bir tanışıklı oldu da bu albümde de önemli bir imza buldu? Albüm yurt dışında hazırlandı ama ülkemizden de önemli aranjörler dahil oldu bu projeye?

- Bir arkadaşımın kardeşiydi ve bir şekilde tanışıldı, bir araya gelindi. Aslında tam da istediğim gibi bir müzisyendi Oscar. Projemden bahsettim. Ben türk motiflerle yabancı bir müzisyenle çalışmak istiyordum zaten ve böylelikle başladık. Çok da acele etmedik.

‘’Sarı Çiçeğim’’ şarkısını Selim Çaldıran’a dinlettiğimde beğendi ve o akustik versiyonunu yaptı. Özgür Buldum’da aynı şekilde beğendi ve o da şarkının club versiyonunu yaptı.

Bu iş gerçekten belli bir zaman sonra maddiyata dayalı bir hale geliyor. Bu konuda maalesef yapımcıları suçluyorum ben. Müzik bilgilerinin çok az olduğunu düşündüğüm gibi önüne gelenin de yapımcı olduğunu düşünüyorum. Türkiye’de yaşanan tüm olumsuzlukların sebebi de bu biraz. Dinlemek hiçbir şey değil bu şarkıları anlamak önemli biraz da. Bu sorunu aştıktan sonra adıma dinleyici ile buluşmam mümkün oldu artık.

- Peki gelen ilk tepkiler nasıl oldu albüme?

- Genelinde dinleyicilerimden radyoculara çok güzel tepkiler alıyorum. Ama şu yorum ile sık sık karşılaşıyorum. Albüm çok güzel ama ticari değil. Amaç popüler olmaktan çok zaten kalıcı olmaktı. Kaldı ki bu işi yapan birçok insan gibi neden direk bu duruma oynayayım. Şimdi kendi tarzımı yakaladığımı düşünüyorum.

Ama şöyle bir durum yaşıyorum. Örneğin Türkiye’de şarkılarımı radyolar çalmıyorlar, klibimi ekranlarda döndürmüyorlar. Ben Türkiye’de böyle bir şeyle karşılaştığım için şoktayım. Her şey maddiyata dayalı gerçekleşiyor Türkiye’de. Kaldı ki Almanya’da durum böyle değil. Albüm ellerine geçtiklerinde telefon geliyor ve şu şu saatlerde şu şu radyolarda şarkılarınız dinleyiciye ulaştırılacaktır deniliyor. İspanya’da bile ‘’Sarı Çiçeğim’’ ilgi gördü, müziğini alıp orada kullanılmak isteniyor.

- Albüm için klip de çekildi yine ‘’Sarı Çiçeğim’’ için?

- '’Sarı Çiçeğim’’ için klip çektik evet. Bazı kanallarda yayınlanmaya başladı şu an. Benim içim rahat. Ben bu albümü birçok aranjöre dinlettim Türkiye’de ve fikirlerini aldım. Hepsi müzikal anlamda süper ama ticari anlamda zor buldu ki sabrın, şansın, çevren varsa olmayacak bir şey de yok dediler. Örneğin bilinen şu büyük kanallarda çalsa şarkı daha çok kişiye ulaşacak ve o zaman yapmış olduğum iş biraz daha anlam bulacak.

- Peki bir ayağınız Türkiye’de ama yıllardır Almanya’da yaşıyorsunuz. Bu albüme dair gerek orada gerek başka ülkelerde sürpriz projeler ya da düşünceler var mı?

- Görüşmeler elbette olacak. Zaten digital ortamda temsilciğimi Universal Berlin yapıyor Almanya’da ve onların desteğini görüyorum. Almanya’da böyle çeşitli festivaller oluyor ve etnik müziğin her ülkeden temsilcileri buluşuyor. Beni bu festivallerde konuk etmek istiyorlar. Ama yurt dışında böylesi bir durum yaşanırken Türkiye’de karşılaştığım durumu düşününce şaşırıyorum elbette.

- Hep vardı belki ama son yıllarda biraz daha sanki öne çıktı. Almanya’dan gelen müzisyenlere karşı artık biraz önyargı ile yaklaşmaya başladık. Siz bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Ben şunu söylüyorum hep. Rafet El Roman geldikten sonra Türkiye’ye mesela bir sürü yapımcıyı dolaşmış ve hepsinden olumsuz yanıt almış. Şu anda geldiği nokta ortada. Tarkan zira öyle değil mi? Problem şurada. İsmail YK, Cankan gibi isimlerin tarzları çok satılmasına rağmen pek de normal karşılanmadı. Kuşkusuz bu noktada herkesin böyle algılanması doğal ama onların yaptığı ticari bir durumdu, en başta kendimi sırf bu yüzden farklı bir noktada görüyorum.

- Ya sahneler?

- Öncelikle Almanya’da yaşadığım için yıllardır düğünler gibi çeşitli organizasyonlarda oldu sahnem hep. Bu albüm ile birlikte, Mete Akın ile bir repertuar hazırlığı içindeyiz. Almanya’da zaten bu anlamda hazır olan bir müzisyen grubumuz var ama Türkiye’de gelen tekliflere rağmen biraz işimiz zor. Ağırlığı Almanya üzerinde kullanıyorum çünkü hazır her şey orda.

- Peki özellikle dinleyicisi olduğunuz müzisyenler kimler? Çalışmak istediğiniz bir müzisyen var mı bu anlamda?

- İki müzisyene çok özel hayranlığım var ki biri Barış Manço diğeri Cem Karaca. Ayrıca çalışmayı çok istediğim birkaç isim var ama onlar beni henüz Türkiye’de tanımadıkları için böyle bir durum gerçekleşemiyor. Örneğin şu aralar Erol Temizel ile bir çalışma olacak.

- Günümüz müzik piyasasını takip edebiliyor musunuz bu hareketliliğin içinde? Bu durumu yurt dışında yaşayan ve oranın müzik piyasasını da gören biri olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Yurt dışında paranız olsa bile kolay kolay albüm yapamıyorsunuz. Burada paranız varsa sesinizin bile olması gerekmiyor. Sağlıklı bulmuyorum ciddi olarak seviye düşüyor. Canının istediği albüm çıkartıyor ama bir yıl sonra ortada olmuyor. Bu durum ne yazık ki bu işi profesyonel olarak yapan kişileri etkiliyor. Sıra kendilerine gelmiyor çünkü. Ortada rakamlar dönerken bu müzisyenler ile kimse ilgilenmiyor.

- Bundan sonrasında neler olacak?

- Ben şimdi yurt dışında yaygın olan durumu düşünüyorum bundan sonrasında. Süreyi uzatmayacak iki şarkı - iki şarkı ilerleyeceğim. Bu durum birkaç yıl sonra zira tüm dünyada böyle olacak. Düşünülünce digital ortamda bu şekilde insanlara ulaşması daha sağlıklı. Bu işin mutfağında gerçekten ciddi emek harcanıyor, hayatınızı devam ettirmeniz de gerekiyor çünkü.

- Ve son olarak müziğin sustuğu yerde bizi nasıl bir portre bekliyor bizi?

- Spor yapmayı çok seviyorum. Elimden geldiği kadar sağlıklı beslenmeye dikkat ediyorum. Arkadaşlarımla sinemaya gitmek mesela büyük bir keyiftir. Psikoloji ile ilgilenirim ve ona dair kitapları özellikle okumaya çalışırım. Sakinliği severim genelde; deniz kenarı, kumsal ve kafa dinlemeyi çok severim böyle yerlerde. Yazları mutlaka fırsat bulup Bodrum’a gitmek benim için özeldir. Bir de mesleklerimizin, işimizin gücümüzün bir yana bırakıldığı sadece kafa dağıtılmaya çalışılan dost buluşmaları.

- Çok teşekkür ederim bu keyifli söyleşi için. Nicesinde görüşebilmeyi dilerim.

- Ben teşekkür ederim.

Bülent Ay - Sarı Çiçeğim (Video)


 

Bülent Ay Web Sitesi

Söyleşi : Kadri Karahan / Mayıs 2010