müzik - hâl / Burak Aziz

 

- Burak Aziz ile sohbete kısaca kendisini tanıyarak başlamak istiyorum öncelikle. Müzik tutkusu sizi nerede yakaladı ve nasıl bir aşk oldu? Sonrasında albümlere gelmek istiyorum.

- Ben 1978 istanbul doğumluyum. Müziğe başlamamın en büyük nedeni ailemdir. 1968 yılında altın mikrofon alan Blue Boys isimli grubun gitaristi ve kurucusu babam Adnan Yeğinsoy'dur ve gitar çalabilmemin yegane sebebidir. Yine aynı grubun solisti de dayım Dinçer Erdoğan'dır ve galiba şarkı söylememde ona olan hayranlığımdan ileri geliyor.

Sizinde tahmin edebileceğiniz gibi iyi müzisyenlerle dolu bir evden doktor çıkması çok düşük bir ihtimaldir :) Doğal olarak da müzik eğitimime de aile içinde çok küçük yaşlarda başladım. Yani müzik aşkı beni çok küçük yaşlarda evde yakaladı ilk aşkım olduğu içinde o gün bugündür hiç ayrılmadık. Ergenlik çağıma geldiğimde akdeniz'in çeşitli yerlerindeki otellerde program yaparak kendimi birazcık sahnede yetiştirme fırsatını yakaladım. Bu durum ta ki 1998 yılında Sony Müzik'le anlaşma yapana kadar böyle devam etti.

- Önce ilk albümünüz ''Gül Kurusu'' ile merhaba dediniz müzikseverlere. O günden bugüne ve geçtiğimiz sene yayınladığınız ''Paslanmaz''a bir yolculuk yapmak istiyoruz bu iki albümünüz adına özellikle sizinle. Bu iki albüm ne kadar bir sürede ve hangi müzisyenlerle ulaştı dinleyiciye ve size göre neler kattı kendilerine? Siz bize bu iki albümünüzü beraber değerlendirir misiniz?

- İlk albüm ilk gözağrım ''Gülkurusu'' albümü 2000 yılında Sony Music etiketiyle çıktı.Remix lerle beraber 14 şarkılık bir albümdü. Bu albümdeki 8 şarkının söz ve müziği bana aitti, 2 tanesi aranjörüm Volga Tamöz'e, 1 taneside ''Kadehinde Zehir Olsa'' isimli eserin sahibi olan Erol Sayan hocamıza aitti. Beni müzikseverlerle tanıştıran ilk albüm olduğu için kalbimde yeri ayrıdır.

İstediğim başarıyı gerek satış gerekse aldığım olumlu eleştirilerle bu albümde kendimce yakaladığımı söyleyebilirim.Ama tabiki çoğu sanatçı gibi benimde promosyon safhasında yaşadıgım bazı aksaklıklar oldu. Ama bu biraz benim asi yapımdan kaynaklanmış olabilir.Çünkü ben bazı kişilerin beni olduğumdan daha farklı biri gibi göstermeye çalıştığını farkettim ve buna karşı çıktım tabi doğal olarak bu durum basınında pek hoşuna gitmedi çünkü basın sizden malzeme ister ve ben malzeme değilim. Ekranlarda fazla görünmememinde en büyük sebebi bu. Bana en çok sorulan soru da bu dinleyicilerim tarafından 'neden sizi ekranlarda göremiyoruz' çünkü ben sadece basına müzikle ilgili malzeme verebilirim ama onların istedikleri doğal olarak rating herkesin bir işi var öyle değil mi?

''Gülkurusu'' albümümden sonra 3.5 sene kadar İstanbul Dedikodulu'da müzikseverlerle birlikte olduk ki işte asıl tecrübeyi kazandığım zamanlar bu zamanlardır. Sahne tecrübesi bir müzisyen için akademik tecrübe kadar önemlidir arada ufak ufak mesajlarda vereyim bari :)

Bu arada 150 ye yakında konser verdim Türkiye ve Avrupanın çeşitli yerlerinde. Ve 2005 yılında 2 senelik bir çalışmanın ürünü olan ''Paslanmaz'' isimli albümle tekrar dinleyenlerle buluştum bu remixlerle beraber 7 şarkıdan oluşan bir maxi single dı. Müzikal yapım etiketiyle müzikseverler ve beni tekrar biraraya getirdi. Prodüktörüm Volkan Gücer ve aranjörüm Burak Demir'e e yeri gelmişken bir kere daha çok teşekkür etmek istiyorum onlarsız olmazdı. Onlar kendilerine çok güven duyduğum birkaç kişi içerisindeler bende bana duydukları güveni boşa çıkarmamak için daha çok çaba göstereceğim. Bu single'ın asıl amacı satış değildi sadece müzikseverlere yakında gelecek olan albümün sinyalini vermekti. Çünkü dünyanın hiçbiryerinde single salt satış amacıyla yapılmaz,albümdeki saund un ve parçaların nasıl olacağını göstermek içindir satarsa da ne ala ama zaten Türkiyede albümler artık zor satarken herhalde single ın 500.000 satacağını kimse düşünmez öyle değil mi?

Eğer bu 2 albümü karşılaştırırsak söylenecek ilk şey amaçlarının satış konusunda farklı olmasıdır. 2.si ise benim 2.albümde vokal tecrübemin daha fazla olduğudur ki bu da çok normal çünkü sesinizi çalışarak ve bol bol şarkı söyleyerek yetiştirebilirsiniz. Ayrıca Haliç Üniv. Klasik Türk müziği bölümündeyim.

- Daha sonra bir düet - single dinledik sizden. İsrail asıllı İshtar ile ve bu bir futbol takımının resmi marşıydı bu. Hem böylesi bir çalışma sunmak hem de böylesi başarılı bir isimle düet yapmak nasıl bir duygu olmuştu sizde? Ve Bu anlamda yeni sürprizler olacak mı dinleyiciniz üzerinde?

- Bu arada 2001 yılına birde dünyaca tanınan Alabina grubunun solisti İshtar ile bir düet sıkıştırdım :) Bu düet bir futbol kulübümüzün hala tek resmi ve İshtar'ın bu düet için özellikle beni istemeleriydi ve bu da beni çok onurlandırdı. Albümün Türkiye satışları ve Avrupadaki yankıları çok iyi oldu ve bu albümle benimde avrupa müziğiyle aramda bir köprü oluştu. Tabi kimsenin haberi olmasada bu köprü günden güne daha da sağlamlaştı ve günümüze kadar geldi.

Hazır yeri gelmişken bir diğer sorunuzun cevabı olan sürprize geleyim.Yeni albüm 2005 yılında Fransa da Atoll Music etiketiyle çıkıyor ve aynı anda dünyanın birçok yerinde de satışa sunulacak. Bu albüm 10 parçadan oluşacak albümün söz ve müzikleri '' Paslanmaz '' albümünden bu yana beraber çalıştıgım ve müzisyenliklerine çok güvendiğim Ali Çehreli, Murat Eryalçın bana ait.Bu albümün özelliği ise bazı parçaları Arapça seslendirecek olmam. Bir parçada ise Fransızca bir sürpriz var. Bir diğer sürpriz ise İshtar'ın bu sene çıkacak albümünda '' Paslanmaz ''isimli parçanın Arapça bir düet versiyonu olması. Bu ISHTAR la ikinci düetimiz oldu. Bu iki albümün Avrupada ki yankıları nasıl olacak bende sizler gibi merakla bekliyorum.

- Biyografinize baktığımızda yurtdışında olsun ülkemizde olsun yayınlanan birçok complition albümde vokalinizle ya da ud performansınızla katkılarınızı görüyoruz ve bunlar ciddi anlamda büyük bir başarı? Bu albümlerde yer almış olmanızı siz nasıl değerlendiriyorsunuz ? Bundan sonrasında böyle sürprizlere siz tarafından açık olalım mı ? Müzikte nereye kadar koşmak istiyorsunuz en son?

- Bunların yanı sıra dünyanın çeşitli yerlerinde çıkan complition albümlerde şarkılarım yayınlandı ve hala da yayınlanmaya devam ediyor bu da Türk müziğinin dünyada ne kadar önemli bir yeri olabileceğinin en önemli sinyallerinden biridir bence. Türk Müziğini mutlaka dünyaya açmalıyız çünkü dünya yeni bir müzik akımına aç ve bu mutlaka Türk müziği olmalı. Bu Türk müzisyenleri için bir görevdir ve herkes üstüne düşeni yapmalıdır. Kendi kabuğumuza çekilmiş aynı şeyleri yapıp duruyoruz değişmemiz gerekiyor. Bende kendi adıma bu değişimi gerçekleştirip müziğimizi dünyaya tanıtmak için küçük bir adım atıyorum darısı diğer Türk müzisyenlerinin başına.

Bu arada müzikte koşulacak en son durak bence mezardır daha önce bir durak olduğunu sanmıyorum :)

- Müzik bir yana ötesinde hayata nasıl devam ediyorsunuz? Bir gününüz nasıl geçiyor mesela? Bu arada siz kimleri dinliyorsunuz?

- Müzik haricinde hayatımın nasıl devam ettiğini anlatmiyim canınız çok sıkılır çünkü. Günün 17-18 saatini stüdyoda geçiriyorum gerisi de uyku ama bunun Fransa da çıkacak albümle beraber değişeceğini sanıyorum. En çok sevdiğim sanatçılar gerçi çok ama birkaç tane saymak gerekirse Fatih Erkoç, Sezen Aksu, Sting,Eric Clapton,Richard Marxx, Paul Mc Cartney, Amr Diab ve daha sayamayacağım birçokları.

- Bundan sonrasında ben başarılarınızın daim olacağına inanıyor ve sizi dinlemeye kaldığım yerden devam ediyorum. Çok teşekkür ediyorum bu güzel sohbet için size.

- Bu röportaj ve ilginiz için tekrar teşekkür ediyor ve herkese hayatında başarılar diliyorum.

Söyleşi : Kadri Karahan / Nisan 2005