Bir Şair ... Bir Dünya ... / Candan Selman

 

 

Sevgili Candan, adınıza birçok farklı özgeçmiş ile karşılaştım bu söyleşiye hazırlanırken ve ben içinde ‘'Aşk:Beş Pekiyi'' olanını güzel bir hayat özeti buldum özellikle. Öncelikle söyleşimizin başında adetimiz olduğu üzere kaleminizden sizi bir kere de burada tanımak istiyorum ben. Sonra, sonra şu aşk bahsine geleceğiz zaten. 

- Ne zaman benden bir özgeçmiş isteseler düşünüyorum. Geçmişimi öz bir biçimde yazmak çok da eğlenceli gelmiyor. Şurada doğdum, bunu okudum yerine ne seviyorum, ne yazıyorum bunlardan söz etmek daha çok hoşuma gidiyor. Sizlere de kendimi tanıtmam gerekiyorsa; rüzgara düşman, martılarla dost, kalemle sırdaş, pisilere aşık biriyim…  

- Yine bu özette karşılaştığım bir cümle daha dikkatimi çekiyor. ‘'Yaşadıklarımdır yazdıklarım'' diyorsunuz ve anlaşılan bu halinizden de mutlusunuz. Bunu biraz açalım mı? Örneğin yazdığınız her şeyin birebir gerçekliğine hangi anlamda inanalım en çok? Yazmak ne kadar yaşamak ya da tersi yaşamak ne kadar yazmak … Nasıl bir çizgi bu size göre ve hangisi daha samimi hangisi daha sağlam bir duruş hayata? 

- Şiirlerim yaşadıklarımın yansıması, öykülerimin ise hepsi masal. Şiir ihtiyaçtan yazılan bir şey benim için, anlık bir patlama. Bu nedenle her dizemde samimiyim. Öykülerim içinse aynı şeyi söyleyemem. Yaşamak ve yazmak yan yana iki durum. Yaşamadan ve hissetmeden yazmak çok da mümkün olmasa gerek. 

- Yazışmalarımız esnasında şiir için ‘'Haylaz bir şey bırakmıyor yakamı'' demiştiniz ki; bu benim içinde geçerli, bu tanımınızı da ayrıca sevdim. Siz daha çok öykülere yakın hissediyorsunuz kendinizi bu durumda değil mi? Peki sormak istediğim şu önceliği şiire verelim yine ve nasıl içine karıştığınızı dinleyelim sizden, sonrasına gelelim öykü yolculuğunuzu özetleyelim? Şiir ya da öykü nasıl bir dünya sizde? Bu tutku nasıl başladı ve dünden bugüne nerelere getirdi sizi? Ve hatta nerelere götürecek?  

- Şiir; geveze bir şey. Çoğu zaman vıdı vıdı konuşuyor. Kafama dayıyor bir kelimeyi. “Şu kelime ile yan yana getir bunu nefis bir imge olur” diye bas bas bağırıyor. Ben noktayı koymadan da bırakmıyor peşimi. Oyunları ve bulmacaları severim, şiir yazarken de çok eğleniyorum. Öykü ise şiire göre daha ağır başlı. Günler ve gecelerce karşılıklı sigara içer konuşuruz. Şu karakter şöyle olmalı, sonu böyle bitmeli diye tartışıp dururuz. Şiiri hayatıma ben sokmadım. O izinsiz girdi haylaz ya :) Öyküyle ise anne karnında tanıştım. Masallarla büyüdüm ve bu masal anlatma geleneğini sürdürüyorum. Şiir ne kadar haylazsa öykü de o kadar anaç. Ama benim yazma konusunda kadınsal yanım sanırım daha ağır basıyor. 

- Takip ettiğim kadarı ile yazdıklarınız gerek şiirlerinizde olsun gerek öykülerinizde aşkın her rengini barındırıyor içinde, aşk büyük bir sevgi olduğuna göre. Kimi zaman kendini en romantik hali ile taşıyor kahramanlar kimi zaman arkadaşlıklarda ya da başkaldırışlarda ama hissettiriliyor sonuçta da yaşadıkları. Evet aşk demiştiniz bir şiirinizde beş, pekiyi peki gerçekten öyle mi? ‘'Bir kutu aşk kesici istiyorum'' yine ‘'Üç yanlış bir aşkı götürdü'' ki diğer dizeleriniz ve bunlar çok güzel, akılda kalıcı imgeler? Aşk özetinde ne kadar candan?  

- Aşk şiir yazarken beslendiğim en etkili damar. Aşık olduğum zamanlar her yer şiir oluyor. Candan aşkı yazarken candan… 

- Ve bizim sizinle buluşmamıza da vesile olan çeviri kitabınız ‘'Tehlikeli Yaş''. Karin Michaelis'in kaleme aldığı bir kadının günlüğünden alıntılar ve mektuplar taşıyan bu kitabı çevirirken kendinizi kahramanı Elsie gibi hissetmeye başladığınızı ve konuşmaya başladığınızı kuşlar söyledi :). Öncelikle arap ve İngiliz edebiyatı üzerine eğitim aldınız ve bu sizin ilk çeviri kitabınız? Size neler hissettirdi ve ne kadar zamanda dilimize çevrildi bu kitap tarafınızdan? Okurlardan gelen tepkiler nasıl yine ve, ve yeni çevirileriniz buluşacak mı önümüzdeki günlerde bizlerle?  

- Daha önce Türkçeye hiç çevrilmemiş Danimarkalı yazar Karin Michâelis'in Tehlikeli Yaş romanını okuduğumda çok etkilendim. Dışarıda karlar yağıyordu ve ben odamda Elsie ile bütünleştim. İki hafta gibi bir zamanda çevirdim kitabı. Her kelimeyi içimde öyle bir hissettim ki kitap Pelerin Yayınevi'nden çıktığında Karin Michâelis değil de ben yazmışım gibi geliyordu. Bazen romanı arkadaşlarımın eline tutuşturup bazı sayfaları ezberimden okuyorum, gülüyorlar. Sanırım her kadının içinde biraz Elsie var. Bu yüzden kadın okurlar daha çok ilgi gösterdi romana. Bunu biraz da Radikal Kitap'ta çıkan Hande Öğüt'ün övgü dolu yazısına borçluyum sanırım. Şu sıralar öykü dosyamla uğraştığım için yeni bir çeviri yok elimde. Ama umarım yine böyle keyifle çevireceğim bir kitap çıkar karşıma …  

- Dünyamızdan bir kuyruklu yıldız gibi gelip geçen büyük bir mucizenin, harika bir ruhun kısacık öyküsü ve Hilâl. Demet Macunlar ile birlikte derlediğiniz ‘'Güldür Be Kız … Canım Acıyor'' Pelerin Kitap tarafından geçtiğimiz aylarda yayınlandı. Bu kitapta onun yaşam öyküsüne, şiirlerine, dostlarından alınan duygu ve düşüncelere bir yolculuk var. Hilâl sizin dünyanızda nasıl bir ışıktı ki bu güzel duygular bir araya geldi ve bir anı olarak kaldı böylece sevenlerine. Hilâl'i bir kere daha burada analım mı?  

- Hilâl Lüle ile sahibi olduğu Aksiseda sitesinde tanıştım. Osteogenesis Imperfekta yani cam kemik hastalığıyla yaşıyordu. Tek kıpırdatabildiği parmağıyla siteler tasarlıyor, tüm sağlıklı insanlara inat ailesini geçindiriyordu. Hayata bakış açısı, hiç okula gitmeden edindiği engin bilgileri ve küçücük bedeninden taşıp, dünyayı sarmalayan sevgisiyle herkes gibi benim de sevgilim oldu. 1 Mayıs 2005 tarihinde Hilâl'i kaybettiğimizde dostları olarak bir şeyler yapmamız gerektiğine inandık. Küçük dev Hilâl'in azim dolu öyküsünü anlatmazsak bir şeyler eksik kalacaktı. Bu değerli görev de arkadaşım Demet Macunlar ve bana nasip oldu. Hilâl'in dostlarından oluşan Alternatif ve Aksiseda forum üyelerinin ve Hilâl'i tüm sevenlerin katkılarıyla hazırlandı “Güldür be kız… Canım acıyor” “Dünyayı sevgi kurtaracak, bir insanı sevmekle başlayacak her şey” diye yinelerdi. Biz onu çok sevdik, herkes tanısın, sevsin istedik …  

- İnternet ortamında aktif bir kalemsiniz. Birçok edebiyat sitesinde çalışmalarınıza ve katıldığınız fikir paylaşımlarına ulaşmamız mümkün. Bu paylaşımlar size neler katıyor ya da size neler kazandırıyor? Günümüz teknolojisinin bizlere verdiği bu imkanı ve buralarda yaşanan edebiyatı nasıl değerlendiriyorsunuz ? Yine bu ortamlarda bizlerle paylaştığınız şiir ve yazıları ne zaman bir kitaba dökmeyi düşünüyorsunuz? Ve bunun için de geç de kalınmadı mı hani? 

- İnternet ortamında yapılan edebiyat okura hızlı ulaşmanın bir yolu. Bu yüzden sanal ortamı seviyorum. Dergilere de yazı gönderiyorum ama burada yazılarımın okura anında ulaştığını görmek beni daha çok keyiflendiriyor. Uzun süredir fikir alışverişinde bulunduğum bir de oezers.com forumu var. Burada kurulan dostlukları da sanal ortamdan günlük hayata taşıdık. Bu da teknolojiye daha sıcak bakmamı sağladı. İnternet ortamında paylaştığım ve bugüne kadar kendime sakladığım öykülerimden oluşan bir kitap dosyası üzerinde çalışıyorum. Umarım yakında onu da göreceksiniz.  

- Edebi etkinizi ‘'Where to go hallerim Tim Burton'a sevdalı'' cümlenizle anlatıyorsunuz yine. Burton çok yönlü bir karakter peki sizi en çok hangi yanları ile etkiledi ve sürükledi peşinden? Yine ister etkisi altında kaldığım, ister severek takip ettiğim deyin başka hangi isimleri alabiliriz sizden bu anlamda. Günümüzde takip ettiğiniz ve ileride isimlerini bu piyasanın içinde göreceğinize inandığınız kalemler var mı yine. 

- Tim Burton; hüzünlü masalların kaçık yönetmeni. Onun dünyayı algılayış biçimi beni çok heyecanlandırıyor. İçimdeki mavi cinleri zıp zıp zıplatıyor :) Bıkmadan ezberleyerek izlediğim filmleri bende yazma isteği uyandırıyor. Tim Burton dışında beni besleyen isimlerden biri de Ezginin Günlüğü grubu. İçimdeki şarkılar onlara ait. Yusuf Atılgan'ın Aylak Adam'ı da vazgeçemediğim romanlardan biri. Son yıllarda severek okuduğum yazarların başında ise Sebahattin Demiray geliyor. 

- Edebi hayatın dışında nasıl bir Candan portresi var hayatta. Yazışmalarımızdan yine aldığım bir cümleniz var mesela. Edebiyata bu kadar bulaşmasaydım belki müzik beni ciddiye alır demiştiniz. Buradan çıkan sonuç örneğin bir yanınızda notaların uçuştuğu doğrultuda değil mi? Müzikte ya da ötesinde, İstanbul'da ya da başka bir ülkede orada ya da burada hani şu kalemin bittiği yerde sizi sizden dinleyeceğiz şimdi ve ardından …  

- Müziğin de hayatımın içinde özel bir yeri var. Yazmadığım zamanlarda müzik yapıyorum. Bir de el kamerasıyla kısa film çekmek gibi bir merakım var. 

- İlerleyen zaman boyunca öyküleriniz ile de sayfamızda buluşmanızı diliyorum okurlarımızla ama şimdi söyleşimizin sonunda sizden bir şiirinizi bizlerle paylaşmanızı diliyorum.  

- Öykülerimi sizlerle buluşturmaktan büyük keyif alacağım. Madem şiir de istediğiniz o zaman Hilâl Lüle için yazdığım Sırça Kız şiirini sizlerle paylaşayım …  

Sırça Kız 

Hilal Lüle'nin anısına;

 

Hayat camdı zaten

Sen değildin kırılan

Mavi düşten bir kelebek

Havalandı şimdi yerinden

Bakıyorum aksisedana

En kırılgan yerimden

 

1 Mayıs 2005

Ayazağa

 

- Sizi tanımak ve dostluğunuzu kazanmak ve bunu bu söyleşi ile sayfalarımıza da taşımak gerçekten büyük bir mutluluk oldu benim için ve inanıyorum dostlarımız için. Çok teşekkür ediyorum ve başarılarınızın devamını diliyorum size. Görüşmek üzere yeniden.

- Titiz bir çalışmayla hazırladığınız bu güzel sorular karşısında kendimi önemli hissettim. Beni mutlu ettiniz, çok teşekkür ederim … Saygı ve sevgilerimle.

 

Söyleşi : Kadri Karahan /Temmuz 2006