müzik
- hâl / Cüneyt Akgün
- Geçtiğimiz aylarda ‘’KOYU’’ isimli ilk albümünüz müzik marketlerde yerini aldı. Ama kuşkusuz bu albüme gelene kadar uzun soluklu bir yolcuğu oldu sizin, aldığınız eğitimi profesyonel müzik hayatına başlamak adına bıraktınız ve sahnelere yöneldiniz? Müzik sizin için nasıl bir aşktı ki; böyle bir karar aldınız, müzikle siz ilk ne zaman, nasıl tanıştınız?
- Müzikle ilk olarak İzmir Saint-Joseph Koleji’ndeyken ortaokul yıllarımda tanıştım.
Yaşça bizlerden büyük müzisyen ağabeylerimiz o zamanlar bizim gözümüze çok havalı görünürlerdi. Biraz da bu ‘müzisyen olma hali’nin albenisine kapılmam sonucu müziğe yöneldim, ancak işin içine girdikten sonra önlenemez şekilde müziğe âşık oldum ve bugün de aşkımız hâlâ sürüyor.
- Ve ardından her şey yolunda devam etti yine birçok müzisyene vokalde ve gitarda eşlik etmeye başladınız ardından. Çeşitli ülkelerden müzisyenler ile de bir ortak projede yer aldınız. Peki bu birliktelikler size neler kattı, kazandırdı beraberinde?
- Profesyonel sahne ve stüdyo müzisyeni olarak Işın Karaca, Şahsenem, Cem-Ali, Haluk Levent, Alpay, Uzay, Yeşim Vatan, Haluk Özkan, Aldo ve daha pek çok isim ile çalışmalar gerçekleştirdikten sonra turnelerden ve devamlı seyahat halinde geçen hayattan sıkılarak yerleşik bir düzen kurmak adına kendi müziğime yöneldim. Bu süreçte de proje grupları içerisinde yer almaya başladım. İngiliz, Fransız, Kübalı, Kolombiyalı, Uruguaylı, Rus ve Amerikalı müzisyenler Latin ve Caz tarzında performanslar gerçekleştirdim. Bu performanslar şüphesiz ki vizyonumu genişletti ve müziğimin özgünlüğünün yapı taşı oldular.
- Tüm bunlar yaşanırken albüm yapma fikri hep var mıydı derken nasıl bir başlangıç yaşandı? Artık ne kadar hazırdınız ve bu albüm nasıl ulaşmalıydı dinleyiciye? Bu noktada bir itirafınız ile karşılaştım biyografinizde ve de bu oldukça titiz bir hazırlık sürecinde buluştuğumuzu gösterdi ‘’KOYU’’ adına bizlere? Nedir bu rafinelik hâli ve o sürece yeniden dönebilir miyiz sizinle?
- Albüm yapma fikri gitarla tanıştığım ilk anda oluşmuştu galiba, tabi 13yaşını yeni bitirmiş birisiyken daha çocukça hayaller kuruyor insan.
Hayalleri bir kenara koyup müziğin içerisinde ciddiyetle yol almaya başladıktan sonra albüm çalışmaları noktasında ilk olarak 1996 yılında Sony Müzik Türkiye ile bir flörtleşmemiz oldu. Sn. Melih Ayraçman döneminde gerçekleşen bu iş birliği fikri o zamanın sektörel koşulları yüzünden rafa kalkmak zorunda kaldı. Böyle olması da çok iyi oldu kanımca zira o yaşlarda yapacağım bir albüm beni daha popüler bir yöne sürükleyebilirdi.
Ne mutlu ki aradan 12 yıl geçtikten sonra müzikal bilgi birikimimi istediğim şekilde yansıtabileceğim KOYU Albümünü yayınlama şansı verdi hayat bana.
Fakat anlaşılmaz veya sıkıcı olmadan şiirsel olmak ve bu şiirselliği de içerisinde pek çok lezzet barındıran bir müzikle harmanlamak noktasında sıkıntılı 2 yıl geçirdiğimi de itiraf etmeliyim tekrardan.
Yaratım süreci hedeflediğim yerlerden dolayı son derece titizlikle ve sancı içerisinde geçti diyebilirim. Yaşadığım deneyimi yaratım sancısının getirdiği içe dönük bir hırçınlık hali olarak tarif edebilirim.
- ‘’KOYU’’ isimli bu albümünüzü dinlerken kendimi bambaşka notalarda buldum. Tam da albümü sizin ithaf ettiğiniz şekilde dinledim ve sevdim. İnsan olmak, arkadaşlık ve aşk üzerine hikayeler anlatıyorsunuz ve bunu pek de alışık olmadığımız ama tanıdığımızda asla bırakamayacağımız sözlerle, notalarla sunuyorsunuz? Öncelikle nasıl tepkiler geliyor albüme, siz nasıl yorumlar ile karşılaşıyorsunuz?
- İyi ki kolaylıkla yapabileceğim halde popülerliğin peşinden koşmak yerine kendimi zorlayarak kendi müziğimi, kendi ruhumu ortaya koyduğum ''KOYU'' albümü’nü yapmışım.
Dinleyicilerin, sektördeki insanların ve de medya mensuplarının beni ve albümümü pek çok diğer sanatçı ve çalışmadan nasıl ayrı tuttuklarını ve de şarkılarımı nasıl içselleştirdiklerini bir dinleyiciyle karşılaştığımda ya da bir televizyon programına katıldığımda mutlulukla idrak ediyorum.
İnsanlar iyiyle kötüyü ayırabiliyor. Kötüyü iyi diye sunmadığım için bu albüm gerek medya gerek dinleyiciler tarafından korunuyor, sakınılıyor. ‘İnsanların gönüllerinden torpilliyim’ diyebilirim.
- Albümün bir felsefesi var ve diyorsunuz ki bu noktada ‘’Bir yerlerde müzik başlar, parmaklar tellere dokunur, sararmış tuşlara basılır, notalar sözlere karışır’’. Kimlerin etkisi var bu albümde ya da ,tam olarak nelerin birikimi, özetle sizden dinlemek istersek hangi duyguların bir adım öne çıkması? Neden ‘’Koyu’’ bu şarkılar?
- Bu albümü; düşünen, anlamaya çalışan, hayatı anlamlandırmak adına emek harcayarak yaşamayı seçmiş, kendi kişisel gelişimlerine değer veren, kendi var oluşlarına saygı duyan insanlara müzikal bir yol arkadaşı olabilmesini ümit ederek hazırladım.
''KOYU'' albümü, hepimizin kişisel gelişimlerimiz sırasında geçmiş olduğumuz ‘kırılma noktaları’nı anlatan, bu noktalardan yola çıkarak gelişim sürecindeki insani halleri tarif eden, yerine göre yarenlik ederken, yerine göre öğütler veren, yerine göre ise itiraflarda bulunan bir albüm.
Bütün bu mesajları lezzeti bizleri bir anda saran telvesi bol bir Türk kahvesi yoğunluğunda bir müzikal ve şiirsel anlatım ile gerçekleştirmeyi hedeflediğim için de albümün ismi ‘KOYU’ oldu.
- Çok değerli müzisyenler ile bir bütün ‘’KOYU’’. Kanun’dan ud’a; trombon’dan kontrbas’a bir renklilik, bir uyum. Bugün olduğu gibi yarında büyük bir heyecanla dinlenecek, dinlendikçe daha bir dile gelecek bu şarkılar. Bu ekibi ve bu renkliliği, nasıl bir stüdyo atmosferinde kaydedildiğini ve o sekiz aylık hazırlık sürecini dinleyebilir miyiz?
- 21.yılına girdiğim müzik hayatımda; aynı sahnelerde-turnelerde, sıkıntıları, neşeyi ve en önemlisi müziği paylaştığım çok ama çok değerli müzisyen dostlar edinmiş olduğumu bu albümün hazırlıklarına giriştiğimde iyice anladım.
Eski veya yeni paylaşımlar yaşamış olduğum tüm arkadaşlarım adeta canla başla bu albüme katkıda bulunmak için yardımcı melekler gibi çaba gösterdiler, müziğimi var oluşları ile onurlandırdılar.
33 müzisyen adam ve kadının ortak emeği ile gerçekleşmiş olan ''KOYU'' Albümünün kayıtları sırasında her zaman arkadaşça, kardeşçe ve müzisyence bir ortam vardı.
Ne yaptıysak müzisyen dostlarımla birlikte yaptık. Başarı herkesindir.
- Albüm için bir şarkıya klip çekildi mi peki ya da bundan sonrası adına böyle bir çalışma olacak mı? Ya dinleyiciniz ile buluşması; sahne? Sizi en yakın zamanda dinleme şansını bulabilecek miyiz? Bundan sonrası adına yakın süre içerisinde nelere hazır olalım siz adına?
- ''KOYU'' Albümü’nün ilk şarkısı “Sevdim” isimli şarkıya çekildi. Klibin yönetmenliğini Devrin Usta gerçekleştirirken klipte Brezilyalı model Camila Granato ile birlikte rol aldık.
Klibimizin yayınlanmasına destek olan başta NR1 TV, Dream TV ve Genç TV olmak üzere tüm televizyon kanallarına ve de “Sevdim” şarkısını dinleyiciler ile buluşturan tüm radyolara buradan bu vesile ile teşekkür etmek isterim.
Bu destekler ikinci klibimizi çekmek adına ekibimizi yüreklendirdi ve 2. klip hazırlıklarımız başladı. “Adınız Neydi” isimli şarkımıza çekeceğimiz klip Kasım Ayı içerisinde kanallarda dönmeye başlayacak.
Bunun dışında Ekim ayı itibarı ile İstanbul’da performans mekanlarında konser çalışmalarım başlayacak, bir de sürpriz olarak bir televizyon programı projemiz var ancak onunla ile ilgili detayları projenin durumu netleşmeden açıklayamıyorum. Ancak çok keyifli bir çalışma olacağı konusunda ipucu verebilirim.
- Son dönemler size göre nasıl bir hareketlilik yaşıyor müzik dünyasında ve sunulan albümleri, şarkıları ile nereden nereye yol alınıyor? Siz kimleri dinliyorsunuz? Ya dünden bugüne özellikle kimlerin performanslarından etkileniyorsunuz? Bir gün için özellikle çalışmayı istediğiniz bir müzisyen, içinde olmayı istediğiniz bir proje var mı bu anlamda?
- Ramazan Ayı’nın yazın bir bölümüne denk gelmesinden dolayı müzik dünyasında bu yaz sıkıştırılmış bir sezon yaşandı. Birbiri ardına gelen albümler ve çıkış parçaları normal tanıtım çabalarının da ötesine geçilerek sınavdan sonra unutulan bilgiler gibi adeta dinleyiciye ezberletildi. Şimdi ise sınav bitti ve herkes yeni şarkılarının tanıtım hazırlıklarına girişti.
''KOYU'' albümü de bu çılgınlığın içerisinde sessiz ve kendini bilen bir şekilde, gönüllerde yer edinerek ilerliyor.
Bu çalışmalarım sırasında elbette ben de müzik dinliyorum; Türk sanatçı ve gruplardan beni etkileyenler arasında Tanju Okan, Fikret Kızılok, Vedat Sakman, Bülent Ortaçgil, Erkan Oğur, MFÖ’ı sayabilirim. Yabancı sanatçılar arasında da Charles Aznavour, Jacques Brel, Serge Lama, Sting, Sade, Michael Franks ve son dönemlerde Norah Jones, Diana Kral, ve Anna Maria Jopek’i sayabilirim.
Son dönem dinlediğim albümler arasından Fahir Atakoğlu’nun “İz” isimli albümünü dinleyicilere önerebilirim.
- Sanal ortamda çok başarılı bulduğum bir siteniz var yine beraberinde çeşitli platformlarda adınıza hazırlanan gruplar. Dinleyicileriniz ve sevenleriniz ile böylesi bir buluşma adına neler söyleyebilirsiniz? Onlarla paylaşmak bu heyecanı nasıl bir duygu peki? Sizin için en çok ne merak ediliyor örneğin?
- İnternet; dünyamızı sarıp sarmalayan ve giderek büyüyen, gelişen, kendi kurallarını- yaşam tarzını oluşturan bir ağ. Bu ağın dışında kalmayı marjinallik olarak görüyorum.
Yapı olarak ‘beni anlamadılar’ sözünü hayatın ve sanatın içerisinde bir bahane olarak kabul edemiyorum, anlaşılmayan bir nokta varsa mutlaka anlatımdaki eksiklikten kaynaklanan ve çözülmesi gereken bir problem vardır.
Dolayısı ile internet üzerinden dinleyicilerime benimle ilgili tüm gelişmeleri sabırla anlatıyorum, proje ve işimle ilgili konuları yeterince duyuruyorum.
Dinleyiciler ile arkadaş gibiyiz zaten, o noktada bir sorun yok; onlar beni, ben de onları anlamaya-tanımaya çalışıyoruz ve karşılıklı olarak birbirimize saygıda kusur etmiyoruz.
Son dönemde en çok 2.olarak hangi şarkıya klip çekeceğim merak ediliyordu, bu röportaj vesilesi ile bu bilgiyi de tekrar paylaşmış oldum.
- Ve son olarak müziği bir yana bırakalım ve sizi müziğin sustuğu yerde kısaca tanıyalım mı? Nasıl bir yolculuğunuz var hayatta? Nelere vakit ayırmayı seviyorsunuz? Sizinle nerelerde karşılaşmamız mümkün? Hayatın diğer size mutluluk katan anları neler?
- Resimden çok hoşlanıyorum fırsat buldukça sergi gezmeyi çok severim, bunun dışında lisanslı dalıcıyım, apnea ve scuba disiplinlerinde dalışlar gerçekleştiriyorum. Sanırım müzikten sonra en sevdiğim ikinci şey dalış.
Bunun dışında da keyifli sohbetler, kitaplar ve sinema en büyük ruhsal besin kaynaklarım.
- Bu güzel söyleşi için çok teşekkür ederim. Nice zaman daha nice albümde görüşebilmeyi sizinle içtenlikle diliyorum.
- Teşekkür ederim, bu vesile ile ben de kitabınızı kutlarım.
Cüneyt Akgün Web Sitesi
Söyleşi : Kadri Karahan / Eylül 2008