Renkler / Cüneyt Asi Duru
- Sevgili Cüneyt öncelikle ekranlardan tanıdık seni ilk olarak. BBG, o dönemin özellikle popüler bir rengiydi ama nasıl bir heyecandı sende ve neler kattı sana özellikle?
- O dönemde seninde dediğin gibi ayrı bir renkti ve henüz masumiyetini yitirmemişti. Radyo tv eğitimi almıştım ve yavaş yavaş kamera arkasında çalışmaya başlamıştım ama o zamanlar ekran önünde olmak istediğimden dolayı belki biraz radikal, belki biraz şuursuz bir karar vererek bu yarışmada yer almak istedim,farklıydı kadricim harbiden çok eğlendiğim anlar olduğu gibi çok sıkıldığım benim burada ne işim var dediğim anlarda epey boldu. Hımm bana ne kattı olayına gelirsek aslında medya sektöründe birçok kişiyle iletişim kurmamı hızlandırdı, yapacağım işi daha çabuk yapmamı sağladı ama işin eğitimini almamış olsam işim yine zor olurdu; birde herkesin merak ettiği bir şey var bbg denen bu yarışma ağır sarsıntı psikolojik bir travma yaşattı mı; diye, kendi adıma konuşursam hayır öyle bir ruh haline girmedim, birde hep diyorlar niye insanlar bu yarışmayla bir anda popüler olup yok oluyorlar bunu da şöyle anlatabilirim herkesin TV önünde olması medyanın herhangi bir alanında yaratıcı olarak yer alması gerekmiyor. Bu zaten çok da kolay bir şey değil, evet bu tarz popüler kültürün can damarı eğlence programları sizi bir anda asansörle 3. kata çıkarabilir ama siz yaratıp üretmiyorsanız zemine çakılmaya mahkumsunuz.
- Bugüne kadar birçok televizyon ve radyo kanalında yapımcılık ve sunuculuk yaptın? Halen de iki program ile Teknoloji TV'de yolculuğuna devam ediyorsun? Öncelikle bu programlardan biraz bahsedelim mi? İzleme şansı bulamamış olanlar için içeriğinden kamera arkasına, sende bıraktığı tatlardan aldığın yorumlara …
- Evet 6 yıldır TV - Radyo sektöründe yolculuğuma devam ediyorum, şu an senin dediğin gibi teknoloji TV'de 2 farklı programın yapımcılığını ve sunuculuğunu yapıyorum. Bir tanesi ‘'Prodüksiyonel'' adında müzikle alakalı müzizyen konuğumla beraber tamamen albüm hikayesinden oluşan prodüksiyon aşamasını, kliplerinin kamera arkasını konuştuğum bir program, diğeri ‘'Klaket!! adında güncel sinema programı ... Bugüne kadar yaptığım bu işlerden bende güzel tadlar bırakan şu an devam eden programlarım, birde 1 yıl boyunca radyo time da Ahmet Kamil'le ortak yaptığımız 90'lar adlı Türk popunun ateşinin yakıldığı zamanları kimiz zaman biz kimi zamanda o dönemin starlarıyla konuşup anlattığımız program.
- Ve ilk şiir kitabın 2003 tarihinde yayınlanmıştı. Peki şiir hayatında hep var mıydı ya da bir kitap yayınlamak bir gün için hep var mıydı? Nasıl bir aşktı şiir ve neleri yazdı kalemin? Okurlarla buluşmasından nasıl bir tat aldın, nasıl karşılandı ‘'Düşlerin Kadar Konuş''?
- Şiir ayrı bir aşk, benim her zaman özel tutkularımdan biridir şiir, çocukluğumda rahmetli babamın kulagıma okuduğu şiirlerle büyüdüm. Yolumun şiirle kesişmesi yol bittiğinde şiirlerin beni yolun sonunda beklemesi doğal bir şey ... Birde Kadricim sende şairsin bilirsin, şairin çocukluğuyla kurduğu bağ güçlüyse daha sahici bir üretim söz konusudur ve çok sevdiğim şair Cemal Süreyya der ki; şairin sermayesi çocukluğudur ... Buna çok inanırım, bu yüzden en kutsal şey saf şiirdir. Evet 2003 yılında şiir kitabım çıktı, yazdıklarınızın başkaları tarafından okunması çok ayrı bir tat, tarif edilemez bir çoşku. ‘'Düşlerin Kadar Konuş'' promosyon olarak çok iyi tanıtılmadı ama ulaşması gerekenlere sanırım geç de olsa ulaştı.
- Geçtiğimiz ay içinde Liman Yayıncılık tarafından ilk romanın ‘'Tanrıça Ayın Orgazmı'' yayınlandı. Edebiyatı fantastik yanı ile kaleminden okuyacağımız bu çalışmayı peki sen ne kadar bir zamanda ve nasıl bir ruh hali ile kaleme aldın? Nasıl bir kurgu var okuru bekleyen ya da kahramanları kimler?
- Çok farklı zamanlarda yazdım, ilk 3 bölüm mesela çok eski 99-2000 senesinde yazmışım ve unutmuşum, 2004 senesine geldiğimde bir gün o 99 senesine yazdıklarımla karşılaşmak çok hoş oldu ve buna devam etmeliyim diyerek o halini hiç bozmadan yazmaya devam ettim, derken 2005 sonunda roman bittiğini fısıldadı bana. Kurgu aşaması çok eğlenceliydi, yazarkende çok eğlenmiştim karakterlerimle beraber nefes alıp vermiştim bu yüzden kurgusunu yapmak da hoş oldu, tamamen hayal mahsulu bir senaryo, beynimin özgürce uçtuğu zamanlardı, mitolojik bazı bilgileri ters çevirdim, yazılarımda varolan metaforu yer yer kullansamda fazlası yazıyı zehirler diye düşünerek. Zaman zaman gerçek dünyaya göz kırptım. Kahramanlarıma gelirsek; ana karakterim Ay, Dünya, Athena ve Venüs, Yan karakterlerim Güneş, Şehvet, Zeus, Havva ve Eros...
- Belki henüz çok erken ama nasıl tepkiler geliyor okuyucudan ya da nasıl tepkiler gelmesini bekliyorsun? Yine yeri hem sende hem edebiyat dünyasında hangi noktada bu kitabın? Senin önceki kalemin için ne kadar bir son ya da bundan sonrası adına yazacaklarına nasıl bir başlangıç?
- Haklısın çok yeni ama kulağıma hoş şeyler geliyor özelliklede kadın okuyuculardan, bir kaç kişi ulaştı bana, kitabı okuduktan sonra Ay'a farklı gözle bakar olmuşlar, içimden dedim ki daha ala ne olabilir, şahane bir durum, bir kaç kişide şöyle söyledi; hayallerimiz sınırlıymış kitapla birlikte düş kurmanın sonu olmadığını gördük,dediğim gibi bunlar şahane tespitler, o yüzden gelen tepkiler mutluluk verici. Bundan sonra hiç durmadan yazacak gibiyim, bakalım.
- Peki bugüne kadar kimlerin kaleminde kendini buldu Cüneyt ve onların yazdıkları ile hayata nasıl dokundu? Keşke bu kitabı ya da bu şiiri ben yazsaydım dediği bir çalışma oldu mu? Ya kendini özdeşleştirdiği bir kahraman? Ve ayrıca bu iki kitabını okurlarına ulaştırırken manevi olarak kimler sana destek oldu en çok?
- Kalemimde başkalarının kalemini değil de onların yazdıklarıyla hayata daha çok bağlandığm, dokunduğum çok kişi var, mesela Murathan Mungan, Küçük İskender, Pablo Neruda, Charles Baudlaire, Shakespeare, Ümit Yaşar Oguzcan ve Ahmet Muhip Dranas en başta aklıma gelenler. Keşke ben yazsaydım dediğim ımm bir çok şey var ama şiir olarak Murathan Mungan imzalı Omayra diyebilirim. İki kitabımı yazarken manevi olarak dostlarım çok yardımcı oldu, ben arkadaş dost konusunda şanslı biriyim bu yüzden çevremde hep beni destekleyen olumlu nefeslerini bana üfleyen çok kişi oldu.
- Cüneyt'in kendini içinde hissetmeyi sevdiği, eminim büyük bir de aşk kabul ettiği müziği de es geçmemek lazım bu söyleşide ki; saatlerce bunu konuşabiliriz belki. Müzik seni bir yazar olarak nasıl besledi? İçinde notalar nasıl sürükledi seni hayata bugüne kadar? Müzik seni sen onu nasıl sevdi
- Kadricim dediğin gibi söz konusu müzik olursa senle saatlerce konuşabiliriz, müzik beni yazarken çok besledi zaten bu romanı yazarken çoğu zaman müzik dinleyerek yazdım, İsim verecek olursam Sezen Aksu bir çok kişiyi beslediği gibi bedensel olarak tanışmasakda beni fazlasıyla besledi, müziksiz bir hayat düşünemiyorum şunu çok iyi biliyorum müzik ben yazsam da yazmasam da benim en iyi oyun arkadaşım.
- Belki zor ya da çok kolay yanıt vereceğin bir soru olacak ama öyle bir şarkı adı vermeni istiyorum ki; kendini içinde en iyi bulduğun olanını istiyorum. Hani dinlemekten hiç bıkmadığın ve seni, yolculuğunu o kadar anlattığına inandığın? Bir de kimler senin vazgeçilmezin müzikte, olmazsa olmazın hayatında merak ediyorum.
- Ya bu çok zor bir soru zaman zaman şarkım dediğim çok şarkı var ama hayatımda en etkili rol oynayan şarkılar Sezen'den ‘'Bırak Beni'', Zuhal Olcay'dan ‘'Tango'', Şebnem Ferah'tan ‘'Babam Oğlum'', Coldplay'den ‘'Trouble'', Sinead O'Connor'dan ‘'Nothing Compares 2 u'', kim söylerse söylesin her daim ‘'Quizas Quizas Quizas!!, Madonna'dan ‘'Vogue'', Zerrin Özer'den ‘'Benimsin'' ve Özdemir Erdoğan'dan ‘'Fahriye Abla''. Daha bir çok şarkı var ama bu saydıklarım her daim hayatımdalar.
- Radyo – Tv dünyasından, edebiyatın kollarından ve hayatın şarkılarından bir nokta uzaklaştığımızda nasıl bir portre karşımızda Cüneyt? Hayata nasıl sarılıyor ve hangi yanlarında kendini mutlu hissediyor? Örneğin aşk, aşka dair hangi cümleleri kurabilir? Bir gün için en büyük hayali ne ve nasıl peşinden koşabilir? Nelerden vazgeçemiyor ve kendini nerede en çok mutlu hissediyor?
- Edebiyattan, şarkıdan, filmden çekerseniz beni tadsız tuzsuz biri olurum. Hayata şarkıyla, şiirle ve filmle tutunan bir adamım ben, ama şunu söyleyebilirim hayata genel olarak olumlu bir şekilde bakarım, arabesk bir düşünce vardır ya ah bençok şansızım diye hayatta böyle bir şey söylemem, hep çok şanslı olduğuma inanırım. Aşka dair fırtına, endorfini bol bir arıza diyebilirim. Kendimi nerde mi mulu hissediyorum hım istanbul'un bir çok semtinde mesela Beyoğlu, Rumeli Hisarı ilk aklıma gelenler.
- Bu keyifli söyleşi için çok teşekkürler. Kitabının yolu açık olsun yeniden ve beraber hayatın daha nice güzel renklerine.
- Ben teşekkür ederim.
Söyleşi : Kadri Karahan / Kasım 2007