MÜZİK
Naim Dilmener
Eski 45'likler
naimdilmener@gmail.com
Şarkılara Tutunmak
Pop ve rock, özellikle yılmadan yorulmadan dakikada 130 vuran pop ve vokal biçimini Hakkı Bulut’un gırtlağından çekip almış rock, herkesi nefessiz mi bıraktı nedir, “caz nefesler”e eskiye oranla daha fazla sığınır olduk. Geçtiğimiz bir-iki yıl içinde, caz dünyamızın en kayda değer isimlerinden İmer Demirer ve Sarp Maden birer albüm yayınlayarak yeni bir perde aralamışlardı. Bu yıl da Ayşe Gencer, Alp Ersönmez ve Baki Duyarlar girdi devreye. Demirer ve Maden’in rüzgarını arkalarına alarak ve hatta bunu bir fırtınaya tahvil etmeyi hayal ederek. Yakın zamanlarda da Elif Çağlar ve (bir kez daha) Sarp Maden girdi sıraya. Olur mu olmaz mı ayrı bir konu ama pop ve rock’un dört bir yanı kuşatması nedeniyle evlere, bilemediniz 40-50 metrekarelik alanlara hapsedilmiş cazın, herhangi bir miktarda hayatımıza sirayet etmesi mühim bir hadise. Ruh ve kafalarımızın cazla yıkanması, neresinden bakarsanız bakın büyük bir kazanç.
Huzur ve sükûnet
Cazın etki ve hatta iyileştirme gücüne inanan müzisyen ve yaratıcılarımızın sayısı çok değilse de var. Bunların başında da Sarp Maden geliyor. Üçüncü solo albümü ‘Durgun Sular’ı yayımlayan Maden’in yalnızca son albüm kapağı dahi, müziği ve genel olarak yaşamı nasıl algıladığı üzerine çok şey söyleyebilir. Boylu boyunca, bilemediniz elden geldiğince bir “huzur” ve “sükûnet” arayışında Maden. Globalleşen dünya ile birlikte, yaşamlarımız elbirliğiyle ateşe veriliyor artık. Dünyanın genel gidişatı, mecburi ritmi artık dur durak tanımamak üzerine kurulu. “Birey”in nefes almaması gerekiyor! Durmadan yürümeli, geçmeli, dönmeli ve hatta mümkünse koşmalı. Böyle olmalı ki, hiçbirimiz durup da kendimiz, etrafımız üzerine asla kafa yormaya fırsat bulamayalım.
Engin Recepoğulları, Matt Hall ve Derin Bayhan’ın varlıklarıyla Çin’de uçsuz bucaksız bir tepe ya da Hindistan’da ölçülere gelmez bir çimenliğe dönüşmüş ‘Durgun Sular’, ‘Antares’ ile başlar başlamaz, hemen dinleyeni içine çekiyor (ya da dinleyenin içinde dolaşarak ruhunu yıkıyor) ve ‘Eve Nasıl Döndüğümü Hatırlamıyorum’ ile tepe noktasını geçip ‘Durgun Sular’a dökülüyor, karışıyor. Başta öfke, nefret, düşmanlık ve benzeri insanı insanlıktan çıkaran ruh hallerine hapsolmuşlar olmak üzere, herkes Maden’in sularına bırakmalı kendisini. Çünkü sorunumuz psikolojik, ekonomik hatta ideolojik olmaktan çıktı; bu safhaları çoktan geçtik. Sorunumuz “insani” ve ‘Durgun Sular’, tam da ihtiyacımız varken bize uzatılmış güçlü bir el. Tutunup kalkmaya çabalayabiliriz.
‘The Sound of Music’
Elif Çağlar’ın ‘m-u-s-i-c’i de, Sarp Maden’in ‘Durgun Sular’ı gibi, hemen kapaktan başlayarak kendisini anlatmaya, ifade etmeye başlıyor. ‘The Sound of Music’e gönderme içeren kapağıyla bu albüm de, cazın iyileştirici nefeslerini üflüyor. Kendisini böyle bir müziğe bırakamayacak kadar sert ve kunt olanlara dahi bir nebze nefes aldırabilecek bir albüm bu. Repertuvar ve vokal tekniğinin yanında, büyük bir ihtimamla çalınmış, icra edilmiş olması nedeniyle, neşeli hatta eğlenceli bir albüm. Maden’in albümünden farklı, çok farklı yani. Hatta ilk elde, bu iki albümü aynı başlık altında sıralamaktan bile imtina edilebilir. Ama hayır, aynı dünyaların albümleri bunlar. Bilal Karaman destekli ‘Jamaica’ ve memleket cazının en büyük isimlerinden İmer Demirer katkılı ‘Everybody is an Artist in New York’ başta olmak üzere, her şarkısıyla gerçek bir hayatın, yani insan olandan yana her şeyi kucaklamış bir hayatın özlemini dile getiriyor bu albüm.
İmer Demirer imzası, Alp Ersönmez’ın ‘Yazısız’ında da yer alıyor. Onun yanında da Akın Eldes, Genco Arı, Turgut Alp Bekoğlu, Erkan Oğur ve Sibel Köse duruyor. Böyle bir kadronun Ersönmez’in etrafında pervane olmasına da şaşmamalı. Başta Kangroove, Telvin ve Quartet Muartet olmak üzere çok sayıda ekip ya da projenin içinde yer almış bu müzisyenimizin gerçekleştirmek, başarmak istediği şey, caz ağırlıklı “yeni bir ses”miş muhtemelen. Başardığı kesin. Hatta bundan da ötesinin olduğu söylenebilir. Bir eleştirmenimiz şöyle demişti bu albüm için: “Ersönmez’in albümü, kendini tam vererek dinlendiğinde, o her ama her derde, o her ama her aşağılık ritim ya da sound’a ilaç gibi gelen albümlerden. İnsan iyileştim, her şeyi ardımda bıraktım sanabiliyor.” Belki sanmaktan fazlası, belki hakikaten de bunu yapabiliyor, iyileştiriyor.
Şarkılarla iyileşmek
Bu saydıklarımızın yanına Ayşe Gencer’in ‘But Beautiful’ ve Baki Duyarlar’ın ‘Overseas’ini kattığımızda, caz alanında dalgaların dinmeye hiç niyetli olmadığı ortaya çıkıyor. Dinmesin, dinmemeli. Aslında ruh ve bedeni bir yolculuğa çıkarmak hatta kanatlandırmak cazın, genellikle yapabildiği bir şeydir. Bu albümlerin hepsi de, en ufak bir şüpheye mahal kalmadan bunu yap(tır)abiliyor.
Sarp Maden/ Durgun Sular/ Kalan
Elif Çağlar/ m-u-s-i-c/ nu-dc
Alp Ersönmez/ Yazısız/ Pozitif
04 Aralık 2011 / Radikal
ŞUBAT 2012
Naim
Dilmener'e sonsuz teşekkürler
|