müzik
- hâl / Gül Emekçi
- Sayın Emekçi, müzik ile türküler ile ilk tanışıklığınızı sormak istiyorum size öncelikle. Bu yolculuk ilk nasıl başladı, nasıl tanıştınız ezgilerle?
- Türkülerle tanışmak… Bizim memlekette genelde türkü dinlenir. Düğünlerde hep yöresel türküler söylenir ve oynanır. Yöresel kasetler arabaların teyplerinden eksik olmaz. Doğdu doğalı tanışıklığım vardır zaten. Ancak müziğe olan ilgimi ve okuma yeteneğimi keşfeden çevrem olmuştur. Nerede bir etkinlik olsa çocukluğumdan beri hep sahneye sürüklenmişimdir. Okul etkinlikleri, halkevi etkinliklerinde hep solisttim. Bu süreç konservatuvara ve TRT'ye kadar devam etti ve hala devam ediyor. Aslında utangaç biriyimdir. Çocukluğumda beni çok zorladıklarında perdelerin arkasına gizlenerek türkü söylerdim. Dost ortamlarında hiç türkü söylemem, hatta evde bile… Buna karşılık sahnede utangaçlığım geçiyor. İlginç bir şey.
- Biyografinizi okuduğumuzda TRT İzmir radyosunda görev aldığınızı ve daha sonra müzik öğretmenliğine atandığınızı öğreniyoruz. Radyo çalışmalarınız halen devam ediyor mu ya müzik öğretmeliğiniz? Çalışmalarını ne şekilde sürdürüyorsunuz şu an?
- Konservatuvarda okurken sözleşmeli olarak TRT'ye girdim yaklaşık 5 yıl solist olarak görev yaptım. TRT deki dönemin ilk yılları benim için staj dönemi gibiydi. Konservatuvarı bitirince kadrolu olarak öğretmenliğe başladım. İnsan bir taraftan da bir hayat garantisi istiyor, o nedenle TRT'yi biraz aksattım ve ikisini birlikte yürütemedim. Bu konuda herhangi bir tolerans ta göremedim. TRT politik bir kurum, belki o yüzden ayak uyduramamış ta olabilirim. Çünkü ben politik bir kişiliğe sahip değilim. Olduğum gibiyim işte… Ancak TRT'den ayrıldıktan sonra müzik adına daha fazla şey yapmaya başladım. Bu durumun benim üretkenliğime katkısı bile oldu diyebilirim. Ancak piyasada iş yapabilmek gerçekten zor. Bir kere kendinizi fiziksel ve zihinsel olarak güçlü tutabilmeniz için gerekli maddi desteği bulmanız gerekiyor. Eğer o gücünüz varsa dilediğinizi yapabilirsiniz,r bulamazsanız hiçbirşey yapamazsınız.
TRT ile ilişkilerim kurumsal olarak hemen hemen hiç yok, sadece bazı sanatçılarla kişisel diyoloğum var. Şu an müzik çalışmalarımı serbest olarak yürütüyorum. Müzisyen dostlarım var. Kültür Bakanlığı sanatçısı olsun, TRT sanatçıları olsun diyolog halinde olduğum sanatçılar var. Bu işleri piyasada profesyonelce yapan insanlar var. Onlarla bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. Bir açılım her zaman vardır.
- Ve ardından ilk albümünüzü yayınladınız. Neden ağırlıklı olarak Ege türküleri örneğin? ‘'Saklı Türküler'' ismini verdiğiniz bu ilk albümünüz için neler söyleyebilirsiniz? Kimlerle ve ne kadar çalışıldı üstünde ve nasıl karşılandı dinleyicide?
- Ege benim doğduğum kültürün adı. Ben yörük kültüründen gelmeyim. Türk halk müziğinde bir sanatçı öncelikle kendi yöresini iyi bilmeli ve uygulamalıdır. Ben de kendimi yöremde güçlü hissediyorum. Bir de piyasadaki albümlere baktığımızda genelde deyiş tarzı ve doğu kültürü özellikleri taşır. Özellikle doğu kökenli sanatçılarımız deyişleri ulusal albümlerle çok güzel lanse ettiler ve sahip çıktılar. Aynı zamanda yöre insanı da sahip çıktı ve gündemde kalmasında etkili rol oynadı. Çok güzel bir dayanışma. Bizim ege türküleri ise birkaç sanatçı dışında ulusallaşamadı, yöresel kaldı. Doğulu sanatçıların kasetlerini Ege'de bulursunuz, ancak Egeli sanatçıların kasetlerini doğuda bulamazsınız. Bu sebeplerden dolayı öncelikle ege türküleri üzerinde durmak istedim. Gerçekten çok büyük bir derya. Çorbada bir tuzumuz olsun istedim.
Ege türkülerinden oluşan “Saklı Türküler” isimli albümümde yönetmenim Celal Vural ile birlikte çalıştık. Kendisinin batı müziği bilgisi de oldukça iyidir. Aynı zamanda bağlamada Ege tavrını çok iyi kullanan birkaç sazdan birisidir. Yaklaşık 1.5 yıl gibi bir süreçten sonra albümü bitirdik. Bu süreç içinde vokal ve düet olarak Sümer Ezgü katkı yaptı. Bunların yanında Halil Çokyürekli, Özgür Çelik, Turgay Yılmaz, gibi önemli sazlarla birlikte çalıştık.
Albüm yapmanın değişik yolları var. Ancak albümümde repertuvar seçimi olsun altyapılarda yönetmenimle olan düşünce birliği olsun kendi emeklerim var. Kimsenin zorlaması ile albüm yapmadım. Kendi belirlediğim tarzda bir çalışma yaptım, günahıyla vebaliyle kendi ürünüm. Yankı Müzik firması da bunu böyle kabul etti ve pazarlıyor.
- Bu albümünüzde derleme türküler ağırlıklı ve siz bu tarz türkülere ilginiz olduğunun altını çiziyorsunuz? Bundan sonraki albüm çalışmanız yine bu yönde mi olacak ve en yakın hangi tarihlerde dinleyeceğiz bu albümünüzü?
- Türkü bu toplumun gerçek müzik kültürü. Derlemeleri diğerlerinden ayıran özellik hiçbir yapaylığın olmamasıdır. Beste yapmak için yapılmamıştır. Tamamen doğaldır. Hatta anonimleşen ve klasikleşen türkülerde bu daha da belirgindir. O yüzden derlemelerin yeri ayrı.
Ancak insan bir süre sonra yeni arayışlara giriyor. Farklı tınılar arıyor. Anonim türküleri yorumlamanın yanında söz ve melodi olarak kendine has bir şeyler üretmek istiyor. Böyle olunca ister istemez bir açılım oluyor. Bu doğrultuda ileride benim iç dünyamı anlatan, içinde kendimi bulduğum, Anadolu motifleriyle süslü, tam türkü formunda olmasa da türkü formuna yakın besteleri okuma ihtimalim de var. Bu konuda arayışlarım var. Ancak bu dinleyici ile ne zaman buluşur bilemiyorum.
- Yurtiçinde olsun yurtdışında birçok konser ve etkinlik organizasyonunda görev aldınız? Nasıl tatlar ile ayrıldınız bu ortamlardan? Yakın zamanda böyle bir buluşma var mı dinleyicinizle, konser çalışmalarınızdan bahsedebilir miyiz bu noktada?
- Bir sanatçı için gerçek ölçü canlı performanstır. Halk ya da salon konseri niteliğindeki performanslar sanatçı-dinleyici bağının en kuvvetli olduğu anlardır. Bu nedenle benim de en çok sevdiğim bu tarz konserler. Bizde genellikle yaz aylarında festival konserleri olur. Kış dönemi ölü dönemdir. O nedenle şu sıralar bir konser etkinliğimiz yok. Salon konserleri ise eskisi kadar rağbet görmüyor maalesef. Salon konserleri maddi olarak biraz pahalı oluyor. İnsanlar bütçelerinden pek fazla para ayıramıyorlar. O nedenle de organizatörler gençliğin eğlenme arzusuna yönelik olmayan konser organizasyonlarına çok fazla girmiyorlar açıkçası.
- Günümüz popüler müziği içerisinde türkülerimizin yerini nasıl görüyorsunuz? Son yıllarda türkülere özellikle artan ilgi ve sevgiyi siz nasıl değerlendiriyorsunuz? Türküler dışında sizin diğer müzik tarzları ile aranız ne şekilde ve türkülerde olsun bu yönde siz kimleri severek dinliyorsunuz ?
- Şu an THM yine de tam anlamıyla hak ettiği yerde değil. Türkü diye dinlenen eserlerden kaç tanesi klasik THM eseri!.. Asıl türküler hala saklı. Kulağa çabuk yerleşen, basit melodili eserler gündeme geliyor. Ya da beste diye uydurulmuş ve araya espri katılmış bazı müzikler gündeme oturuyor. Ancak toplumun türkülere ilgisi de doğal olarak var.
Fark edilen bu ilgi ticari olarak ta kullanılmaya başlandı. Yarışmaları görüyorsunuz. Ancak genç umutlar oralarda tüketiliyor. Yarışmacıları değerlendirenler sanatçı olarak lanse edilirken aralarında sanatçı karakterinde olanlar da sıradan bir yarışmacı olarak harcanıyor ve umutlar da orada bitiyor bence. Neyse başka konulara daldık galiba…
Elbette benim de dinlediğim kasetler ve sanatçılar var. Yorum olarak değil ama karakter olarak örnek aldığım insanlar var. Screet Garden, Lorenna Mckennit dinlediğim yabancı albüm ve sanatçılar. Yerlilerden ise Edip Akbayram, Kardeş türküler, Ferhat Livaneli altyapılı albümleri sayabilirim. Bunun yanında klasik türkü okuyan sanatçılardan ise okuduğu türkünün hakkını verenleri, özellikle bana orijinal örnek olması bakımından dinlerim. Bunlar yöresel sanatçılar ve TRT sanatçıları olarak sayamayacağım kadar fazla.
- Bir web siteniz var ve sanal ortamda da dinleyicilerinizle buluşuyor çalışmalarınız? Örneğin söyleşiler ve makaleler yer alıyor sitenizde yine eğitim üzerine birikimlerinizi paylaşıyorsunuz. Site çalışmalarınız nasıl başladı ve nasıl gidiyor? Sevenlerinizle böylesi bir buluşma sizde ne gibi tatlar bırakıyor?
- İletişim çok önemli. Günümüzde iletişim kanalları ticari bir güç olarak belli kişilerin elindedir. Eğer onların sanatçısı değilseniz ya da onların çıkarları sizin üzerinizde kesişmiyorsa başka iletişim kanallarını kullanmak durumundasınız. Bazı TV kanalları da maalesef “KÖRLER SAĞIRLAR BİRBİRİNİ AĞIRLAR” mantığı güdenler tarafından parsellenmiş durumda. O nedenle internet ve web sitesi önemli bir iletişim kaynağı. Hele benim gibi İzmir'de oturuyorsanız medyadan uzaksınız demektir. Webin önemi daha da artıyor. Bu yolla milyonlara ulaşabiliyorum. İnsanlar internetten takip edebiliyor, hakkımda kolayca bilgi sahibi olabiliyor. Bir yere konuk olduğunuzda akıllı sunucular web sayfanızı açıp hakkınızda istediği bilgiyi alıp bilgi edinebiliyor ve ”efendim kendinizi tanıtır mısınız?” şeklindeki amatör soruları yöneltmiyorlar. Böylece ayrıca insanlarla paylaşmak istediğim konular oluyor. Bu anlamda web sitesi iyi bir yansıtıcı durumunda ve iyi bir iletişim seçeneği. Web işlerinden ben pek anlamıyorum ancak gelen mesajlara mutlak cevap vermeye çalışıyorum. Sitede yazılarım yayınlanıyor. Demo müzik örnekleri olsun, beni bilgilendiren ve yönlendiren anketler olsun oldukça faydalı şeyler. Ve 3-4 yıllık bir mazisi olmasına karşın 10.000 in üzerinde mesaj aldım. Bu ilginin göstergesi olarak çok önemli bir şey. Bu yolla kurduğum dostluklarım ve üretmeye çalıştığım projelerim bile var. Bu arada gulemekci.com'a tüm müzikseverleri beklerim.
- Bir gününüz nasıl geçiyor mesela ve müziğin dışında diğer sanat dallarını takip edebiliyor musunuz?
- Aynı zamanda iyi bir dinleyici de olmaya çalışıyorum. Zaman zaman sinema… Arada bir yazılar yazıyorum, düşüncelerimi insanlarla paylaşmaya çalışıyorum. Söz , şiir gibi denemelerim oluyor. Onun dışında müzisyen arkadaşlarla sohbetlerimiz ve yeni projeler üzerine konuşuruz. Bunların dışında herkes gibi normal bir hayatım var.
- Size çalışmalarınızda başarılar dilerim, söyleşimiz için çok teşekkür ederim. Nice güzelliklere.
- Ben teşekkür ederim. Umarım faydalı bir söyleşi olmuştur.
Gül Emekçi Web Sitesi
Söyleşi : Kadri Karahan Kasım 2005