Asya Gülgün Özkan
adimkadin@gmail.com |
Hülya Yamanoğlu
yepyeni başlangıçların doğumuna hazırım ...
- Hülya Yamanoğlu'nu herkes B.B.G yarışması ile tanıdı ve sonrası ismi gündeme aniden bomba gibi düştü. Zaman zaman çeşitli haberlerle de yerini hep korudu. Peki; kimdir Hülya, öncesi nedir? Yarışmadan önce neler yapardı, ve niçin böyle bir yarışmaya katılma ihtiyacı duydu?
- Klasik bir başlangıç yapmak gerekirse Hülya Yamanoğlu Istanbul'da doğdu. Genç yaşta evlendi. 2 çocuk sahibi oldu ve 21'li yaşlarda boşandı ve çocuklarıyla beraber ailesinin yanında yaşamaya başladı. İş hayatına atıldı. Çeşitli firmalarda sekreterlik, asistanlık, Genel Müdür Asistanlığı, Üst düzey Protokol Yönetim Asistanlığı görevlerini üstlendi. Yıllar sonra ailesinin yanından ayrıldı ve kendi düzenini kurdu (boşandıktan bugüne eski eşinden hiçbir yardım görmedi) Çalıştığı yıllar içerisinde Yabancı lisan bilgisi, Bilgisayar programları bilgisi , web tasarımı, Girişimcilik ve Hızlı Karar Verebilme Becerisi, Etkili Toplantı ve Tartışma Yönetimi Becerisi vb. niteliklere sahip olabilmek ve sahip olduğu nitelikleri mümkün olabildiğince geliştirebilmek için çalıştı ve eğitimler aldı. Kazandığı aylık maaşı ile ucu ucuna yaşama yetmeye çalışırken geleceğe ait kendisi ve çocukları adına bir yatırım yapamadı. Ekonomik güçlüklerin tavan yaptığı bir dönem de bir yarışma ilanı gördü. Ödül 100.000 YTL idi. 100.000 YTL daha sağlam standartlarda bir gelecek anlamına geldiği için kendine güvenini yanına alarak yarışmaya katıldı.
- O dönem bu yarışmaya bir hayli ilgi vardı size göre bu ilginin en büyük sebebi neydi? Yine bu tür yarışmalara katılan insanlara ne gibi getirileri oldu ki; hâlâ olsa yine katılımlar olacaktır. Artıları var mı yoksa katılımcıların yaşamları harcanmış hayatlar mı?
- Elbette yarışmaya olan ilgi kazanma arzusu, başarma isteği ve bununla gelen ödül. Ödülün kişilerin hayatını daha güçlü ve bolluk içerisinde kılabilmesi için arzettiği değerdi insanları yarışmaya getiren. Ancak insanlara getirdiklerinden çok götürdükleri olduğu da bir gerçek. En azından benim hayatımda! Bu tarz yarışmalar hala olsa yine katılan olacaktır, bu konuda haklısınız. Üstelik ekonomik kriz bu kadar zirve yapmışken korkarım katılım sayısı geçmiştekinden daha fazla bile olacaktır.
Harcanmış yaşamlar diyebilir miyim bilemiyorum. Geçmişte bu yön de düşündüğüm oldu benim de ama sanırım yanlış anlaşılmalar sonucu yaşadığım manevi kayıplar yol açmıştı bu şekilde düşünmeme. Bir nevi kızgınlık, kırgınlık ve mücadele gücünü kaybetme eşiğine gelmenin dışa vurumları gibi...Şu an da ise - yaşadığım her şeye rağmen -, hayatımı bu kadar hafife almak, aldırmak istemem. Yalnız hayatımın şu an geldiği noktanın çok da sevimli olmadığı ve bu serüvenin yarışmadan bu yana sürdüğü de bir gerçek
- ‘' Ve ben bu önemli kararın hayatımın geçmişle gelecek arasındaki çizgisini keskin bir kılıçla kesilmişçesine ikiye ayıracağını gerçekten bilmiyordum...'' Bir de kitap yazdınız ve böyle bir sözle adlandırdınız bu dönemi ardından. Neden böyle bir ihtiyaç içinde oldunuz, söylemek istediğinizi her şeyde bu kitapta söylemiş oldunuz mu o dönem?
- Şu an içinde bulunduğum zor duruma düşmem başından beri muhtemeldi ve bunun maalesef farkında olamadım ben. Başarmak için risk almalıydım. Aldım. Ve elimden gelenin en iyisini yaptım yarışmadan sonra. Hep dik durmaya, kendi merkezimde kalıp her acı- tatsız olayı olgunlukla karşılamaya çalıştım. Ve elbette zor durumlarda kaldım. Bir dönem neye –kime karşı olduğunu bilmediğim, anlayamadığım bir savaşın merkezinde, elimde tuttuğum beni hayata bağlayan iplerin elimden - tenimi parçalayarak fiziksel, duygusal, ruhsal kanamalara sebep olarak -, kaydığı zamanlar oldu. Var gücümle asıldım ben beni hayata bağlayan o iplere. Koptuğu da oldu hatta. Düğümler attım gücümün yettiğince. Aslına bakarsanız şu anda da zor durumdayım. Yalnız önemli bir nokta var . Bu zor durumların içinde olma halim benim başarısız olduğum değil, başarmak için hala mücadele etmem gerektiği anlamına geliyor bana göre.
Beni zor duruma sürükleyen onca etkenden yalnızca birkaçı benimle destek halinde olsaydı, bilgi sahibi olmadan fikir yürütmeseydi, o günün ekmek derdine düşüp negatif, yaralayan, karalayan haberlerle bencilce kendisini ve cebine girecek olan parayı düşünmekten çok doğruların ve gerçeğin yanında olsaydı (örnek medya) ben bu durumun fazlasıyla üstesinden gelmiş olurdum.
Sözün özü, kitabım, gerçeğinden tamamen farklı bir Hülya tanıtılmasına karşılık kendimi
(gerçek, çıplak Hülya'yı) ifade etme ihtiyacı duymam sonucu yeniden ayağa kalkış niteliğinde bir hareket olup yaşadıklarımı ve düşüncelerimi paylaşmaya çalıştığım bir durumdur. Kitabımda yapımcı firmayla olan kontratımdaki kısıtlamalar nedeniyle maalesef ki anlatmam gereken her şeyi anlatmam mümkün olamamıştır. Bu yüzdendir ki; bitirmek üzere
(8 yılımı alan) olduğum ikinci kitabım (her ne kadar basımı konusunda henüz kesin bir karar vermemiş olsam da) döneme ve dönem sonrasına ait bir çok olayı ve ilgili kişileri çırılçıplak görmenizi sağlayacak nitelikte olacaktır. - Ya Aşk … Aşk hep var mıydı peki? Dünden bugüne baktığında bana ‘'aşk''ı ve aşklarını anlatabilir misin Hülya; Kadına bir aşkı ya da aşka bir kadını? Kalıbı, kuralları, sınırları ile sende nasıl bir çağlayandır aşk, akışı nasıl sürükler? Peki, Hülya bir aşk kadını mı? Realist? Duygusal? Melankolik vs vs? … Bir kadının aşk hayatında erkek nerede, ne kadar, nasıl, ve niçin olmalı başta?
- Bugüne dek ilişkilerimi aşkla yoğrularak yaşadım.Evet, hayatımda aşk hep ön sırada yer aldı. Aşk uzağıma düştüğünde özlem duydum, ruhumla temas halinde olduğunda bile özlemim devam etti. Kolay olduğunu düşünmüyorum aşkı tanımlamanın, yaşanan aşkları anlatabilmenin.. Bir şeyler yazmak durumunda olduğum için kendimi zorluyorum ama kelimelere döküldüğünde sanki de aşka haksızlık ediliyormuş gibi geliyor bana... Hafif kalıyor anlatımlarım sanki! Kurallar, sınırlar? Kendimce kurallarım hep oldu aşkı yaşarken. Sınırlarda koydum çoğu zaman ve bencil de oldum sınırları belirlerken. Ama aşkla elele, nefes nefeseyken kendi sınırlarımı aşmayı sevdim. Kendi kurallarımı bile ezip geçmeyi, yakıp yıkmayı...Kendi kendime ters düşmeyi zaman zaman... Bağımlılığı bile sevdim hatta... Duygusallığın zirvelerinde de yaşadım aşkı, melankolinin sessizliğinde de.. Kısacası aşkı her haliyle sevdim. Hangi kılığa bürünürse bürünsün - acısı, tatlısı, üzüntüsü, gözyaşı, özlemi, lezzeti, büyüsü -, kısacası aşkı geldiği en doğal haliyle yaşamayı seviyorum. Aşkın doğal tadını seviyorum. Aşk nereye götürürse oraya sürüklenmeyi seviyorum. Aşk yaşadığım, sevdiğim erkeği niçin ve nedenler eşliğinde hayatımdaki belli bir yere taşımayı değil onunla bir bütün olmayı seviyorum.
- Aşk bir yana ya hayat? Yazılan, çizilen, bize gösterilmek istenen, önümüze sunulan Hülya'nın perdesini kaldırır mısın? Karşımda çıplak bir Hülya istiyorum ki; bizler de artık onu gerçekten tanıyalım, anlayalım ve anlatalım. Nasıl bir hayat içindesin dünden bugüne baktığımızda, bugünden düne baktığımızda nasıl bir kendin içindesin? Ne kadar mutlusun bugünkü sen ile?
- Bugün zaten kendim bütün çıplaklığımla ve hiçbir şeyden pişmanlık ya da utanç duymayacak kadar asil bir şekilde buradayım. Benim odağım çizilen tablo ya da onun etkileri değil. Hatta onun etkilerini gizlemek ya da yok etmeye çalışmakta değil. Tamamen kendim olarak ve şu an içinde bulunduğum karmaşık, zor sıkıntılı dönemle ve bu döneme rağmen mücadeleci duruşumla kendi etkimi yaratmak. Lütfen siz de artık odağınızı bana nasıl destek olabilirsiniz noktasında değerlendirin. Bunu hissetmek bile beni mutlu edecektir. Yalnız bu mutluluk her şeyi değiştirmeye yetmeyecek biliyorum. O nedenle yepyeni başlangıçların doğumlarına hazırım. Yeter ki beni dünden ve bugünden daha iyi bir yarına taşısın, yeter ki saygı duyulabilir ve kabul edilebilir bir başlangıç olsun.
- Geçmişte, günümüzde hep ama hep bu oldu! Kadın hayatının her döneminde; duygularıyla, emeğiyle, vermekten usanmayan yapısıyla, hatta hatta bedeniyle birileri tarafından hep kullanılıp sömürüldü. Sesi hep kısıldı, düşünceleri karartıldı. Hâlâ bir yerlerde eksik eteğiz.Bir tek leke hayatımızın tüm şanslarını, umutlarını, hatta geleceğimizi alıp götürebiliyor, üstelik birde başkasının çamuruyla. Kadınlar! Biz ! Niye bunca kullanılıyoruz Hülya? Biz mi izin veriyoruz tüm bu olanlara, olacaklara, bu kadar mı zayıfız? Niçin bunca verimcilik?
- Buna kim izin veriyor bilmiyorum ama doğrudan doğruya buna lanet okuyan ve değiştirmek için kendini feda edebilecek güçte olan pek yok. Olanlarda belki ben gibi hak etmedikleri ama bir yazgı gibi kendilerine atfedilen durumları yaşıyorlar. Ama bunu değiştirmek elimizde. En azından şu an benim elimde. Ve geçmişten bugüne acılıda olsa sancılıda olsa ben bunu elimde taşıdım. Kadın kaybetmeye mahkum kılınamayacak kadar da güçlüdür farkında olduğu ve fark ettirdiği sürece. Benimkisi bir farkındalıktı buraya gelene kadar, ama artık fark ettirme vakti. Bu bir savaş değil, sadece özgürlük ve kazanım mücadelesi ve kimseye karşı değil. O nedenle bu mücadelede bana destek olabilen herkes kazanan tarafta olacaktır ve benimde kazanmama destek olacaktır. Zayıflığı kabul etmem mümkün değil her ne kadar incinmiş, kırılmış, hırpalanmışta olsam. Ben almak ya da vermek taraftarı değilim bu nokta da,hatta bu polemiğe de pek dermanım yok. Ben paylaşım hesabındayım. Mücadelemi paylaşabileceğim ve kazanımlarını paylaşmaktan gurur duyacağım paylaşımlar arayışındayım her ne kadar tek başıma ilerlemesini bilsem de!!!
- Sıfır nedir? Bir insan olarak kadın kaç kez sıfırlar duygularını, yaşamını, geleceğini, umutlarını yitirmeye kaç kez dayanabilir?... Hülya hiç sıfırlandı mı? Nasıl oluyor da bunca vermelerden sonra hala bitimsiz bir varlık olarak kalıyor kadın? Hülya çok üzüldü ve çok ağladı mı?
- Dibe vurmak diyelim buna. Ve son dönemde yoğun olmakla birlikte çok defa yaşadığım şey. Elbette çok üzüldüm ve çok ağladım. Defalarca sıfırladım. Yalnız bu öyle bir şey ki sıfırda kalmanız bile mümkün değil. Geçen zaman hala sizden yemeye çalışıyor. Bir gideriniz var hayat elinizden giderken. Duygusal, sosyal, ekonomik bir çok gideriniz var. Düşünün bir mekanın içerisindesiniz. İlk önce mekan gitsin sizden. Bir boşlukta kalırsınız, bir burukluk , yıkılma, endişe! Yalnız hala bir şeyleriniz vardır. Sonra düşünün ki mekandan sonra sahip olduğunuz eşyalarınız, mal mülkünüz gitsin. Gittikçe tahammülü zorlaşan bir yitiriş. Maddi örnekler vermemin nedeni sadece durumun hissini elle tutulur kılmaya çalışmak yoksa asıl vurguladığım yer gidenler değil ardından size kalan hisler. Buraya kadar bile bir güvenlik tehdidi yok belki ama artık gidecek bir şey kalmadığını vücudunuzdan gittiğini bir düşünün. İşte sıfırın en acı yeri burası. Ve bu sürecin tamamında ruhunuzdan gidiyordur bir şeyler. İşte sıfırlamak ya da dibe vurmak böyle bir endişe böyle bir karmaşık ruh hali yapıyor insanda. Ve bir kadın olarak bunun üstesinden gelmek, en azından hala hayatta hala karşınızda olabilecek şekilde bunu sağlamak akıl alır bir başarı değil emin olun. Bunca vermelerden sonra nasıl bitimsiz varlık olarak kalıyor kadın derseniz, bu da kadının bir pınar gibi olmasından sanırım. Kendi adıma ise suları gür akmasa da şu an bir kadın olarak bu çağlayanlık beni ayakta tutuyor.
- Biraz güzel, alımlı, biraz rahat (kendine güvenli) çokça insan sevgisi taşıyan kadın, neden ''en'', ''en'', ''en'' oluyor sence? Zaman zaman nefessiz bırakan hatalarımız vardır ve de hep olacaktır yine soluk almakta zorlandığımız. Hülya'nın da hataları var mı, ona en acı veren hatası nedir ? Kadın mı hayatın , hayat mı kadının? Sahi nedir kadının adı?
- Hata yapmayan yerinde sayıyordur ya da hiçbir şey yapmıyordur derim ben buna. Muhakkak hata yapacaktır doğru yapmak isteyen kişi. Ve işte hata yapma korkusu ile doğruları da yapmaktan geri duran, kendini gerçekleştirmeyi ezelsiz ve mümkünsüz yarınlara erteleyen insanlar bu acılarını bir şeyler yapanlardan çıkarmak istemekteler adeta. Bundandır en en en olmalar. Yoksa normal olan bu. Sıra dışı olmayan, kendisi olmayan, kendine has olmayan hiç kimse normal değildir aslında. Bu durumda tabii ki yaralar alacaksınız. Hataları konuşmak, gündeme getirmek hataların acısını bitirse ve sonuçlarını değiştirse kalan ömrümüzü bununla geçirelim derim ben. Ancak kendi yüzleşmelerim, kendi özeleştirilerim ve kendi yaptıklarımın arkasında duruşlarımda kalsın isterim bu değerlendirmeler.
Kadın mı hayatın? Ben hayatıma sahip çıkmak istediğimden çok zaman sahipsiz kaldım belki ya da art niyetliler sahiplenmeye kalktılar hayatımı ve getirilerini. Onlara bir şeyler getirirken benden götürmesi umurlarında olmadı . Ama şimdi kadın olarak hayata ait olmak ya da hayatın bana ait olması gibi bir karmaşa yerine hayatla barışık yaşamak istiyorum. Kadın olmayı her şartta her durumda çok seviyorum. Kadın olarak sahip olduğum gücümü, duruşumu ve boyun eğmez oluşumu seviyorum. Ve hayattaki bütün olabilecek güzelliklerle barışmak birleşmek ve kendimi gerçekleştirmek istiyorum. Tekrar edersem yarını bugünden iyi kılmak. Tek hedefim ve şu an ki zorluklarımdan kurtulmanın tek yolu…
- Bugün neler yapıyor Hülya; özgür mü en başta, özgürse hayatında ne kadar özgün, bir kadın özgür olmayı nasıl başarır ve bu onun gerçekten mutluluğu mudur? Örneğin en son neler yaptı Hülya özgür ruhunu alarak yanına, nerede yaşadı bunu nerede içine sindirdi, ne zaman alıp başını bir yerlere gitti?
- Özgün elbette Hülya her zaman olduğu gibi... Geçmişteki kadar özgün.. Ama özgürlük dersek ekonomik özgürlük olmadan, zamansal özgürlük olmadan kendinize özel bir mekanınız ve onunla birlikte özgürlüğünüz olmadan nasıl bahsedebiliriz özgürlükten. Özgür ruhum bile bir kafesteymiş gibi bir süredir. Özgürlük değil aksine sürgündeyim. Bir mekanı olmadan hapis olmak nasıl bir şeyse ruhumun yaşadıkları budur şu an. Mekan diye adlandırdığım kendine özel dünyanızı yaşadığınız bir eviniz olmasından söz ediyorum. Kirada 10 yıl oturduğum evimden 3 ay önce maalesef 10 ay süresince kira ödeyemediğim için çıkmak durumunda kaldım. 20 yıl boyunca zorluklarla sahip olduğum eşyalarımı ev sahibime bırakarak üstelik. Onca zaman her anlamda kendi özgürlüğünü kazanmış, çalıştığı alanlarda başarılı bir iş kadını olmuş, hayatın içinde kendine has düzenini kurmuş 42 yaşında iki yetişkin evladı olan bir kadın olarak yarışma sonrası devam eden talihsizlikler ve tatsız dönemin beni getirdiği noktada tekrardan anne evine dönmenin ne kadar güç olduğunu sanırım söylememe gerek yok. İşte bu noktada diyebileceğim şu ki; şu an özgün Hülya olarak özgürlüğüme uzaktan bakıyorum.
- ‘'Adım Kadın'' bu söyleşide birlikte olmaktan ayrı bir tat aldı, çok teşekkür ediyoruz. Peki son olarak içinizdeki,derinlerde saklanan Hülya'nın bize anlatmak istediği şeyler var mı?
- Geçen sene Web tasarım kursuna giderek ilk proje olarak okula teslim ettiğim ve ilk olmasından ötürü olduğu haliyle bıraktığım kişisel web sitemde belirli aralıklarla güncellemeler yaparak hayatın getirilerini paylaşmaya çalışıyorum. Adresim www.hulyayamanoglu.com Anlatmak istediklerimi anlattığımı sanıyorum ama son birkaç cümlede toparlamak gerekirse eğer; derinliklerde azim var istek var coşku var. Hayatın tamamen farkına vardığım şu günlerde her şeyi yeni baştan tasarlama, değiştirme, yeniden yaratma heyecanı ve arzusu var. Ancak yüzey de ise tahammülü zor bir acı, sıkıntı , ızdırap var. Bunu çekip atamadan derinliklerde gömülüp kalacağım endişesi var. Belki buradan sesimi yeniden duyurabilmiş olmak ve kendimi bütün çıplaklığıyla ifade edebilmiş olmak bu sorunları çözecek ve derinliklerdekileri hayata geçirebilme şansım doğacaktır ilk fırsatta…Her şeyin en güzelini ve özelini diliyorum kendim ve herkes adına. Söyleşi için ben teşekkür ederim..
Bolca sağlık,başarı, aşk, sevgi ve huzur diliyorum.
TEMMUZ 2008
|