- 90’lı yılların başında İzmir’de sizin kurduğunuz bir grup olan Kaos daha sonra çeşitli isimlerle yoluna devam ediyor ve en son vardığı durak Paşa oluyor. Paşa olarak 2003 yılında bir de albüm yayınlıyorsunuz. Bugün o grup serüveninize baktığınızda size kattıklarını; paylaştıklarınızı – yaşadıklarınızı nasıl değerlendiriyorsunuz peki?
- Herkesin çocukluğunda kullandığı kelimeler vardır yakın dostlarıyla ortak kullandığı. Paşa bizim için aramızda güzele eş anlamdı. Çok kullanırdık yeni yeni tanıştığımız ve fark ettiğimiz her güzel şeye "Paşaymış" demeyi. İstanbul' dan İzmir' e yanımda yaşadığım çocukluk şarkılarımla orada tanışıp gençliği ve getirdiklerini beraber yaşadığım dostlarımla kurduğumuz Paşa ismi gibi Paşa şeyler kattı bana. Her şeyden önce her müzik yapan kişinin mutlaka geçmesi gereken bir yolu, kendi tarzında kendi kafasında geçirdi Paşa bana. Çok gerçek tecrübeler ve kazanımlar var 12 - 13 sene sürmüş bir yolculuk en nihayetinde. Bu ay solo albümümün ilk konserinde kulisten çıkmak için kapıyı açmadan hemen önce yanında olan anılar en başta. Müzikalitesi için diyecek çok bir şey yok içimde ama o en zor yıllarda müzik yapabilmek için şevkle harcanmış her saat beni bugünde hala aynı şevkle müzik yapmaya inandırıyor.
- Daha sonra yola tek başına devam etme kararı alıyorsunuz ve ‘’Kum Tanesi’’ isimli ilk solo albümünüz ‘’Taşoda - Ellipsis’’ etiketi ile geçtiğimiz günlerde müzik marketlerde yerini alıyor. Öncelikle bu albüm nasıl bir hazırlık süreci yaşıyor onu öğrenelim istiyorum. Tüm şarkılar sizin imzanızı taşıyor ki buluşması bütününde nasıl bir süreçten geçiyor?
- Evet; bu soruya cevap vermeyi düşünmek bile omuzlarımda hala ağırlığı olan bir 5 - 6 senelik dönemi hatırlatıyor. Tahmin edeceğiniz gibi çok yorucu ve uzun bir dönemdi. Paşa'nın 2005 yılında tamamen dağılmasından sonra 2007 yılında İstanbul'a kesin dönüş yaptım ve solo albümümün ilk şarkısı "Son Durak" geldi. Bu albümdeki tüm parçalar "Son Durak" tan sonraki dönemi kapsıyor. Hayatın içinde var olurken parçalar albümü oluşturmak için cebime dolmaya başladılar. 2009 yazında yakın bir arkadaşımın da desteğiyle albümü hayata geçirmek için çalışmaya başladım. Parça seçimi, stüdyo arayışı, düzenlemeler için grup çalışmaları ve kayıt aşaması derken 2011 yazını bulduk ancak bununla da bitmiyor tabi; devamındaki mastering, şirket arayışı, klip oluşturma derken kışa geldik. Ben parçaların yarattığı atmosfere çok inanırım. O yüzden "Kum Tanesi" isimli parçayla çıkmak istedim. Eğer sonbahara yetişseydi eğer "Yetişir miyim?" isimli parçayı istiyordum kısmet değilmiş bir daha ki bahara.
Albüm oluşturmak çok uzun ve yorucu fakat bir o kadarda keyifli bir süreç. Kaba hazırlık süreci bu şekilde gitti. Ancak istediğim gibi duymak kafamdaki müziği ona en yakın haliyle yansıtmaya çalışmak çok fazla detayı ve uzun çalışmayı barındırıyor. Albümde ki tüm düzenlemeler bir ay boyunca süren grup provalarıyla oluşturuldu. Bilgisayar başında mouse'la müzik yaratmak yansıtmak istediğim bir tarz değil. Yaylılar ve davulun tüm diğer kullanılan enstrümanlar gibi canlı kayıt olmasının da sebebi bu. Garaj Stüdyoları’nda Erim Arkman'la beraber çalıştığımız kayıt süreci şu an var olan albümün en önemli referansıdır bana göre.
- Albüme adını veren şarkı aynı zamanda ilk klip çalışmanız oluyor. Peki klipler devam edecek mi? Eğer yanıtınız evet ise bir sonraki şarkı bu anlamda belli mi?
- Klipleri devam ettirmek istiyorum tabi. İkinci klip çalışmasını bir aksilik olmazsa "İstanbul" isimli parçaya düşünüyoruz. ‘’Deli Dumrul Kurtlar Kuşlar Aleminde’’ filminde de kullanılan parçanın klibi için çok sayıda istek alıyorum.
- ‘’Deli Dumrul Kurtlar Kuşlar Aleminde’’ filmine - ekibine nasıl dahil oldunuz peki ve önümüzdeki zamanlar içinde adınıza böyle başka projeler çalacak mı kapımızı?
- Daha öncede denemelerim olmuştu. ‘’Deli Dumrul Kurtlar Kuşlar Aleminde’’ filmi ile dolayısıyla Oğuz Yalçın ile tanışmam filmde de rol alan oyuncu bir arkadaşın tavsiyesiyle oldu. Oğuz Bey görüşmek istedi ve bana iki farklı sahneden bahsetti. Ben ‘’İstanbul’’ ile ilgili olan bölümü seçtim ve iki hafta içinde bir parça geldi tam da bu konunun üzerine. Cümbüş kullanmak istiyordum hep o şekilde duyuyordum kafamda parçayı ve cümbüş üstadı dostum Salih Korkut Peker ile düzenleyip kaydedip gönderdim. Film ekibi ve yapımcılar çok beğendiler ve kullanmak istediler. Gelen tepkiler beni çok memnun etti tabi ve albüm repertuarında olmayan "İstanbul" albüme girdi bu sevgiyle. Film müzikleri ile ilgili iddialı bir kariyer planım yok ama beğendiğim ve destek olmak istediğim, bir şeyler anlatabileceğimi düşündüğüm projelerde yer almaya keyif devam edeceğimi biliyorum.
- Geçtiğimiz günlerde albümün lansmanı Hayal Kahvesi Bistro’da gerçekleşti. Bu albüme, bu şarkılara nasıl bir tepki geldi peki dinleyiciden? Sahnede olmak ve şarkılarınızı dinleyiciniz ile paylaşmanın sizdeki tarifi, rengi nasıl oluyor? Önümüzdeki günlerde de bizi yeni konserler bekliyor olacak mı?
- Evet 02 Mart Çarşamba gecesi dostlarımın ve bu albümü merak eden tüm sevenlerimin katıldığı bir lansman gecesi gerçekleştirdik. Benim ve sahnedeki arkadaşlarım açısından istediğimizi verebildiğimiz verimli bir performanstı diyebilirim. Uzun zamandır üzerinde çalıştığınız bir albümü ilk defa paylaşıyor olmak, sahnede ilk tepkileri almak ve o gece yaşanan her şeyden memnun kalmak moral veren ve yolun devamı için destek olan hisler. Çok eğlendim ve büyük bir yorgunluk attım diyebiliriz aslında o bir saat boyunca sahnede.
- Dünden bugüne müzik dünyasında özellikle kimin dinleyicisi oldunuz? Ya da şöyle de sorabilirim; hayatınızın özel müzisyenleri kimlerdir? Bir gün için özellikle çalışmayı istediğiniz ya da bir proje içinde bir araya gelmek istediğiniz bir isim var mı bu anlamda?
- Hep konuşulan bir cümledir ama ben gerçekten genele yayılmış bir kulakla dinleyen bir müzikseverim. Herkes gibi bende zaman zaman bazı türlerde ısrarlı oldum ama hep bir kulağım farklı melodilerin peşinden gitmiştir. Takdir ettiğim çocukluğumdan beri keyifle dinlediğim çok isim var. Birinin ismini versem diğeri eksik kalır gibi hissediyorum. Ama Türkiye'den bir isim vermek gerekirse hem müzisyenliğine ve parçalarına hayran olduğum hem de beraber çalışmak istediğim en özel isim Yavuz Çetin ki malesef aramızda değil artık.
- Yaşanan çeşitli krizlere rağmen müzik dünyasındaki hareketliliğin hız kesmediği bir gerçek müzik piyasamızda. Hemen hemen her gün bir albüm kapımızı çalıyor, hemen hemen her gün birileri ile tanışıyoruz ki birçoğunu maalesef bir zaman sonra anımsayamıyoruz bile; siz değerlendirmenizi hangi kriterler üzerinden yapıyorsunuz?
- Kesinlikle krizde olan bir sektör müzik şu an ama beni sektör olan kısmı çok ilgilendirmiyor. Beni insanların hala yeni melodiler, yeni sözler, yeni sesler duymaya olan hiçbir sektörel krizin etkileyemeyeceği sihir ilgilendiriyor. Çünkü müzik her ne kadar belli bir matematiğe oturtulmuş olsa dahi, aslında hala sihrini koruyan bir bilinmez. Her gün birileriyle tanışmamız ve onların üzerimizde bıraktığı etkiyle var olmalarını ya da tükenip gitmelerini izlememizde çok gerçek geliyor. Sonuçta bende sizlerle yeni tanıştım ve parçalarımın üzerinizde bıraktığı etki kadar var olabileceğim bu gerçeğin ta kendisi. Bende müzik dinlerken bu etki ile hissediyor ve beğeniyorum.
- Yine buradan yola çıkarak peki şunu sormak istiyorum? İyi bir müzisyen olabilmenin öncelikle ülkemizde devamında dünya standartları içinde nasıl bir yeri ya da tanımı var size göre?
- Ben kendimi bir müzisyen olarak görmüyorum. Çok iyi bir gitarist olduğumu iddia edemem ama iyi müzisyenler tanıyan biri olarak bir iki cümle söyleyebilirim. İyi bir müzisyen olmak Türkiye'de de dünya da yeri olan saygı duyulan ve alkışlanan bir iştir. Herkes şartlardan memnun olmayabilir ama ben gerçekten iyi olan müzisyenlerin hak ettikleri saygıyı sevgiyi ve ilgiyi gördüklerine inanıyorum. Bazıları daha fazlasını hak ettiğini düşünebilir ve sitem edebilir özellikle Türkiye'deki şartlarla ilgili ama sorun ne kadar iyi bir müzisyen olduğunuzla ilgilide olabilir. Sonuç olarak iyi müzisyen olmak kolay bir şey değil ve hepsine saygı duyuyorum iyi ki varlar.
- Ve son olarak müziğin sustuğu yerde de karşılaşalım sizinle ve siz adına hayatın diğer renklerinde nasıl bir portre bekliyor bizi onları dinleyelim istiyorum sizden? Nasıl bir dünyanız var ve o dünyanın içinde anlam bulan tatlar nelerdir?
- Çok fazla yaptıklarını anlatmayı seven biri değilim ama her şeyle ilgili ve meraklı biri olarak ilgilendiğim çok alan var. Ama bu önümüzde ki 1 - 2 yıl için müziğini tanıtmak ve ulaşabileceği kadar fazla noktada canlı performans sergilemeye çalışan bir portreden bahsedebiliriz.
- Nice albüm, nice söyleşi daha karşılaşalım istiyorum. Çok teşekkür ederim bu keyifli söyleşi için. Çok sevgiler.
- Asıl ben çok teşekkür ederim, görüşmek üzere.