müzik
- hâl / Kafein
- Öncelikle ilk albümünüz ile müzik dünyasına merhaba dediniz. Albümden önce sizleri biraz tanıyabilir miyiz?
- M. Serkan ÖZBAY, 14 yaşında babamın aldıgı akustik gitar ile müziğe başladım. O dönemlerde Pink Floyd, Led Zeppelin, Deep Purple, Kiss, Metallica, Mötley Crue, Guns N' Roses, Aerosmith, Pearl Jam, Sound Garden vs. Yerli gruplardan da Mavisakal ve Pentagram gibi saymaktan onur duyacağım grupları dinliyordum.
Müzik bizde bir aile geleneğidir diyebilirim. Ailem de birçok birey az çok bir enstruman ile haşır neşir olmuştu. örnek verecek olursak babam davul çalarmış, annem piyano. büyük babam keman ve böle daha bircok aile bireyi.. Hayatım boyunca hep bir şekilde müzik ile iç içe olmak istemişimdir. Bu sanırım kendimi en iyi ifade edebildiğim yol. Oniki sene lisanslı olarak cesitli kulüplerde basketbol oynadım, spor'u çok severim. Motosiklet' e de merakım var özellikle chopper motosiklet'lere.
Hatta bir tane kullanıyorum. Otomobil kullanmayı bilmem, Silah ve çeşitlerinden nefret ederim. Yok etmeye yönelik nesnelere karşı aşırı bir antipatim var. Şiddet karşıtıyım desem daha kısa olurdu sanırım. İlgimi çekebildiği sürece her türlü müziğe açığım. Özellikle Küba müziğine çok sesli olması ve nefesli enstrumanların fazla kullanılması nedeni ile ayrı bir hayranlık duyarım. Bir süre İspanyol ses sanatçısı Rafael'e gitarımla eşlik ettim.
İş dünyası ile ilgili çalışmalarım da oldu çeşitli şirketlerde Satiş, Pazarlama üzerine çalıştım. AÖF Turizm otelcilikten atıldım. Halen AÖF Bankacılık ve Finans'ı bitirmeye çalışıyorum ama benden hiçbirzaman iyi bir ögrenci olmadı. İngilizce ve biraz da ispanyolca bilirim. Çok inatçı bir insanımdır ancak gerekli yerler de cok de uzlaşmacı olmayı da bilirim. Sanırım benden bu kadar :)
- B.Cenk Karayazgan , Annem bana hamileyken sıcak Adana yaz günlerinde Deep Purple plağını koyup “Smoke On Water” parçasını camları titretircesine dinleyip rahatlarmış. Çocukluğum Bach, motzart ve Handel dinleyerek geçti diyebilirim. Annem hep piyano çalmak istediği ve imkanı hiç olmadığı için çocuklarının bir enstrüman çalmaları için çok çaba sarfetti ancak sonuç müzik aletlerine harcanan paralar evde yığıntıdan öteye gitmedi. Taaa ki ben lisede okurken abimin bir arkadaşı eve geldi ve sohbet arasında evde gitar var mı diyene kadar. Raftan çıkarılan tozlu bir gitarla gece gündüz dinlediğim Guns'n Roses'dan 2 parça çaldı ve benim müzik hayatım başladı. Benim için en büyük efsane grup olan Guns'n Roses'ın 1993'te konserlerine gitmiş en ön sırada kendime şöyle bir söz vermiştim...”Birgün ben de orada olacağım” . Üniversite hayatım M.Ü. Güzel Sanatlar Fakültesi İç Mimarlık Bölümünde bayağı uzun geçti. Uzun yıllar voleybol oynadım, 15 defa milli formayı giydim. Mimarlık kariyerim devam etmekte, müzik ise hayatımın rengi ve kokusu. Otomobil tutkum hiç olmadı zaten yaşlı dedeler gibi kullanırım arabayı. Ancak motorsiklet gerçek bir tutku ve vazgeçilmez diyebilirim, chopper ruhu bana çok uzak Serkan'ın tersine :)
- Yola çıktığınızda üç kişiydiniz, şu an iki kişi olarak yola devam ediyorsunuz. O başlangıca dönmek istersek nasıl kurulmaya karar verildi grup ve en başta hayalleri, hedefleri ne oldu?
- İlk başta bir cover ve kendi çapında beste gubu olarak çalışıyorduk. O grupta Cenk solo, ben ritim gitar, Serkan Koşun bas gitar çalıyordu ve yakın bir arkadaşımız da vokal yapıyordu.
Her zaman bir davulcu problemimiz vardı. Vokalist'in gruptan ayrılması ile yaklaşık altı ay boyunca yeni vokalist aradık. Sonuç pek iç açıcı değildi. İstediğimiz gibi birini bulamadık. Çaresiz kala kalmıştık derken Cenk yavaş yavaş bana " Senin sesin fena değil, sen neden söylemiyorsun, söylemeyi de becerebiliyorsun" diye telkin de bulunmaya başlamıştı. Benim ise tek bir derdim vardı, müzik yapmak ve gitar çalmak. Vokalist olmayı hiç istemedim. Her demo dan sonra kendi sesimi duyunca kaçmak istedim. Birçok defa vokalistliği bırakmak için dirensem de Cenk buna izin vermedi. 2000 yılına gelindiğinde artık tamamen bir beste grubu olmuştuk ve tek düşündüğümüz kendi bestelerimizi yapıp müzik severler ile paylaşmaktı. O dönemde açıkça ne yapmak istediğimizi bilyorduk. Müziğimize sınır koymayacaktık. Kendimizi herhangi bir tarz yada felsefe ye hapis etmeyecektik. Müzikte zorlama bişeyler olmasını istemiyorduk. Tamamen natürel bir şekilde hissettiklerimizi ve düşüncelerimizi yapabileceğimizin en iyi şekli ile müziğe dökecektik. Hepimizin hayali büyük kalabalıkların karşısına çıkıp kendi şarkılarımızı çalabilmekti. Oraya ulaşmanın yolu da albüm yapmaktan geçiyordu ve biz de hemen kolları sıvadık. İlk iş olarak bu uzun maraton için kalıcı, güzel ve uygun bir isim bulmak önemliydi. Birgün Cenk ile Tophane de nargile içerken Kafein ismini ileri sürdüm ve hepimiz "evet yaa budur ! oldu bu iş "dedik. Kafein ismini aldık ve yolculuk başladı. Albüm çıkmadan bir kaç ay evvel grubun basçısı Serkan Koşun arkadaşımız kendine farklı bir kariyer seçti ve mart ayında gruptan ayrıldı. Kafein şu anda iki kişi olarak yoluna devam etmektedir. Grupta Vokal ve solo gitar hariç diğer enstrumanlar profesyonel müzisyenler tarafından çalınmaktadır. Sözler, Müzikler Kafein'e, aranjmanlar da ağırlıklı olarak Kafein e aittir.
- Bir TV kanalının düzenlediği yarışmada aldığınız derece sesinizi duyurduğunuz ilk platform oldu öyle değil mi? Ve bunu bir başka kanalın bir başka yarışması izledi. İkisinin de ortak sonucu üçüncülüktü. Bu yarışma sürecini ve size kattıklarını öğrenebilir miyiz?
- İlk defa kendimizi 2001 yılında TV8'in düzenlediği bir müzik yarışmasında duyurma şansı bulmuştuk. Yarışmacılar seçilmiş özel bir Jüri tarafından değerlendirildiler.
Jüri; Cem Karaca, Ayşegül Aldinç, Bülent Ortaçgil, Gürol Ağırbaş ve Fatih Erkoç gibi önemli isimlerden oluşmaktaydı. Daha mutluyum adlı bestemiz ile üçüncü olmuştuk. Ödülümüzü rahmetli Cem Karaca'nın elinden almıştık. Aynı yarışmada şu anda Yüksek sadakat olarak bilinen, o zaman ki adı ile Corn Flakes de ikinci olmuştu.
Katıldığımız diğer bir yarışma da Show TV nin yayınladıgı, Tümer&Tümer productions'ın sunduğu Sing Your Song şarkı yarışması. Bu yarışmanın farkı, 1543 başvuru dan ilk 18' i özel bir Jüri seçiyordu. Sonrasında sms aracılığı ile halk oylaması ile devam ediliyordu. Bu yarışmada da üçüncü olduk.
Müzik yarışmalarının çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Özellikle yetenekli müzisyenlerin keşif edilebilmesine veya kendilerini deneme fırsatı bulmalarına büyük katkı sağladığını düşünüyoruz. Ancak bunların içinde üretmek ile ilgili olanları tercih ediyoruz, yani beste yarışmaları. Bu yarışmalar bize herseyden önce müzikte nerede olduğumuzu, neler yapmamız gerektiğini gösterdi diyebilirim. Başlı başına önemli tecrübe oldular.
- İlk albüm teklifinin daha o zaman alınmasına rağmen çeşitli sebepler bugüne kadar bekletti sizi. Peki bu albüm için ne kadar hazırdınız artık? Nasıl karar verildi ve üzerine tam olarak ne kadar, kimlerle çalışılmış oldu?
- Bu albüm 2002 de hazır hale gelmişti fakat çeşitli nedenlerden dinleyici ile paylaşılana kadar uzun bir zaman gecti. Son aşamaya gelindiğinde gereğinden fazla hazırdık diyebilirim. Gerek canlı performans, gerekse müzikal anlayış olarak gecen yıllar içinde çok geliştik. 2006 sonuna dogru menejerimiz Haluk Polat ile anlaştık ve albüm ile ilgili çalışmalara tekrardan başladık. Bu arada Haluk Polat sayesinde Cem Köksal ile tanışma fırstı bulduk. Cem bizim şarkılarımızı dinledi ve Platonik adlı şarkımızı çok begendiğini bu şarkı için kendisi bir aranjman yapmak istediğini söyledi ve biz hemen kabul ettik çünkü Cem gibi önemli bir müzisyenin katacağı şeylerin ne denligüzel olabileceğinden emindik. Cem şarkının aranjmanını bitirdikten sonra video su için de bir fikirle geldi ve biz bundan da cok memnunduk ve ilk Klibimizi de böylece Cem Köksal çekmiş oldu. Bu albümde en baştan itibaren Murat Tümer, Haluk Kurosman, Haluk Polat ve Cem Köksal ile çalıştık.
- Bize biraz da şarkılardan bahsedebilir misiniz? Tam olarak tarzınızdan ve yakalamayı istediğiniz dinleyici kitlesinden? Müzik ve bu şarkılar sizin için nasıl bir yaşam biçimi?
- Şarkılarımız ; Hayal kırıklıkları, iç hesaplaşma, Aşk ve yalnızlık konularına değiniyor. Şarkı sözlerine dikkat ederseniz negatif hikayelerden oluştuklarını göreceksiniz.
Ancak müzikleri için aynı şeyi söylemek mümkün değil. Yalnız müzğe odaklanırsanız çok eğlenceli dinamik şarkılar gibi algılanıyor. Bu da albümde sözler ve müzik arasında ciddi bir kontrast olduğunu gösteriyor ki biz bunu seviyoruz. Biz Pop Rock yapıyoruz diyebiliriz. Herhangi bir dinleyici profili şart değil bizim açımızdan. Bizi anlayan ve aynı duyguları paylaşan herkes ile iletişim kurmayı isteriz. Konserlerimizde onlarla birlikte olmak mutluluk verici olacaktır.
Müzik daha önce de belirttiğimiz gibi kendimizi en iyi ifade ettiğimizi düşündüğümüz bir alan. İçimizdeki enerjiyi, depresyonalarımızı yada mutluluğumuzu paylaşmamızı sağlayan en önemli araç. Müziksiz bir yaşam düşünemiyoruz bu sebeple üretmeye devam edeceğiz.
- Peki dinleyici tarafından şu ana kadar nasıl karşılandı albüm, nasıl tepkiler aldı?
- Albüm çıkalı henüz çok kısa bir zaman geçmesine rağmen gayet olumlu tepkiler aldığımızı söyleyebilirim. Konuşma fırsatı bulabildiğimiz kişiler yada sağdan,soldan bize gelen yorumlar hep albümün gayet başarılı olduğu. Şarkıların çok samimi ve müziklerinin de çok enerjik bulunduğu yönünde.
- Albüme dair ilk video ‘'Platonik'' için çekildi. Ayrıca çeşitli konser kayıtlarınıza da internet ortamında ulaşmak mümkün. Klip çalışmalarınız devam edecek mi, örneğin ikinci klip için şarkınız belirlendi mi?
- Devam edecek elbette ancak ikinci klibin ne zaman ve hangi şarkıya çekileceği henüz belli değil. Bu biraz da bütçe, zamanlama ve tepkilerle belli olacak sanırım.
Dinleyicilerin beklentisi "Gümüş Yüzük" adlı parça yönünde. Zaman içinde hep beraber göreceğiz.
- Mayıs ayı içerisinde Mavisakal ile sahne aldınız? Albümden sonra verdiğiniz bu ilk konserdi ve bize biraz anlatır mısınız oradaki soluğu? Bundan sonrası adına belirlenen bir etkinlik ve konser takvimi var mı?
- Mavisakal ile birlikte son bir ay içinde Studio Live ve Balans konserlerine çıktık. Konserler çok başarılı geçti. Sevindirici olan birşey de şarkılarımızı ilk defa dinleyenlerin bile daha önceden biliyormuş gibi bizimle birlikte eğlenmeleri idi. Bu da ileriki günler için çok olumlu sinyaller veriyor bizim açımızdan.
- Bugün birçok albüm yayınlanmakta müzik dünyasında. Peki siz bu hareketliliği nasıl değerlendiriyorsunuz? Ayrıca siz kimleri büyük bir keyifle dinliyorsunuz, bir gün için özellikle çalışmayı istediğiniz bir müzisyen var mı?
- Türkiye de son yıllarda bir çok rock müzik grubu albüm yaptı ve devamı da geliyor. Umarım böyle devam eder. Çeşitliliğin olması çok önemli bişey. Eskiden bu kadar büyük festivaller yapılamıyordu çünkü yeterince seyirci toplayabilecek albumu olan rock grubu yoktu. Üklemizde de artık, Woodstock yada Monsters Of Rock benzeri konserler yapılabiliyor. Biz açıkçası pek yerli grup dinlemiyoruz ancak begendiğimiz ve başarılı bulduklarımız var elbet. Son zamanlarda çıkanlardan Hayko Cepkin, Redd, Yüksek Sadakat, Manga, Gripin, Emre Aydın diyebiliriz.
Özellikle Çalışmayı istediğimiz Mavisakal veya bayanlardan ise Şebnem Ferah olurdu. Bu Önemli müzisyenler ile bir parça seslendirmek bizim açımızdan çok keyifli olur.
- Bu albümde ‘'Ordunun Dereleri'' isimli türküyü cover olarak sundunuz? Bu türkünün sizde özel bir anlamı var mı? Size göre cover şarkı neye göre seçilmeli, yorumlanırken nasıl bir etki yaratmalı? Bu anlamda başarılı bulduğunuz cover şarkılar var mı isim verebileceğiniz?
- "Ordunun Dereleri" türküsü bize Sing Your Song şarkı yarışmasında ödev olarak verilmişti ve o şarkıyı yarım saat içinde coverlayabilmiştik çünkü verilen vakit sınırlıydı.
Aynı gün kayıdını yaptık ve albümde hala aynı şekliyle duruyor. Açıkçası pek bir özel anlamı yok, sadece çalarken çok keyif aldığımız bir parça.
Bize göre cover şarkı daha önce kimsenin cover lamadığı unutulmuş bir şarkıyı tamamen kendi tarzınla gündeme getirerek yapılmalı. Yorumlanırken de mümkün olduğunca grubun kendinden bir şey katması gerekir. Bizim abümümüzde bir cover bulunmasına karşın biz cover yapmayı pek sevmiyoruz. Üretmek daha önemli bizim için.
Teoman dan " Uyukusuz Her Gece", Kurban dan Sarı Çizmeli Mehmet Ağa coverları bizce çok başarılı.
- Müzikte bir grup olmanın avantajları ya da dezavantajları nedir peki size göre?
- Grup olmanın avantajları, farklı kişilerin ve müzik zevklerinin birleşerek ortaya değişik hikayeler ve melodiler çıkarabilmesidir.
Dezavantajları ise uzlaşabilme zorluğudur. Kararların ortak alınabilmesi daha güç bir durumdur. Zevkler ve renkler tartışılmaz durumu yani.
Birşey yapmadan önce birçok kez konuşulup ortak karar alınması gerekmektedir. Bağlılık ve birbirine inanç gerektirir.
- Son olarak müziğin dışında bir gününün nasıl geçtiğini öğrenmek istiyorum Kafein'in?
- Müziğin dışında Kafein gayet normal, sakin günler geciriyor. Motosiklet gezileri hariç :) Motosiklet tutkusu bizim için müzik kadar vazgeçilmezdir. Ayrı bir özgürlük durumu. Kafein biraz fazla sinema sever dir. Bolca film seyredilir. Cenk mimar olduğu için gündüzleri sürekli yoğun bir sekilde çalışmaktadır. Serkan motosiklet modifikasyonu ile ilgilenir ama daha cok Müzik kayıt teknolojilerine verir kendini. Yani pek de acayip günler geçiren insanlar değiliz aslında.
- Bu keyifli söyleşi için teşekkürler. Tekrar hoşgeldiniz ve daha nice şarkı dinleyelim sizden.
- Biz de bu güzel sorularınız ve dostluğunuz için çok teşekkür ederiz.
Söyleşi : Kadri Karahan / Mayıs 2007