Bir
Şair ... Bir Dünya ... / Kamuran Esen
- Sohbetimize sizi kısaca tanıyarak başlayabilir miyiz?
- 1955 yılında Bolu'nun Mudurnu ilçesinde doğdum. İlk ve ortaokulu Mudurnu'da, Öğretmen Okulunu Kütahya'da okudum. Sonra iki yıllık Eğitim Ön Lisans Programını tamamladım.Yirmi yedi yıl ilkokul öğretmenliği yaptım.Hayatımın en güzel yıllarıydı o yirmi yedi yıl.Yirmi sekizinci yılda, Halk Eğitim Müdür Vekili görevindeyken emekli oldum. Emekli olduktan sonra, edebi çalışmalarıma ağırlık verdim. Okumaya, araştırmaya, yazmaya daha fazla vakit ayırabiliyorum.
- Siz ve sonrasında şiirler, denemeler yazan elleriniz, yüreğiniz. Öncelikle bu tanışıklık, o ilk buluşma nasıl başladı ve bugün nasıl devam ediyor dostluğunuz onlarla? Ve bildiğim şiirden çok düzyazı kalemi olarak görüyorsunuz kendinizi yine öyle değil mi?
- Acemice yazma çalışmalarına öğrencilik yıllarımda başladım. Orta okulda okurken, Şükrü Yazıcı adında bir Türkçe öğretmenimiz vardı. Onun ve annemin teşvikiyle yazmaya başladım. Şiir denemeleriydi yazdıklarım. Daha sonra; düz yazıda kendimi, düşüncelerimi daha iyi anlatabildiğimi fark ettim. Hâlâ da öyle .Düz yazıda daha rahatım.Şiirde alacağım çok uzun yol var Ancak, düz yazıda tarzımı oturtabildiğimi düşünüyorum.
Yazıyla dostluğumun nasıl devam ettiğine gelince: Uzun süredir yaz(a)mıyorum Herkes zaman zaman böyle bir dönem geçirir diye düşünüyorum. İnsanın yaşadığı acılar, sıkıntılar; bazen susturuyor içindeki sesi.Ya da o sesin söylediklerini anlamlandıramıyor, kâğıda dökemiyor.Sözcükler birbirine karışıyor, dolaşık bir yün yumağı gibi. İpin ucunu bulamıyor. İpin ucunu bir yakalasa, her şey yoluna girecek ve arkası gelecek çorap söküğü gibi İşte ben aylardır, ipin ucunu yakalamaya çalışıyorum. Yazamamak; çok aç olduğumuz halde, yiyecek bir şey bulamamak veya bulduklarımızı da yemek istememek gibi bir duygu. Aradığınız bir tat var ama, o tadı bir türlü yakalayamıyorsunuz. Yazmıyorum ancak okuyorum. Şiir, deneme, anı, öykü roman, ne olursa.
- Sizin şiirleriniz aşk dolu hep ama ayrılıklar taşıdığı da muhakkak. Yine sizin şiirleriniz hayatın ta kendisinden içinde taşlamalar barındırdığı gibi yaşanan gerçeklerden alınan dersler. Örneğin daha az önce sizin fanatiği olduğunuz bir futbol takımı sevginizi anlatan bir şiirinizi okudum. Sizi ve şiir yüreğinizi konuşalım mı o şiir ruh halinizi?
– Şiirlerimin bir kısmı – şiir denirse tabi - genelde hüznü ve ayrılığı barındırıyor Ayrılık ve hüzün; şairlerin tutunduğu dallardan ikisi . Aşk, hüzünler, ayrılıklar olmasaydı; sanırım bu kadar çok şiir yazılmazdı. Şiir, sevgiliye yazılan bir mektup gibi; ya da bir dosta sızlanmalarımız. Şiirde içten itiraflarımız, sevgilerimiz, umutlarımız, hayal kırıklıklarımız, beklentilerimiz var.
Söylediğiniz gibi taşlama içeren şiirlerim de var. Toplum olarak gösterdiğimiz yanlışlara, bireysel hatalara yönelik şiirler .Öğrencilerime karşı hissettiğim duygularımı, özlemimi ifade eden şiirlerim var. Kışın kar altında kalan küçük bir köknarın bile şiiri var. Komşum Ayşe Teyze, sonsuz yolculuğa çıkan Adil Abi de var dizelerimde. Zaten şiir, hayatın ta kendisi; yaşadıklarımızın, gözlemlerimizin, düşüncelerimizin yansıması. “Şiir sizin ne hissettiğiniz, ne düşündüğünüzü söyler,” diyor Fowles. O nedenle, yaşama dair her şey olabiliyor şiirde. Tuttuğunuz takımdan, özlediğiniz öğrencilerinize kadar; ağlamasından etkilendiğiniz bir çocuktan, tarlada çapa yapan kadına kadar. Bazen bir böcek konu oluyor şiirinize, bazen bir çiçek.Yaşama ait her şey, şiirin ortaya çıkışına zemin oluşturuyor.
- En başta bir eğitimci sonrasında bir kalem olarak Türkçe konusunda gösterdiğiniz hassasiyeti biliyorum. Dilimiz, edebiyat dünyasında düne göre bugün nasıl bir yerde?
- Evet, dilimizin doğru kullanılması konusunda çok duyarlıyım. Hiç hata yapmamaya çalışıyorum. Bu çok doğal. Çünkü dilimiz bizim herşeyimiz. Bu konuda duyarlı olmak, aslında hepimizin görevi. Zaten, dilimizi doğru kullanmazsak, kendimizi tam olarak anlatamayız. Bazı şeyler eksik kalır. Bakın ne diyor bu konuda M.K.Atatürk: “Her Türk dilini çok sever ve onu yüceltmek için çalışır. Türk Dili ,Türk Milleti için kutsal bir hazinedir. Çünkü Türk Milleti tarih boyunca geçirdiği sayısız felaketler içinde ; ahlâkının, geleneklerinin, hatıralarının, çıkarlarının, kısaca bugün kendi milliyetini oluşturan her şeyin dil sayesinde korunduğunu görüyor.”
Tekin Erer, dil konusunda bakın ne söylemiş: “Dil bir insanın parçasıdır. Nasıl bir insanın göz, kulak, burun gibi bir uzvu koparılıp alınamazsa, insanın anadilinden de alınamaz. Dilimizden bazı kelimeleri alıp, yerine casus kelimeler konulmasına itiraz ediyoruz. ”
Nihat Sami Banarlı ise şöyle demiş: “Dilimizin her kelimesi üzerinde , asırların emeği var. Bu güzel dili yıkmak, bir mabedi yıkmakla birdir. Mazimizle bağımızı koparmak isteyenler, dilimizi bozarak işe başlamak istiyorlar.”
Coşkun Ertepınar'a kulak verelim bir de:
“Türkçe!
Gece, gündüz şakıdığım dil!
Sevinçlerimin, üzüntülerimin türküsü Türkçem!
Seni seslendiremediğim gün, gün değil,
Çiçeksiz, kuşsuz kalmış gibidir bahçem. “
Şimdi şöyle bir düşünelim, dilimizi doğru kullanıyor muyuz, diye. Onu korumak için ne yapıyoruz? Birkaç kurum ve kuruluşun, bir avuç aydının dışında, hiç kimse bu konuda üzerine düşen görevi yapmıyor. Otellerin, motellerin, alış veriş merkezlerinin adı artık hep yabancı kelime. Yabancı kelimeler, her gün biraz daha dilimize giriyor, Türkçemizin özgünlüğü bozuluyor. Televizyonlarda, radyolarda, bazı gazete ve dergilerde kullanılan Türkçe, bir eğitimci olarak beni üzüyor. Hemen hemen birkaç cümlede bir çam devriliyor. Bazen bir gazetenin bir cümlesini anlayabilmek için birkaç kez okumak zorunda kalıyorum. Noktalama işaretleri doğru kullanılmadığı veya eksik kullanıldığı için, cümlenin anlamı belirsizleşiyor. Yerinde kullanılmayan bir virgül, cümlenin anlamını tamamen değiştiriyor.
Yazılı anlatımımız kötü de, sanki sözlü anlatımımız iyi mi? Sözlü ifademiz daha da kötü. Yazıda epey dikkatliyiz de, konuşurken güzel dilimizi elbirliğiyle katlediyoruz. Özellikle televizyondaki program sunucuları, hata yapmakta birinciliği kimseye kaptırmıyorlar. Bu hatalar, bulaşıcı hastalık gibi toplumu sarıyor. Duya duya kanıksıyoruz bu hataları. Bir bakıyorsunuz, ilk önce yadırgadığımız yanlışları biz de yapmaya başlıyoruz.
Kısacası, dilimiz yozlaşıyor. Bunun en büyük suçlusu, bence televizyon. televizyonlardaki kalitesiz yayınlar.
- Bugüne kadar dört ayrı çalışma sundunuz bizlere. Özellikle iki sene önce yayınladığınız deneme çalışmanız ‘'Oynatmayalım Uğurcuğum'' ben de başta olmak üzere birçok okuyucuda büyük bir ilgi uyandırdı. Sizi ve kitap yolculuğunuzu dinleyebilir miyiz? Sırada nasıl bir çalışma bekleyecek bizleri sizden ve hemen ardından da bu soruyu sorabilir miyiz?
– Evet, dört tane. İlki 1988 yılında Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmen Yazarlar Dizisi çerçevesinde yayımlanan ve ilköğretim okulu öğrencilerine yönelik şiirlerden oluşan bir kitap. Yıllarca çocuklarla iç içe olduğum için, kendilerinin dünyalarına girebiliyorum, onların dilinde şiirler yazabiliyorum. İkincisi de yine ilkokul öğrencilerine yönelik şiirler içeriyor. Özel bastırdığım için yeterli okuyucu kitlesine ulaşmayan bir çalışmam bu.Üçüncüsü ise; içinde yaşamakta olduğum Mudurnu'nun şivesiyle yazılmış bir kitap. Mudurnu insanının her yönüyle yansıtıldığı, Mudurnu'nun folklor verilerinin izlerini taşıyan bir kitap. Yöresel ağızla yazılmış şiirler, röportajlar, mektuplar ve anlatılar var kitapta. Son kitabım ise “Oynatmayalım Uğurcuğum”. Bu kitap; anılardan, anlatılardan, denemelerden ve eleştiri tarzında yazılmış yazılardan oluşuyor. Gün içinde yaptığım gözlemlerden, Anadolu insanının günlük yaşamında karşılılaştığı çarpıklıkları hicveden denemelerden, anılardan oluşuyor. Ayrıca; insanın hayatı nasıl alaya alabileceğini, kendisiyle nasıl dalga geçebileceğini, düştüğü en kötü durumlarda bile umutsuzluğa kapılmaması gerektiğini vurgulayan yazılar. Herkesin, yaşamından kesitler bulabileceği, “Aaaa! Aynen benim yaptığım gibi, benim düşündüğüm gibi, “ diyebileceği yazılar.
Yeni çalışmalara gelince:”Oynatmayalım Uğurcuğum” adlı kitabıma eşdeğer iki kitap dosyam var. Bu dosyadaki yazılarımı yeniden gözden geçireceğim. Çünkü, eski yazdıklarınızı bugün okuduğunuzda; değiştirilmesi veya düzeltilmesi gereken ifadeler buluyorsunuz. Bazı cümleleriniz yetersiz, bazıları gereksiz geliyor .Bu da sizin, yazıda gösterdiğiniz gelişmeden kaynaklanıyor bana göre. Ayrıca; doğrularınız değişiyor, sizin olaylara bakış açınız değişiyor. Hatta ve hatta, anlatım tarzınız değişip gelişiyor. Yakaladığınız, ulaştığınız anlatım biçiminiz; yazınıza son şekli veriyor. İşte bu nedenle, sözünü ettiğim iki kitap dosyam üzerinde uzun ve titiz bir çalışma yapmam, onlara son şekli vermem gerekiyor.
Bunlarda başka; mesleki deneyimlerimden, gözlem ve tespitlerimden ve hatta hatalarımdan yola çıkarak kaleme aldığım “Öğretmeni Başarıya Götüren Yollar” adını verdiğim bir çalışmam var. Henüz tamamlayamadığım bir çalışma bu. Genç öğretmenlere ışık tutacak, başarıya ulaşmalarında yardımcı olacak bir çalışma.
- Benim de sizinle tanışmam bildiğiniz üzere internet ortamında başladı ve bugün de bildiğim gerçekte olduğu kadar orada da hâlâ devam eden bir paylaşımımızın olduğu. Evet günümüzde birçok isim kendini böylesi birçok ortamda ifade etme şansını buldu. Siz burada yaşanan renkliliği içinde biri olarak nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu ortamlarda yaşanan edebiyat ve kalemler size göre nasıl bir yerde ya da nerede?
- Altı yıl önce tanıştım internetle . Dünyam değişti, bu tanışmadan sonra. Her yere, her şeye çok daha kolay ulaşabilme şansını yakaladım. Kendim de sesimi başkalarına çok kolay duyurabildim. Sanal ortamda, insan kendini daha rahat hissediyor, daha cesur davranıyor. Yazdıklarınız onlarca, yüzlerce kişiye ulaşabiliyor. Hem okuyucu hem de yazan biri olarak, internetten sonsuz yararlanma şansı var.Bir tık'la istediğin şair ve yazara ulaşmak, büyük bir nimet. Ayrıca, yazdıklarının okunması, çok güzel bir duygu veriyor insana .İnternet sayesinde, kaynak bulamama sıkıntısı yaşamıyorsunuz. Herşey elinizin altında. İnternette, edebiyat seven çok dostum oldu. Bildiklerimden, daha önce okuduklarımdan başka şair ve yazarlar tanıdım. Kendilerinden çok şey öğrendim/öğreniyorum.
Tabi bu kolaylığın ve rahatlığın bir de – ne desem bilmem ki - kötü yanı var . Her yere ulaşabilme ve kullanabilme kolaylığı, kötü niyetli kişilerin ekmeğine yağ sürüyor. Örneğin, çalıntı eser… Bir bakıyorsunuz, bir şiirinizi, denemenizi; başka bir adla bir yerde görüyorsunuz. İki yıl önce bir yazımı, okuduğum gazetenin ekinde görünce çok şaşırdım.Daha sonra, aynı yazımın başka bir gazetenin ekinde de yayımlandığını öğrendim Elbette köşe yazarının(!) adıyla. Kısacası teknoloji, yanlış kişilerin elinde olunca böyle çirkinlikler yaşanıyor.Buna benzer örnekleri daha çoğaltabiliriz. Ama genel olarak internet; hem bir okur, hem naçizane yazan biri olarak bana çok şey kazandırdı. Seviyorum internet ortamını. Orada yaşanan bilgi paylaşımını, kurulan dostlukları seviyorum.
|
- Peki özellikle kaleminden etkilendiğiniz ya da okumaktan büyük keyif aldığınız şair ve yazarlar kimler oldu sizde? Ya bugünün şairlerinde? Yine siz hangi yayınları izlediniz ve takip ettiniz, günümüz yayıncılığına uzanmak istediğimizde? Örneğin yayınlanan şiir kitapları ya da dergileri gözlemlerinizde nasıl bir çizgide?
- Kimler yok ki?
Yunus Emre, Aşık Veysel, Nazım Hikmet, İlhan Berk, Metin Eloğlu, Ahmet Arif , Cemal Süreyya, Arif Damar, Özdemir Asaf, İsmet ÖZEL. Ve daha onlarcası…Şiire başvurduğunuzda veya ihtiyaç duyduğunuzda nasıl bir ruh halindesiniz, neredesiniz, hangi zamandasınız? Size keyif veren / verecek şair bu soruların yanıtına göre değişir. Bir halk türküsü dinlerken, aklıma hemen B.R. Eyüboğlu gelir, “Türkülerimiz” şiiriyle. Bir milli bayramda, Atatürk şiirleriyle ve sevgisiyle adını duyurmuş B.K.Çağlar'ı anımsarım. Bayrağımızı gördüğümde, bayrak şairi A.N. Asya'yı ve F.H.Dağlarca'yı. Yolum gurbete düştüğünde, K.Kamu'nun “Gurbet” şiirini mırıldanırım. Can Yücel'i sadece “Ben Hayatta En Çok Babamı Sevdim” şiiri için sevebilirim. K.Kamu'yu, yalnızca “Bingöl Çobanları” şiiri için sevebilirim. Demem o ki; içinde bulunduğum zamana, mekâna ve ruh halime göre değişir ilk aklıma gelen şairler.
Sevdiğim yazarlara gelince: Anadolu'nun, özellikle kırsal kesim insanının yaşamını, acılarını, öykülerini anlatan yazarları çok seviyorum. Değişik yörelerin folklorik özelliklerini anlatan kitapları da. İ.H.Tonguç, Mehmet Cimi, Mehmet Başaran, Yaşar Kemal, Ali Dündar, Can Dündar demeliyim ilk önce. Vüsat O. Bener'in öyküleri, beni çok etkilemiştir.
Günümüz şairlerinden ilk aklıma gelenler: Ece Ayhan, İsmet Özel, Yılmaz Odabaş, Ayten Mutlu, İlhan Berk, Sunay Akın, Elif Su Alkan ve birçok şair.
Süreli yayınlardan Türk Dili Dergisi'ni, Berfin Bahar Dergisi'ni, Bütün Dünya'yı, Hayal Dergisi'ni izliyorum. Ayrıca, internette izlediğim dergiler var. Biraz önce de söylediğim gibi, kaynak bulamama gibi bir sorun yaşamıyorum. Her şey elimin altında.
“Yayınlanan şiir kitapları ya da dergileri, gözlemlerinizde nasıl bir çizgide?”… Bu sorunuzun yanıtını verebilmem için, son yıllarda yayımlanan kitaplar ve dergiler üzerine çok ayrıntılı bir çalışma yapmış olmam gerekiyor. Ben yalnızca, okuyabildiklerimden haberdarım. O nedenle bu soruya yanıt veremem. Ancak, bu sorunuzla ilgili olarak Gülten Akın'dan okuduklarımı söyleyebilirim:” Şiirde aramalar çok uzun süredir devam ediyor. Bir süredir yeni bir dil sıkıntısı içindeydi ozanlar. Bir yerde adeta bundan dolayı çıkmaza girilmiş gibiydi.
Şu günlerde bir kımıldanma olduğu tespiti doğru. Çünkü hayattan giderek uzaklaşmıştı şiir; o yüzden de dil yetmez olmuştu. Bu açmazdan usul usul kurtulunuyor gibi... Artık genç ozanlar hayatla daha sıkı bağlar kurmaya çalışıyor. Bu da şiirin geleceği için çok umut verici.”
Bir de şöyle bir düşünce var insanlarda: Herkes şiir yazıyor ama pek kimse şiir okumuyor .
- Sizinle zaman zaman çeşitli şiir etkinliklerinde de buluştuk ve aynı havayı soluduk. Bildiğim sizin böylesi ortamları takip ettiğiniz ve sürekli destek verdiğiniz? Sizin gözünüzden o renkliliği dinlemek istiyorum, gözlediklerinizi bu buluşmalarda? Öncelikle edebiyatı sonrasında yaşanan dostlukları ve sizde doğurduklarını , size kattıklarını?
- İnternetteki şiir - edebiyat sitelerinin düzenlediği birkaç toplantıya katıldım.Yazı ve şiirlerini okuduğunuz kişilerle tanışmak, onlarla edebi sohbetler yapmak çok güzel. İnternet yazarlarının buluşmalarının, paylaşımda bulunmalarının, fikir alışverişi yapmalarının; yazın dünyasına katkı vereceğine inanıyorum. Bir de bu buluşmalarda şu sonuca vardım: Eserlerini okuduğum kişileri hep beklediğim, hayal ettiğim gibi buldum. Beni yanıltan, daha doğrusu yanıldığım birkaç kişi oldu. Demek ki insanlar/şairler/yazarlar; internette kendilerini yeteri kadar tanımlayabiliyorlar. Gerek yazdıkları eserlerle, gerek okudukları şiir/yazıların altına belirttikleri görüşleriyle, forumlara yaptıkları katkılarıyla.
İnternette çok dost kazandım. Şair ve yazar arkadaşlardan ziyaretime gelenler oldu. Hatta birkaç kez. Kendileriyle yazın sohbetleri yapmak, aynı noktalarda buluşmak güzel bir duygu.
- Bugüne kadar eğitimci kimliğinizden şair-yazar duruşunuza kalemi elinden hiç düşürmemiş biri olarak genç şair ve yazarlara ne gibi mesajlar verebilirsiniz?
– Genç şair ve yazarlara mesaj verecek yeterlikte görmüyorum kendimi. Hele şiir konusunda. Ben şiiri hâlâ öğrenmeye çalışıyorum. Eğer bir öğretmen olarak, genç öğretmenlere mesaj vermem istenseydi örneğin , olabilirdi. Ama şiir deyince, HAYIR!. Aksi takdirde, haddimi aşmış olurum. Sadece şunu söyleyebilirim:Yazmak, yazabilmek için; çok ama çok okumak gerekiyor.Ne kadar çok okursak, ne kadar farklı şair / yazar okursak; yazma eyleminde daha başarılı oluruz. Ve dilimiz! Lütfen dilimizi doğru öğrenelim ve doğru kullanalım derim.
- Söyleşimizin sonunda biz sizden bir şiirinizi bizlerle paylaşmanızı istiyoruz.
SARMAŞIK
- Eşime -
Aynaya,
Çöken avurtları
Hüzün dökülen yüzü yansımış kadın!
Ne çıkar
Gözlerinin yeşili solsa
Yüzün kırışsa,
Çorak bir tarla gibi
Çatlasa tenin!
Kaç yazar
İnceldiği yerden
Kopsa gençliğin!
Bil ki
Gövdene sarılan sarmaşığın
Kurudu çoktan.
Bırak!
Alacağını alsın senden hayat!
Nasıl olsa
Şim'den sonra / sarmaşığın
Yaşlı gövdene hiç sarılmayacak,
Yaprakları
Bedeninde oynaşmayacak.
- Ben sizinle bir ömür şiir yolculuklar diliyorum bizlere ve sohbetimiz için çok teşekkür etmek istiyorum hocam. Nicesi güzelliklere.
– Teşekkür ederim … Ben de size şiir yolculuğunuzda başarılar dilerim. Hoşçakalın.
Kamuran Esen Web Sitesi
Söyleşi : Kadri Karahan / Mayıs 2006