müzik - hâl / Mabel Matiz

 

- Uzun zamandır merakla ve heyecanla bekliyorduk albümünüzü ve nihayetinde çok yeni yayınlandı, keyifli bir buluşma oldu bizlere. Albüme gelmeden önce biraz başa dönelim ve müzik yolculuğunuz nerede başladı ilk olarak onu öğrenelim istiyorum.

- Çocukluğum 90’ların türkçe pop şarkılarıyla ve o şarkıları söylemekle geçti. İlk gitarımı lisede edindim. Daha sonra üniversite için İstanbul’a geldim ve müzik maceram esasen burada ilerledi.

- Ve bir gün öncesinde blog sayfanızda sonrasında Myspace sayfasında şarkılarınızı yayınlamaya başladınız. Başta cover şarkılardı dinlediğimiz daha sonra size ait çalışmalar izledi bu süreci. Bu süre içerisinde kimse sizi görmedi ama sürekli dinledi? Nasıl bir heyecandı sizin için ve ilk tepkiler nasıldı, neler biriktirmeye başlamıştınız?

- “Mabel Matiz ve Şarkılı Yatak” adlı blog sayfamda yalnızca gitar vokal olarak kaydettiğim cover kayıtlarımı yayınladım bir süre. Buradan aldığım güzel tepkiler beni kendi şarkılarımı da yayınlama konusunda  cesaretlendirdi. 2008 Ekim’i itibariyle de Arafta’yı, Peruk Gibi Hüzünlü’yü, Kül Hece’yi yayınladım; tepkiler genellikle olumlu oldu. İnsanlar uzun süre kim olduğumu bilmeden, yüzümü görmeden o şarkıları dinlediler; ben de iki yıl kadar mutlu mesut halde arka planda durup yalnızca şarkıların gittiği yolu seyrettim.

- Bu şarkılar ile yolunuza devam ederken bir anda albüm teklifi ile karşılaşıyorsunuz, bir gün için bir albüm yapma fikri var mıydı mesela ve tam da böyle mi başlangıç bekliyordunuz; ve o ilk günlerinde nasıl temelleri atıldı bu çalışmanın?

- Net bir albüm yapma fikrim yoktu; Engin Akıncı ile tanıştıktan sonra birlikte albüm yapmaya karar verdik. Akabinde Alper Erinç ve Alper Gemici’ye demolarımı dinletmeye gittik ve o günlerde albümün içeriği ve yapısı üzerine fikirler yürütmeye başladık. Aralık 2009’da da albüme başladık. Bu süre zarfında başta Engin Akıncı, Alper Gemici ve Alper Erinç olmak üzere hep çok değerli isimlerin desteği ve emeği ve söz konusu oldu; kendimi çok şanslı hissediyorum bu konuda.

- Albümde tüm besteler ve ikisi hariç tüm sözler sizin. Önce o ikisinden başlayalım ki bir tanesi sevgili Yalçın Tosun’un ‘’Peruk Gibi Hüzünlü’’ isimli şiiri ki Aysel Gürel’in anısına kaleme alınmış. Bir diğeri de Birhan Keskin’in kaleminden bir şiir: Zaman. Kendi sözlerinizin dışında sözlere dokunmak nasıldı adınıza, nasıl nota buldu bu dizeler?

- ''Peruk Gibi Hüzünlü'’ye ilk dokunduğum an bir Haziran gününe rastlıyor (2008). Kıymetli Aysel’i yitirişimizin üzerinden henüz birkaç ay geçmiş. Yalçın şiirini bana yolladığında, şiiri okur okumaz hemen bestelemek istedim. Temmuz başı gibi de çoktan şarkı haline gelmişti. Aysel’in, Türk popuna bıraktığı eşsiz iz ve renklerin, ömürlerimize kondurduğu o onmaz hüznün anısına yazılıp söylenmiş bir şarkı oldu neticede; birazı şeker birazı uçurum, tıpkı o’nun gibi.

''Zaman’'a rastlamam ise 2007 sonbaharına tekabül ediyor. ''Kim Bağışlayacak Beni'' adlı Birhan Keskin kitabının sayfaları arasında gezinirken buldum onu. 2. okuyuşta şarkının nakaratı olacak kısmı melodisiyle söylemeye başlamıştım. Sonrasında sevgili Birhan’la tanışma onuruna nail oldum; incelikle “Zaman”ı bana armağan etti.

- Naim Dilmener sizin için ‘’Bob Dylan’ımız olamadı ama Mabel’de ben bu ihtimali görüyorum’’ dedi. Beraberinde tarzınızı matizm olarak tanımlayanlar da var ve bu da yepyeni bir akım ile karşı karşıya olduğumuz sonucunu ortaya çıkartıyor. Bu vb. duyumlar ya da durumlar siz de neler uyandırıyor, bir şekilde alınması gereken nasıl bir haz var ortada? Nasıl mutlusunuz biriktirdiklerinizle?

- Naim Dilmener gibi müziğe bütünüyle yüreğini ve yıllarını vermiş büyük bir isimden bu sözleri duymak büyük mutluluk ve onur kaynağı benim için; ilk okuduğumda ağlamaklı olmuştum. Umarım uzun vadede bu övgü dolu sözleri ve ümitleri taşıyabilen, haklı çıkaran işler ortaya koyabilirim. (Naim abi bu benzetmeyi yaparken Dylan’ın gençliğini kastettiğini belirtmiştir)

“Matizm” sözü ise facebook resmi sayfamızda, dinleyicilerden biri tarafından ortaya atılmış bir söz. Gülüyorum tabi ama eğlenceli de buluyorum o ifadeyi. Neticede bütün bunlar beni yüreklendiren, ama diğer yandan da ayağımı yerde tutabilmemi sağlayan, dikkat ve birtakım tartımlarımı sürekli gözden geçirmeme yardımcı gelişmeler.

- Albümden hemen önce bir konser verdiniz ve bir hayli keyifli yorumlar okudum üzerine? Şarkıları yazan, besteleyen, söyleyen olmanın yanında tüm bunları sahnede dinleyiciniz ile buluşturmanın tadı nasıldı peki, nasıl bir atmosfer içinde gerçekleşti o konser? Ve elbette devamı da olacak öyle değil mi?

- 29 Nisan’da Salon İKSV’de lansman konserimizi gerçekleştirdik. Şarkıların birçoğunu dinleyici ile birlikte söyledik, ki bu benim için konserin en güzel yanlarından biriydi. O şarkılarla birbirimizin hayatlarına, anılarına dokunup durduk sanki bütün gece; sahiden çok büyülü idi. Finalde bis niyetine beş şarkı çaldık, sanırım bu da karşılıklı olarak epey eğlenmiş olduğumuzu doğruluyor.

Hem İstanbul’da hem diğer birçok şehirde, mümkün olduğu kadar çok konser vermek istiyoruz. Sıradaki ilk konserimiz 10 Haziran’da Beyoğlu Alt’ta; tüm dinleyicilerimizi bekleriz.

- Beraberinde şarkılarınız başka seslerle de hayat buldu, bulmaya devam edecek. Örneğin Keremcem, Teoman ve Göksel albümlerinde çalışmalarınız ile karşılaştık - karşılaşacağız. Bu seslerle buluşmalar nasıl gerçekleşti, nasıl bir çalışma süreci yaşandı, nasıl bir lezzet yakalandı adınıza, önümüzdeki günlerde başka sürprizler de olacak mı bu anlamda?

- Albüm kayıtlarını bitirdiğimiz dönemde şarkıları yakın çevremize dinletmeye başladık. Göksel ve Teoman ile o dönemde bir araya geldik ve tanıştık. Müziğime büyük destek verdiler, sonra birlikte de bir şeyler yapabileceğimizi düşündük. İkisinin de yeni albümünde birer şarkım var. Tanju Okan ve Dario Moreno anısına yazdığım “Sahilde Bir Sarhoş” adlı şarkım Teoman’ın yeni yayınlanan “Aşk ve Gurur” albümünde yer aldı bile hatta. Alper Gemici’nin, Keremcem’in yeni albümü üzerine çalıştığı dönemde, kendisi ile birlikte yazdığımız bir şarkı da, yine söz konusu albüme girdi.

- İlk aldığınız albümü hatırlıyor musunuz peki? İlk kulağınıza işleyen sesleri, isimleri sormak istiyorum söyleşimizin sonlarına doğru; hayatınızın dünden bugüne en özel müzisyenleri kimler oldu? Bir gün için birlikte çalışmayı istediğiniz bir müzisyen var mı mesela?

- Bizzat aldığım ilk kaset Tarkan – Ölürüm Sana.

Sevdiğim, etkilendiğim müzisyenlerden bazıları; Sezen Aksu, Nazan Öncel, Umay Umay, Yıldız Tilbe, Mete Özgencil, MFÖ, Yeni Türkü, Aysel Gürel, Onno Tunç, Uzay Heparı, Kostas Pavlidis, Haris Alexiou, Beatles, Bat For Lashes, MGMT, Cure, vs vs. Sevdiğim bütün müzisyenlerle er geç buluşmayı, ortak çalışmalar yapmayı isterdim sanırım.

- Şarkılarınız duygusallığı kadar yeri geldiğinde eğlenceli bir durum içine sokuyor bizleri, özetle bu rengi görebilmenin yanında yaşayabiliyoruz bizler de. Peki hayatın içinden bir portre olarak tam da böyle misiniz? Dünyanızın diğer güzellikleri nelerdir müzik dışında, hayatınız nasıl bir zenginlik içindedir?

- Hayatın tek bir rengi yok elbette, hiçbir sabah aynı değil. Bazen aksi gibi gelse de insana.

Ben mümkün mertebe bütün renklere dokunmaktan yanayım. Yolların ve yolculuğun tadını çıkarmaya bakıyorum; gözüm genellikle varacağım yerde değil, yolculuğun kendisinde.

- Özetlemeye çalıştım ama asla hepsi bu kadar değildi sormak istediklerimin, buna eminim :) Yani yine bir gün daha fazlası için devam etmek adına, şarkıları hiç susmasın yüreğinizin. Çok teşekkür ederim.

- Ben teşekkür ederim. Görüşmek üzere, sevgiler.

 


Mabel Matiz - Arafta

 


Mabel Matiz & Teoman - Hiç Kimse Bilmez

 

 

Mabel Matiz Web Sitesi

Mabel Matiz MySpace

 

Söyleşi : Kadri Karahan / Haziran 2011

 

Fotoğraflar: Can Erdinç Shoots