müzik - hâl / Melek İrdem

 

- İlk solo albümünüz ‘’Panik Atak’’ geçtiğimiz aylarda bizlerle buluştu. Siz de şu anda yoğun bir konser süreci içerisinde zaten bize vakit ayırıyorsunuz. Siz akustik gitar çalarak başladınız daha sonra bas gitarla tanıştınız ve beraberinde birçok da enstrümana yakınlığınız var. Her şey nasıl başladı, nasıl bir eğitim süreci yaşandı peki o ilk yıllarda?

- 1997 yılında doğum günümde hediye olarak aldığım klasik gitarla başladı hikayem. O kadar çok istiyordum ki bir gitarım olmasını. O hevesle hemen bir şeyler çalmaya başladım, önceleri hiç eğitim almadım, kendim öğrendim diyebilirim gitar çalmayı. Daha sonra Müjdat Gezen Sanat Merkezinde bir süre eğitim gördüm. Bir grubum vardı İstanbul'un çeşitli mekanlarında çalmaya başladık ve müzik mesleğim oldu. Başka hiçbir işimin olmasını istemedim, sabah gidip akşam geldiğim bir işimin olması fikri garip geliyordu. Sadece müzik yapmak istedim ve hala hayatımı bu şekilde idame ettiriyorum.

Bas gitarı seçmemdeki sebep hem bas gitara karşı bir hayranlığım vardı hem de grup içinde bir bas gitarist eksikliği yaşıyorduk. Bu eksikliği ben gidermek istedim ve yavaş yavaş çalışarak hem çalıp hem de söylemeyi başardım, bu hikayede böylece başlamış oldu.

- Daha sonra 2004 yılında bir grup kurdunuz ve Kukla olarak birçok konsere imza attınız. Derken geçtiğimiz günlerde yine bir proje içinde karşılaştık sizinle. Acayipademler olarak bir araya gelindi ve ‘’Marshall Planı’’ isimli bir albümün ve konserlerinin basları size emanet edildi. Bu projeden kısaca bahsedebilir misiniz?

- Acaipademler gerçekten adı gibi acaip bir proje oldu benim için. Bir arkadaşım aracılığıyla Teoman ile tanıştım. Bana Acaipademler projesinden bahsetti ve gruba bas gitarist olarak dahil oldum. Provalara başladık her şey benim için acayip gelişiyordu çünkü daha önce Teoman gibi gitar çalan biriyle hiç çalmamıştım. Grubun duruşu ve bestelerin hikayesi beni acaipademlere yakınlaştıran önemli özelliklerdi. Teoman'ın oyuncu kişiliği şarkıları tiyatrolaştırmıştı sanki bu çok hoşuma gitmişti ve bu proje albüme kadar gitti, albüm kaydedildi,ş imdi birlikte konserler vermeye devam ediyoruz.

- Gerek Kukla gerek Acayip Ademler olarak yola devam ederken bir de solo albüm bekledi bizi. Bir solo albüm yapma fikri hep var mıydı, nasıl hayata geçirildi ‘’Panik Atak’’ peki? Yine bu albümde Kukla grubundan Selim Işık’ın çalışmalarına iki de kendi çalışmanız eklendi; tüm bu repertuar seçimi nasıl gerçekleşti?

- Kukla grubu olarak çalarken bu besteleri albümleştirmek zaten hep aklımızdaydı. İlk olarak Kukla ismiyle çıkacaktı albüm ve besteleri de ona göre seçmiştik. Aslına bakarsanız, albüm kayıt edildikten sonra Melek İrdem olarak çıkmaya karar verdik. Bizim için isim değişikliği pek bir şey değiştirmedi çünkü bakarsanız temelinde Melek İrdem albümü de bir grup müziğidir. Sadece isim değişikliği söz konusudur. Hala kararlarımızı hep beraber alırız. Konserlerde bile Melek İrdem ve Kukla diye çıkıyoruz.

Selim Işık ile çalışma hikayem ise şöyle; Selim benim ilk çalıştığım müzisyenlerdendir ve hep yanımda olmuştur ben onlarla büyüdüm diyebilirim 18-19 yaşındaydım ve her yere beraber gidip çalıyorduk dolayısıyla aile gibiyiz artık. Daha sonra Selim askere gitti ve o zaman zarfında ayrı kaldık, dönüşünde tekrar bir araya geldik ve gördüğünüz gibi hala beraberiz.

- Albümün açılış şarkısı da olan ‘’Kaos’’ ilk video klibi çekilen şarkı da oldu ve çeşitli kanallardan, internet üzerinden birçok dinleyiciye ulaştı. O günden bugüne en başta konserlerinizden edindiğiniz izlenimlere dayanarak elbette nasıl bir ilgi oldu albüme, nasıl karşıladı dinleyici, nasıl sevildi?

- Aslında albümü hala çok iyi tanıtabilmiş değiliz. Her şeyi kendi imkanlarımızla yapmaya çalışıyoruz ve bu bizi oldukça zorluyor. Haliyle umduğumuzdan daha yavaş oluyor bazı gelişmeler. Bu piyasada tutunmak için tanıdık, bildik insanların olması şart onu anladık öncelikle. O kadar çok müzisyen ve grup var ki; sesini duyurabilmen için bir hayli bağırman gerekiyor. Biz elimizdeki her türlü imkanı değerlendirmeye çalışıyoruz şu anda. İnternet bizim için çok önemli, bütün tanıtımımızı buradan yapıyoruz diyebilirim. İnternetten ve konserlerimizden gelen ilgi ve alaka ise çok güzel. Her gün güzel mesajlar ve mailler alıyorum. Sesimizi az da olsa duyurmuş olmak bizi mutlu etmeye yetiyor. Tabi şimdilik.

- Ve hiç ara vermeden, hız kesmeden albümle birlikte konserleriniz oluyor ve takip edebildiğim kadarı ile de yalnızca İstanbul’dan değil birçok şehirden de bekleniyorsunuz. Geçtiğimiz günlerde bir Ankara konseri olmuş ve bu ay da İstanbul’da Melek İrdem ve Kukla olarak sahnede olacaksınız. Sizin için sahne nasıl bir ifade, orada olmak nasıl bir duygu, nasıl bir coşku?

- Bizim için sahne her şey demek, eğer sahnede olmazsak mutsuz oluyoruz. Bu albümü çıkarmaktaki en büyük amaç buydu zaten, daha çok kişiye ulaşmak ve daha çok konser vermek. En büyük mutluluğu konserde şarkıları dinleyicilerimizle söylerken ve onlarla eğlenirken yaşıyoruz ki oldukça da fazla eğlendiğimizi belirtmeden geçemeyeceğim :) Sahnede olmayı çok seviyoruz, mümkünse hiç inmeyelim oradan.

- Önümüzdeki günlerde konserler kuşkusuz devam edecek ama başka projeler ya da sürprizler var mı? Bundan sonrası adına neler bekliyor siz adına bizi; neler bekleyebilir ya da?

- Konserler devam ediyor, elimizden geldiğince daha çok yere gitmeyi hedefliyoruz. Konserler dışında bir cover projemiz var ki yıllardır çok sevilen, sürpriz bir parça olacak, ondan sonra tekrar yeni bir albüm kaydına gireceğiz :)

- Rock müzik piyasasında özellikle kadın vokaller arasında tarz olarak biraz farklı bir noktadasınız. Çalışmalarınız alternatif rock üzerine ama otantik ezgilerle tamamlıyorsunuz. Bu çizginin biraz daha geniş kitlelere ulaşmanızda da etkisi oluyor ama kuşkusuz bambaşka da bir çalışma gerektiriyor öyle değil mi? Nasıl bir yoğunluk yaşanıyor burada, o kolay yanları ya da zor anları ne müziğinizin?

- Aslına bakarsanız şöyle diyebilirim. Biz içimizden gelen müziği yapıyoruz ve bu kendiliğinden oluyor, istemediğimiz bir müziği yapsaydık eğer özel bir çalışma yapmamız gerekebilirdi. Çünkü ait olmadığınız bir şeyin içinde olmak daha çok çalışma gerektirir. Kendin olmak her zaman daha kolay ve tabi ki daha zevkli.

- Son yıllarda rock müziğe karşı ilgi daha hissedilir daha gözle görülür bir şekilde öne çıktı. Beraberinde birçok genç müzisyen ve grup kazanmaya da devam ettik; katılıyor musunuz? Bu durum yıllar öncesinde nasıldı, bugün nasıl size göre ya da nereden nereye gelindi ya da bundan sonrası adına neler olabilir daha fazla?

- Katılıyorum elbette. Rock müzik piyasasında ciddi bir artış söz konusu. hem grup/müzisyen olarak hem de dinleyici olarak. Eskiden bu kadar gündemde değildi. Yine çok fazla dinleyicisi vardı fakat rock, metal dinliyorsunuz diye dışlandığınız bile oluyordu. Şimdi ise öyle değil. Rock müziği dinlemek artık satanistlik olarak adlandırılmıyor bu açıdan bile güzel bir gelişme.

- Sizi söz yazarken, beste yaparken, çalarken, şarkı söylerken ne besliyor en çok; neler ilham veriyor da ortaya çıkıyor bu eserler, hayat ile ilgili neler sizi besliyor? Bir şarkı sizin için nerede başlıyor, ne zaman bitmiş oluyor ve tam da burada, bu noktada olmaktan ne kadar memnunsunuz? Müzik elbette artıları ile nasıl bir tanımlama içinde peki siz de?

- Herkes gibi beni de daha çok acı besliyor :)  Yaşadıklarınızın dışa vurumudur yazdıklarınız, çizdikleriniz. En azından ısmarlama şarkılar yapmıyorsan bu böyledir. Bir şarkı bazen bir sözle başlar bazen bir melodiyle ama her zaman bir duygudan beslenerek başlar. Bittiğinde ise büyük mutluluk :) Bir de onu insanlarla paylaşıp güzel yorumlar aldığınızda mutluluğunuz kat ve kat artıyor. Müzik benim için çok önemli hayatım çünkü ve hatta yaşam sevincim diyebilirim hiç düşünmeden.

- Hayatınıza peki kimler eşlik etti dünden bugüne, kimlerin sözleri, şarkıları, sahneleri ya da detayları etkiledi? Özellikle dinleyicisi olduğunuz isimler kimler oldu gerek ülkemiz gerek dışında müzik dünyasında? Bir gün için özellikle çalışmayı istediğiniz bir isim var mı ya da içinde yer almayı istediğiniz bir proje?

- Bu soru sorulduğunda hep tedirgin oluyorum çünkü hiçbir zaman tam olarak cevap veremeyeceğim bu soruya! Hep atladığım isimler olacaktır, her gün yeni bir isimle tanışıp keşfediyorum günden güne büyüyor ve değişiyor dinlediğim, beğendiğim isimler. Bir nefesle söyleyemeyeceğim bu isimleri üzgünüm :) Şöyle genel bir cevap vereceğim; güzel olan, içinde duygu olan en önemlisi de gerçek olan her şeyi seviyorum ben. Öyle şunu örnek alıyorum kendime diyebileceğim kişiler yok önce kendim olmayı seçiyorum ve etkilendiğim kişiler olursa onlardan beslenmeyi tercih ediyorum. Onların pencerelerinden hayat nasıl neler hissederek şarkı söyleyip, yazıp çizerler bunlara dikkat ediyorum daha çok. İçinde müzik varsa herkesle çalışmak isterim yeter ki beni içine alsın.

- Ve son olarak müziğin sesini bir an için olsun kıstığımızda orada nasıl bir portre ile karşı karşıya kalıyoruz acaba? Hayatınızın diğer anlarında, yanlarında nasıl bir renk içindesiniz orada? Diğer tat aldığınız, diğer odaklandığınız, diğer inandığınız heyecanlar ne? Neler sizin için müziğe yakın hoş tamamlanmalardır?

- Mümkünse müziğin sesi hiç kısılmasın isterim :) Hayatımda hep var olsun isterim zira eksik gibi hissediyorum yokluğunda kendimi! Ama hayatımın müzik dışındaki koşturmacasında herkes gibi bazen güzel, bazense kötü resimlerle karşılaşabiliyorum ve olması gereken de bu sanırım. Müzik ve sahne kadar heyecanlandıran çok az şey var hayatımda. Yolculuk yapmayı seviyorum mesela, yine kulağımda müzik eşliğinde mümkünse :) Kısacası cümlelerimin sonu hep müzikle bitiyor gördüğünüz gibi çünkü cümlelerim zaten müzikle başlıyor ve gelişiyor, hatta güzelleşiyor :) içimde bir yerlerde hep var.

- Güzel nice nice albüm ve yine sizi dinleyebileceğimiz nice nice konser dilerim ve bu keyifli söyleşi için çok teşekkür ederim :)

- Ben teşekkür ediyorum güzel dilekleriniz ve bu güzel söyleşi için, tekrar görüşmek üzere.

 


Melek İrdem - Kaos

Söz - Müzik: Melek İrdem

Melek İrdem Web Sitesi

Söyleşi : Kadri Karahan / Eylül 2010