F.Gül Yanık

fgulyanik@gmail.com

 

 

 

O Bir Kendine Benzemeyen

 

 

 

 

 

 

Dergimizin 10. senesini geride bıraktığı şu kutlu günlerde Müzisyen’in konuğunun kim olması gerektiğini konuşuyorduk Kadri’yle. Türkçe müziğin kaderini değiştiren sessiz kahramanlardan birini konuk almak istiyordum 10. senenin şerefine.

Mete Özgencil Türk popunun altın çağı olan 90’ların vazgeçilmez isimlerindendi bizim için. Her şeyin eski masumiyetini ve samimiyetini günden güne yitirdiği ve bu samimiyetsizliğin ayyuka çıktığı 2000’lerde bile onun şarkıları hep nefes aldırdı bize. Samimiyetini ısrarla, inatla korumaya devam eden bir şarkı yazarı Mete Özgencil.

Müzisyen köşesine bugüne kadar enstrümanistliği ya da aranjörlüğü ön planda olan müzisyenleri konuk almıştım. Şimdiyse, teknik olarak müzisyen olmasa da, müziğin mutfağında pişirdiği güzel yemeklerle ruhumuza kilo aldıran ve Türkçe müziğin şeklini pek çok şarkısıyla değiştiren birini konuk almak istedim. Olmasa olmazdı. Ne Türkçe müzik için, ne Müzisyen için…

Bilmiyorum size de oluyor mu ama ben bir şarkıyı dinlerken, sözün bir sonraki mısrada ne söyleyeceğini artık tahmin eder oldum. Cümle yapıları, ifadeler, hatta kafiyeler bile aynı artık. Mete Özgencil şarkıları ise kaideyi bozmayan istisnalardan. Bugüne kadar hiçbir şarkısında bir sonraki sözün nasıl dizileceğini tahmin edemediğim, dinlerken hep bana yeniliklerle ve özgünlükle gelen bir isim Mete Özgencil.

İşin komik tarafı, başkalarına benzemediği gibi kendine de benzemiyor bu adam. :) Kendini özgün ifade edebilmek için okuduklarına, dinlediklerine çok fazla kendini kaptırmamayı seçişindendir belki… En çok zamanı hep kendine ayırıyor oluşundan ya da…

Sözü müziği kendisine ait olan şarkılarında çok tanıdık, bildik motifler yoktur. Hep kendine has ve yenilikçi... Özellikle Hande Yener’in Apayrı albümündeki Mete Özgencil şarkılarının Türkçe müziği oldukça şekillendirdiğini, ona başka bir kimlik kazandırdığını düşünüyorum. Nasıl Zor Şimdi, ayrılık sonrası duyguları en iyi anlatan şarkılardan biridir. Şefkat Gibi, şefkati en iyi tanımlayan şarkılardan biridir. Tanımlarken sarsan, sarsarken saran…

Türkiye’nin hazırlıklı olmadığı bir de albümü vardır Mete Özgencil’in. Şiirsel bir yanı da vardır albümün. Bazı şarkıları konuşur gibi, bazılarını dertleşir gibi yorumlamıştır Mete Özgencil. O da dünyayla hep bir meselesi olanlardandır. Ancak bu albümden umduğunu bulamayanlar da çoktur çünkü “şarkı” dinlemek istemişlerdir bir “ses sanatçısı'ndan. Sıra dışı bir albüm formatına alışık değildir kulaklar. Eski köye yeni adet getirmenin de hiç sırası değildir. 'Bu yüzden, Olmalı gibi mükemmel bir şarkıdan da mahrum kalmak onlara müstahaktır.

Başka albümlere girmiş Mete Özgencil şarkılarında oldukça özel bulduğum birkaç dizenin günümüz şarkı sözlerinin “anlam ve ihtişam”ına ışık tutacağını düşünüyorum:

 

Sevseydim silerdim seni
Silmiyorum öyle kirli kal

***
Hayalimiz zenginleşmiş de
Gerçeğimiz fukara

***
Bu akşam asla ölemem
Çünkü hâlâ çok yalnızım

***

Gel-gör sana "sen" demek
Eski bir alışkanlık
Eskinin "sen" i "ben" i 
Yeni bir "o" dur artık

***
Kendine iyi bak deme denmez saçma

***

Bir nefeste aldım seni
Bin nefeste çıkmaz oldun

***

Ne üzülür ne sevinir ama
Oyalanır olduk

***

Eleleyken el olduk

***

Gel-gör dünyanın üstünde
Gözyaşının rütbesi varmış

 

Mete Özgencil, şarkı yazarı olmasının dışında klip yönetmenliği, senaristlik ve ressamlık yaparak sanatın farklı sularında da yüzdüğü için ortaya koyduğu her çalışmasında ister istemez bir bakış açısı derinliği göze çarpıyor. 200’den fazla şarkının klibini yöneten ve 100’den fazla şarkının yaratılışına katkıda bulunan Mete Özgencil’le bol deniz ve güneş alan evinde sohbet kadar sıcak kahvelerimizi yudumlarken biraz dedikodu yaptık. Kimlere kızmış, kitap mı çıkaracakmış, sanattan ne anlıyormuş ve daha neler neler. :)

 

 

- Şarkı sözü dışında senaryo da yazdınız. Ayrıca pek çok kitabın tasarımını gerçekleştirdiniz. Yazdığınız sözlerden bazılarınınsa çok şiirsel yanları var. Kendi kitabınızı yazmayı hiç düşündünüz mü?

- Yaşananlar yazdırıyorsa ve bunları insanlara sunarken o insanların hızlı ve de doğru algılamasına önem veriyorsanız şiirleşiyor yazı. Neleri yazmadan da söylemişsiniz, neleri demeden duramamışsınız. Benim şiirden anladığımdır bu. Yazmanın tercih edilmediği durumdur ayrıca. Tercih, mutluluktan yana yapılmış, tercih edilenin yokluğu da şiiri yaratmış bence.

 ''Söz yazarlığı'' tabiri de diğer bir sürü tabir gibi yanlış olmaktan payını almış. ''Söz'', denmeye değecek hale gelmiş bir fikir, bir sonuçtur. Müziğin üstüne kelime dizmekle karıştırılmaması gereken bir hal. ''Deyiş'' kelimesi zaten önceden beri var bizde. ''Söz''ün şiiri kendinden menkul, üstelik melodisi de var. Şiirde ritim nedir dersleri verilir, aruz vezni kalıpları öğretilirken ''şarkı sözü''nde bu kendiliğinden çözülmesi gereken bir problemdir.

Zaten, şiirleşmemiş bir hayattan şiir çıkarmak ne kadar imkânsızsa, aynı hayattan şiir çıkaramamak da o kadar imkânsız. Kişi şair olmuşsa, yaptığı her şey şiirdir artık. Ressam resim olmuşsa, yaptığı her şey resimdir. Ben kâğıtta yazı okutmaktansa resim izletmeyi tercih ettim hep ve yıllarca yazının icadını sorguladım. Ve yazmanın, yazmaktan başka çare kalmadığında yapılması gereken bir ''şey'' olduğunu savundum ve önemsedim. Zira ağaçtan yapılıyor. Saçma ve oluşmamış dertler için hem algıda hem doğada tahribat yapmanın sorumluluğu taşınsın istedim. Bu müzikte de geçerli, gazetecilikte de yayıncılıkta da.

Ve son yirmi yılımın içinde yazmadan sıyrılamayacağım bazı sorular ya da sonuçlar kendilerini bana yazdırdılar. Topladım, çıkardım 66 sayfa etti. Şimdi onları insan içine çıkarma sırası geldi diye düşünüyorum ve hazırlıkları tamamlanmak üzere. Otuz yıllık dostum ki ben bu ''Dost'' lafını duyunca irkilenlerden biriyim, otuz yıldır dostum ressam Murat Savaşkan'ın boyamaları ile birlikte olacak. 

Sorunuz çok ilginç bir zamana denk geldi.

- Sanatta çok yönlü bir duruşunuz var. Örneğin şarkı yazmanızın yanı sıra yönetmen ve ressam kimliklerini de taşıyorsunuz ki bu bakış açınıza ister istemez farklı bir boyut katıyor diye düşünüyorum. Sizce bunların müzikal duruşunuza ne gibi etkileri oldu?

- Sanat ayarlar ve dengeler silsilesidir. Ve benim için sanat: Edindiğiniz gerçekliği, kendi üslubunuzla reddedilemez bir biçimde sunma halidir. ''Sanat, sanat için midir, vasat için midir'' gibi safsatalarla yorulmuş akıllar artık ''Sanat''ın ne olduğunu düşünmek bile istemiyorlar. Bu resim için de geçerli, müzik için de, sinema ve müzik videosu için de. Bizde ise artık nerdeyse ''Şarkıcı'' demek oldu ''Sanatçı''. ''İcracı'' ve ''Yorumcu'' da yan tarafta dururken hem de.

Sanatın her dalında aynı problemleri çözmeniz gerekir. Akıl, dert, ritim, algı, hafıza ve yeteneğin sınırları, sunum ve sonucun tartılabilirliği ve devamlılık.

 

 

-  2001’deki ilk albümünüz Olmalı’dan sonra tekrar albüm yapmayı düşündünüz mü?

- Arada bir gelir-gider bir fikirdir albüm fikri ama ben ''Olmalı'' albümünü de yapmayı düşünmedim, şarkılar kendilerini yaptırttılar bana.

- Bazı albümler dinleyiciyi iki farklı kutba itiyor. Dinleyici o albümü ya çok seviyor, ya hiç sevmiyor. ''Olmalı'' bence böyle bir albüm. Sizce neden çok sevildi ve aynı anda bazılarınca hiç sevilmedi?

- Kitlesini seçerken çok seçici davranan bir albümdü, o yüzden kendi de seçime uğrayacaktı ve uğradı. Kolay sevilecek bir albüm değildi. O yüzden ben söyledim. Kimseye taşıtılacak şarkılar değildi. Promosyonunu da o yüzden yapmadık zaten. İstanbul Plak'tan çıktı ve Mehmet Söğütoğlu ile başında anlaştık bu konuda. Tamamı animasyon olan ''Olmalı'' şarkısının videosunu bağırmayan bir sunum olarak yayınladık ve ''Bir Bana Vurulmuş Ol'' isimli şarkının videosunu da evde kendim çektim ve aynı sessizlikle sunduk. ''Olmalı'' klibinin animasyonlarını da, albüm kartonet tasarımını da yine Murat Savaşkan hazırlamıştı.

Ayrıca ''Olmalı'' albümünde ''şarkıcı'' arayışında olanlar, daha çok bir ''anlatıcı'' bulmuşlarsa,  o yüzden de yakınlık kuramamış olabilirler. 

- Candan Erçetin’le bir dönem çok sıkı çalıştınız ve Vakit Varken, Hangi Aşk Adil ki, Gel Yeter, Daha, Her Aşk Bitermiş, Saçma, Olmaz gibi içimize işleyen pek çok şarkıya emek verdiniz. Birlikte yarattığınız sinerjiden hepimiz çok memnunduk ama uzun süredir neden mahrumuz?

- 11 sene geç kalmış bir soru bu :))

Sinerjiyi ayakta tutmak zor. Bir başarının ardından herkes, bunun ne kadarı benim ne kadarı onun gibi çekiştirmelere başlayınca yırtılıyor o sinerji dediğiniz şey. ''Olmaz'' şarkısının ilk dört satırını ve nakaratını Candan Erçetin yazmıştı ve ben kalan sekiz satırı yazdım. ''Her Aşk Bitermiş'' ve ''Saçma''da Kıvanç K. ile çalışıyorduk, ben hatırlamıyorum, Kıvanç hatırlıyorsa söylesin Candan Erçetin nerelerde katkıda bulunmuş. Bu ''Bana Güven'' için de geçerli, işte size sinerji :))) Türkçedeki karşılığı; sinir - enerjisi olsa gerek.  

- "Candan Erçetin albümlerinde Mete Özgencil olmayınca olmuyor" cümlesini hiç duydunuz mu? Ben çok duydum. Keşke egolar biraz daha geriden gelseymiş ve doğmadan ölen onca şarkıya yazık olmasaymış. Benzer problemler yaşayan birçok müzisyen arkadaşım var ki bunların çoğu herkesin tanıdığı ama bazı şarkıların esas mimarları oldukları bilinmeyen isimler. Müzik sektöründe bu tür sahte sahiplenmelerin sebebi nedir sizce? İnsanlar kendilerinde olmayan bir yeteneğe sahip olamayacaklarını fark edince çalıyorlar mı?

- ''Hırs''tan türemiş olması ilginç. Hırsızlık olması gerekmiyor. Türlü sebepler ve ayrı ayrı kişilikler sorunu. Beş-onbin kişinin önünde başarma hissi, alkışlanmak, çok da sağlıklı durumlar değil.

Bir de durmadan, önünüze gelenlerin çoğu ''Ah o şarkı çok güzel'', ''Ah bu sözler'' deyince ister-istemez bir yılgınlık yapıyordur eminim.

- Şarkılarınızda yoğun bir “yaşanmışlık hissi” göze çarpıyor. “Nasıl Zor Şimdi” isimli şarkınız çokça emek verilerek kurulmuş bir düzenden kopup her şeyi yeni biriyle, yeni baştan inşa etmenin ne kadar zor olacağından bahsediyor. Bu şarkıyı sanırım bir ayrılık sonrası yazdınız? Ben de bir ayrılık sonrası dinledim. :)

Bir şarkıyı yazarken, dinleyicide bırakacağı etkiyi ya da ortaklığı hayal ediyor musunuz? 

- ''Nasıl Zor Şimdi''yi bir ayrılık öncesi yazdım :)) Sonu başından belli bir ilişkinin iki ilişmişi olarak, olmayacağı olduruyorduk. Şarkılar kâhin gibi. ''Oyalama Artık''ın videosunun montajını yaparken ayrılmıştık ve montaj sırasında fark ettim ne yazdım ve ne çekmişim. Gülmeye başladım tabi. ''Ve ayrıldık'' diye başlar şarkı. Klipte de ayrılığın taşınan eşyaları ve sonrası vardır hatırlarsanız...

Şarkı oluşurken anın sonuçlarından oluşur. O yüzden yapım sırasında dinleyicideki etkisini düşünemem. Bu zaten komplo kurmak gibi olur. Ama bittiğine inandığımda, aynı duyguları yaşadığımız bütün akrabalarımın ne düşüneceğini, ne hissedeceğini düşünür, hatta biraz suçluluk duyarım. İnsan hep kendi dilinden anlayanı üzüyor zaten. Hep beraber büyüyoruz işte.

 

 

- Ayrılık sonrası, insan her şeyi en en baştan ve başka biriyle kurmanın zahmetine katlanmaktansa ilişki yaşamamayı seçer hale gelebiliyor. Ama sonra her nasıl oluyorsa aynı insan yeniden tutunup, en baştan her şeyi yeni biri ile kuracak gücü ve cesareti de bulabiliyor. Belki de bir “son” yoktur yani bizler için ne dersiniz? Belki ilerde de Nasıl Zor Şimdi’nin devamını yazarsınız “Çok Zordu Ama Oldu” diye? :)

- ''Aşk''a inanmayan insanlar bana boyutsuz gelir. Geriye para ve garantiden başka ne kalır ki. Korku insanda hiç güzel durmuyor bence. İnsanı acizleştirirken aşağılıyor. Kitaba göre bu ''Şeytan''ın işi zaten. Küçük ya da büyük ''Kahraman'' işi ''Aşk''. Küçük ya da büyük derken yanlış anlaşılmasın sakın, ''kahraman''lığın küçük ya da büyüğünden bahsediyorum. ''Aşk''ın küçüğü zaten olmaz, bu yüzden büyüğü de yoktur, hepsi büyük olduğu için ''aşk''tır. ''Yalan''ı da olmaz, ''Gerçek'i de. Zaten hepsi olmadan olmaz O. Gel gelelim dilimiz kaynıyor bu yersiz sıfatlarla. Son elbette sonuna kadar yok. Sonrasını sonra söyleyebilirsek gayret ederiz. :))

''Nasıl Zor Şimdi''nin devamı olabilecek bir şey yaşadım bu arada ve O da kendini yazdırdı zaten. Adı ''Yeni''. Yakında dinlersiniz sanırım. İsim sormayın şimdilik. Meğer daha da beteri varmış. Realite doğurgan maşallah. :))

- Sizce Türkçe Müzik’in sorunları neler?

- Başındakiler tabii ki. Yeterince açık. 

- Bir şarkı için hiç “Bu şarkıyı ben yazmalıydım” dediğiniz oldu mu? Ya da yazdığınız bir şarkıyı "Keşke yazmasaymışım" dedirten bir olay yaşadınız mı?

- İlginç bu soruyla gelmeniz. Kuşkulanacağım nerdeyse, bir şeyler mi duydunuz diye. 

Bu şarkıyı yazarken ''Yazmalı mıyım sahiden'' diye çok düşündüm ve çok zor yazdım. Sekiz ayda. Yazdıktan sonra da ''Silmeli miyim acaba'' diye düşünemeden çıktı zaten. Uzun bir zaman sonra başıma çok üzücü bir hayat deneyimine ortaklık etme hali geldiğinde, ''Ben neyi doğru yapmamış olabilirim'' diye düşünecekken aklıma hemen o şarkı geldi ve dedim ki işte bu. Yaşamadan sadece empatiyle yazdığım tek söz oydu hayatımda ki neredeyse sipariş bir konuydu, şimdi ödetiyordu bedelini o günah. Hem de sevgili sevgilime ve bana... ''Söz Vermiştin.'' Ödemediğim bir o vardı. Ödedik beraber.

Bir de ''Dünyada Ölümden Başkası Yalan'' vardır. Sözün bu bölümünü kullanmamda ısrar vardı ki konumuz yine ölüm farkındaysanız, hiç inanmadığım bir laftır hâlâ... Yıldız Usmanova'nın adını ısrarla kartonete yazmama rağmen hırsız konumuna zorlandım bir de, biline bilene... Ben de bu söz dışında kalanları, böyle şeyler yapmışsan sana kala kala bu cümleye inanmak kalmıştır manasında yazdım. O kadar. Yetmez mi?

- Dünyanın yalan olmadığına inanmanıza rağmen burada yaşananların yalan olduğunu iddia eden bir nakarata sözlerinizi eklemeyi seçmeyebilirdiniz. Ama siz tam tersine o cümleye inanmadığınız için ironik sözlerle şarkıyı tamamlamışsınız. Doğru mu anladım? Bence şarkıyı severek dinleyenlere bir mesaj vermemiz gerek bu konuyla ilgili. :)

- Yaptığım işin bir bölümünü, eski ve yanlış klişeleri eritip, yeni ve işlevsel olanlarına dökmek olarak görürüm. Doğru, ironi var. Bir de bazı şarkıları çok iyi anlarken neden o kadar iyi anladığımıza da dikkat etmek gerekir demek istedim.

Gerçeğin, gerçek olmaktan çıktığı ülkelerde ''Yalan''a inanmak seçilmez de ne yapılır. Gerçek seni sevmemişse, yalan sever herhalde. Algı burkulması, ortak sorunu ülkemizin. Onbeş-yirmi tane evi, dört-beş tane arabası olanlar dizlerini döve döve ''Yalan'' şarkısını söylüyorlar. Anla anlayabilirsen...

 

 

- Şiire yakın duruyorsunuz. Mutlaka sevdiğiniz şairler vardır?

- Can Yücel. Her haliyle. Bilmeye korkarım hatta, o yüzden çok da bilmem, yazamam yoksa. Sanatçının entelektüelliğini tartışabilirim... Kendiliğindenliği etkilemeyecek kadarına varım ki o da o kadar az... Eleştirmenler ve gazeteciler entelektüel olmalı.

Ben şiire yakın durmuyorum, o bana bayıldı. :))

- Eminim bizim de bayılacağımız şiirleriniz vardır. Bizimle bir tanesini paylaşsanız?

- Yazmasam olmazlardan bir tane diyelim. Şiir demek istemiyorum ama yapacak bir şey yok, bir şey demek gerek. 96 yılında yazmışım.


Geçmişin buğusuyla
Pıhtılaşıyorken an
Tanımakmış acizi
Yalan yalvarışından

Övgüyü Örüyorsan
Üstüme uyması şart
Dar gelirse çok ayıp
Bol gelirse daha da

Allah'tan hevesim var
İnsan sevmeye hâlâ
Sevilmek sorun değil
Bir kedi
Biraz mama


- Sizde iz bırakan birkaç şarkı ve birkaç dize?

- Mabel Matiz bestesi, Yalçın Tosun sözleriyle ''Peruk Gibi Hüzünlü''lüyü hemen söylerim, daha çok taze hem de, ''Çocuklar tekinsizdir, annelerse uçurum, olur olmaz düşülür.” Yine yeni bir albüm olan Çiğdem Erken'in ''Günlerden Salı'', Emre Aydın'ın ''Kaybettim Bugün Kendimi, Hükümsüzdür '' ... Aysel Gürel'in ''Güllerim Soldu.'' Sanırım adı, çok yazık bir durumu bilmiş olmayı anlatır istemeden... Ve tabi ki Hümeyra’nın ''Kördüğüm.'' Şimdilik aklım böyle söylüyor...


- İlerisi için bizleri bekleyen Mete Özgencil projeleri var mı?


- Her zaman vardır. Her zaman. Son zamanlarda yine şarkı altı olma hali yaşıyorum ama normal. :)) Bir senaryo yazıyorum yine... Kitaptan bahsettim zaten... Yavuz Bingöl on yıl önce yazdığım ve kim söylese bilemediğim bir şarkımı söylüyor şu sıra... Ve birkaç repertuar konuşması ama henüz kesin değil...

- Şarkı sözü ve beste yazmanızın dışında bazı albümlere süpervizörlük de yaptınız. Müziğin en çok hangi aşamasından keyif alıyorsunuz?

- Canlı enstrüman kaydı hariç her yerinden.

- Bugüne kadar söyleşilerde size hiç sorulmamış olan ama sorulsaydı cevap vermeyi çok isteyeceğiniz bir soru var mı? 

- Yok :)) Teşekkür ederim.

 


Mete Özgencil - Olmalı

 

EKİM 2011

 

WEB

 

F.Gül Yanık Söyleşileri