- Küçük yaşlarda tanıştığınız ilk sahne deneyimi sizi yıllar sonra çok özel bir yere taşıdı. O günlerden başlayalım mı? O ilk sahne, o ilk heyecan ki sonrası konservatuar eğitimi almaya sürükledi sizi. İçinizdeki müziği nasıl bir süreç tamamladı; bir süre öğretmenlik yaptığınızı öğreniyorum bu arada ve bu ne kadar devam etti?
- Evet ilk olarak 9 yaşımda, sazı kucağına sığmayan küçük bir kızken çıkmıştım sahneye. Tabi umut vadeden amatör genç yetenek sıfatıyla :) İnsanların beni gülen gözlerle uzun uzun alkışladıklarını halen hatırlıyorum ve hiç heyecan hissetmeden evdeymişim gibi çalıp söylediğimi. İnsanların galiba büyüdükçe oluşturuyor bir takım toplumsal kaygıları. Çocukluğuma dair hoş bir anıdır benim için. Tabi bunun müzik kariyerime bir şeyler katması beklenemez ama belki de sahnede müzik yapma isteğimin temelini oluşturmuştur.
O yıllardan bu yana ara ara da olsa müziğin zihnimden ve toplumsal yaşantımdan uzaklaştığını hiç hatırlamıyorum. Tabi dönem dönem farklı müzik tarzlarına kendimi yakın hissettiğim olmuştur - hem de birbiriyle alakası yok diyebileceğimiz tarzlar. Bir yandan Pink Floyd, Nirvana v.s. dinlemeye bayılırken öte yandan muhabbet serisindeki tüm deyişleri hatmediyordum :) Ama ilk gençlik yıllarımda bile severek dinlediğim her müziğin ruhumda aynı yere dokunduğunu, samimiyetle bir şeyler anlatan her müziğin hangi kültürden olursa olsun herkes tarafından hissedilebilir olduğunu sezinleyebiliyordum. Şimdi bu inancım deneyimlerimle daha da pekişmiş durumda. Konservatuar ise benim gözlem ve deneyimlerimle elde ettiğim verileri yerli yerine koyabilmemi sağladı. Okulun profesyonelliğe katkısı bence tartışmaya açık bir konu. Kaldı ki profesyonellik çok uzun ve meşakatli bir yolda yavaş yavaş yaşanılan bir süreçtir. Öğretmenliğe gelince; her gün dersim olmasa da Beşiktaş'ta bir ilköğretim okulunda halen öğretmenlik yapıyorum, Ne zamana kadar devam edeceğini zaman gösterecek.
- Daha sonra kendinize olan inancınız sizi bir gün İstanbul’a sürükledi ve Kalan Müzik ile kesiştirdi yolunuzu. Bir albüm için ne kadar hazırdınız artık ki; ‘’Türkmen Kızı’’ bir beş yıl kadar yayınlanması süreci yaşamış; peki neden böyle bir serüvenden geçti; bu süreç nasıl bir bekleyiş oldu adınıza?
- Benim Kalan ile tanışmamdan itibaren beş yıl oldu ama asıl stüdyo aşaması üç yıl kadar sürdü. İlk tanıştığımızda yapımcı Hasan Saltık hemen albüme başlama kararı almıştı fakat benim Antep'te yaşamam ve İstanbul'a yerleşmemim o günün şartlarında mümkün olamaması iki sene gecikmeli başlamamıza neden oldu. Tabi bir albümün bir - iki ayda çıkması da mümkün ama bu biraz ne istediğinizle ve istediğinizi yakaladığınızdan ne kadar emin olduğunuzla alakalı. Bu üç yılın önemli bir bölümü işi ciddiye almanın bir sonucu olarak fikir alışverişleriyle ve yapıp bozmalarla geçti daha çok. Albüm bizim içimize ancak bu üç senenin sonunda tam olarak sindi. Kendi adıma ben bu konuda kimseyi sorumlu tutamam. Demek ki bu sürecin geçmesi gerekiyormuş. Önemli olan benim için bu işin içinden mutlu bir şekilde çıkmış olmak. Ben albüme zihinsel olarak çoktan hazırdım aslında ama bir ekip çalışması söz konusu olduğunda sadece bir kaç kişinin değil orda emek veren herkesin beğenisi ve tatmini önemli oluyor. bu biraz da emeğe saygının bir gereği oluyor. E birlikte çalıştığın herkesin onayladığı iş genelde iyi iş oluyor.
- Türkülerin çoğu Türkmen yöresine ait bu albümde. Beraberinde Aşık Mahsuni Şerif’ten Neşet Ertaş’a Antep - Barak yöresinden Alevi - Bektaş deyişlerine ezgiler dinliyoruz ki dolu dolu bir yolculuk. Türkülerin bu zenginliği sesinizle ve önemli müzisyenlerin katkıları ile bambaşka bir haz veriyor gerçekten. Elimize alalım albümü ve sizin yorumunuzla sayfalarını çevirelim mi bir kere daha?
- Repertuarı belirlerken öncelikli olarak benim ruhuma, sesime uygun ve şu ana kadar getirdiğim kültürel, toplumsal ve bireysel özelliklerimle örtüşen bir repertuar olmasına dikkat ettik. Sonra da seçtiğimiz o türkülerin en iyi şekilde hangi aranjörler sayesinde güçlü ve gerçek ifadelerini bulabilecekleri üstünde kafa yorduk. Herbir türkünün farklı aranjörler tarafından düzenlenmesine rağmen tek elden çıkmışçasına bir bütünlüğün sağlanması aranjör seçimlerinin isabetli oluşundan ve aramızdaki diyaloğun doğruluğundandır bence. Düzenlemeler, bilindik türkü formatına oldukça ters olmasına rağmen, yarattığı etki bakımından "yok artık türküleri türkü olmaktan çıkarmışlar" gibi bir düşünceye mahal vermeyecek kadar doğal, sıcak ve samimi bir yapıya sahipler. Tabi ki bu, aranjörlerin profesyonelliğinin bir sonucuydu. İsimlerini tek söyleyecek olursak; Sunay Özgür, Ender Akay, Erol Mutlu, Kemal Sahir Gürel, Serdar Ateşer, Aytekin Aktaş, Soner Akalın gibi çok önemli işlere imza atmış çok güçlü müzisyenlerdir her birisi. Türkülerini seçtiğimiz halk ozanları da yine Anadolu müziğine önemli ölçüde yön vermiş, aşıklık geleneğinin günümüzdeki temsilcileri olan kaynak kişi dediğimiz ustalardır.
|
- Bir söyleşinizde okudum ki ‘’müzik duygu işidir, eğitimi yaşı olmaz’’ demişsiniz ve eklemişsiniz: Ukalalım yapmak istemem ama ben türküyü doğru algılıyorum. Burada aslında güzel bir iddia var ki sizin gibi müzisyenlerin sayısının artmasını ve özellikle türkülerin doğru bir şekilde yol almasını bir dinleyici olarak ben de diliyorum. Peki bunun için gerek siz eğitimcilerin gerek biz dinleyicilerin üzerine düşenler neler olmalıdır? Türkülerin kalbimizdeki yeri ile müzik dünyası içindeki yeri nasıl bir ilişki içindedir?
- Sadece türküler değil hangi müzik türü olursa olsun gerçek sahip olduğu duygusunun algılanması ve de o duygudan hareketle yorumlanması gerektiğini düşünüyorum. Eğer bir türküyü seslendirirken o türkünün sahip olduğu duyguyu göz ardı ederseniz o zaman yaptığınız iş türkü okumak değil,kendi müziğinizi yapmak olur. Belki bu da karşı çıkılması gereken bir şey değildir. Ama o zaman devreye bir başka önemli konu giriyor, eğer amaç türkülere başka bir boyut kazandırmaksa o zaman o türküyü bulunduğu yerden alıp nereye taşıdığınız çok önemli bence. Bu da büyük bir dikkat ve hassasiyet gerektiriyor, çünkü yüzyıllardır içindeki masumiyeti ve otantizmi koruyarak bugüne gelmiş olan türküleri bütün tarihsel, kültürel ve toplumsal boyutundan sıyırıp, kaba tabirle babamızın yaptığı bestelermiş gibi hoyratça oradan oraya çekiştirip, dilediğimiz şekli verme hakkına sahip olduğumuzu düşünmüyorum.
Müzisyenlerle dinleyiciler arasındaki iletişim, kısmen çıkmaza dönüşmüş bir kısırdöngüye sahip bence; halkın önemli bir bölümünün müziğe 'ya eğlendirme ya da kederlendirme' vesilesi olarak bakması, ve iyiyi ayırt etmeye yönelik bir takım kriterlerinin olmaması müzisyenlerin de sadece yüzeysel talepleri karşılamaya yönelik müzikler yapmasına sebep oluyor; müzisyenlerinse albümlerini satamama kaygısıyla sadece talebe yönelik müzik yapmaları ise dinleyicinin doğru kriterler edinememesine sebep oluyor bence. İşin çözüm noktasında ise herkesin sorumlu ve duyarlı davranması, olması gerekip de bir türlü olamayan bir şey; işte bu noktada süreç kendi çözümünü kendisi yaratacak ve herkesi hak ettiği yere konumlandıracak bence. Bugün müzik piyasasının çökme sürecine girmesinin yeni bir döneme girildiğinin alametleri olarak algılıyorum. Ve tabi ki yapılan iyi işlerin fark edilip takdir görmesini temenni ediyorum.
- Bu albümün altyapısı öylesi zengin ki özellikle İngiltere’de seçkin bir müzik dergisi bunu fark etti ve haber olarak yer verdi sayfalarında. Bu gelişme bir müzisyenimiz ve öz müziğimiz adına çok önemli elbette? Nasıl haberiniz oldu ve nasıl bir mutluluk kattı bu size? Doğrusu şaşırmamamız gereken bir durum, bu albümü bunu hak ediyor ama bir yerde durup düşündüğümüz de bir durum. Neden çok daha fazlasını hak edeceğimiz yerde genel olarak konuşuyorum sadece sınırlarımız çizgisi içinde kalıyoruz. Bir çaba içine girmeli miyiz tartışılabilir ama çabamızı daha öteye taşımak mümkünken de neden geride kalıyoruz?
- Albüm çıktıktan birkaç ay sonra Folkroots dergisinin bir muhabiri Kalan müzik aracılığıyla bana ulaştı ve uzun bir söyleşi yaptık. Aynı dönemlerde albüm BBC radyoda da en çok çalınan albümler arasında TOP10 listesinde yer aldı. Tüm bunlar için özel bir çaba harcanmadı elbette ki,sadece albümün birçok Kalan albümü gibi yurt dışında dağıtımı yapıldı. Yurt dışında da dikkatleri çekmiş olması beni elbette çok mutlu etti. Çünkü albümün herhangi bir tanıtımı da yapılmamıştı. Sanıyorum dikkati çekmesindeki en önemli sebep hissettirdiği yoğunluk ve samimiyet olsa gerek. Kendinizin hissetmediği ve inanmadığı bir şeyi kimseye hissettirip inandıramazsınız. Eğer bir yola çıkıyorsanız mutlaka amacınız, varmak istediğiniz bir yer vardır. Albümü yaparken benim de en çok anlatmak istediğim ve beni en çok motive eden şey Anadolu müziğinin aslında ne kadar evrensel olduğuydu;hiçbir ülkenin kültüründe var olmayan bir anlatım gücüne ve zenginliğine sahip olduğu ve bu yönüyle tüm dünyaya kendini kabul ettirebileceğini ispat etme arzusuydu.Nitekim ben, yabancı müzisyenlerle yaptığım çalışmalarda da yanılmadığımı en net biçimde gördüm.
Fransız müzisyen Titi Robin'in albümüne rumba tarzı bir düzenlemenin üstüne bir barak havası okudum birkaç gün önce,ve hiçbir şekilde yadırganamayacak kadar doğal oldu. Nisan ayında ise İspanyol sanatçı Javier Ruibal ile yine türkülerle Flemenko müziğinin harmanlandığı bir konser projesi olacak. Daha öncesinde de Belçika, İran gibi birçok farklı ülkeden müzisyenlerle ortak çalışmalar yapmıştık. Yurt dışından da böyle beğenilerin ve davetlerin gelmesi, Anadolu müziğiyle ilgili düşüncelerimde haklı olduğumu gösterdi bana.. Çünkü aslına bakarsanız "türküde bunun ne işi olur diyebileceğiniz enstrümanlar ve melodik yapılar kullandık. Ama bu türkülerin anlatımını yozlaştırmak bir yana daha da güçlendirdi. Güçlü ve usta bir kadroyla çalışmak bunun bir sebebidir tabi ki ama bence en önemli sebebi türkülerin,bu tür sınırların ve kuralların ötesinde içerisinde ne kadar özgür bir hissel alem barındırıyor olmasıdır. Yeter ki o aleme tüm kaygılarımızı bir tarafa bırakarak var olanı anlamak ve keşfetmek arzusuyla girebilelim.
|
- Türkiye’de müzisyen olmanın zor olduğunu sizinle daha öncesinde de konuşmuştuk. Öncelikle dinleyicinin pek haberi olmuyor bu zorluklardan ama karşılaşılan her yerde artık bu durumlardan bahsediliyor. Nereden nereye gelinen bir durum bu; eskiye göre daha kolay ya da daha zor olan ne? Bir müzisyenin beklediği ya da bir müzisyenin anlatmak istediği şeyler ne?
- Bugün gelinen noktanın aslında göz göre göre yaşanan bir sürecin sonucu olduğunu düşünüyorum. Unkapanı’ndaki şirketlerin büyük bir kısmı olaya yalnızca ticari kaygılarla yaklaşıp bilinçli ya da bilinçsiz olarak bir "şarkıcı ve türkücü enflasyonu" yarattılar. Sadece fiziksel görüntüsünün ve biraz da sesinin yeterli olması dışında başka hiçbir nitelik aramaksızın isteyen herkese albüm yapılması hem müzikteki kalite standardını düşürdü hem de buna bağlı olarak müzik yapmayı insanların gözünden düşürdü. İnsanların müziği," eline sazını, gitarını alan herkesin yapabileceği bir şey" olarak algılamalarına sebep oldular. En değerli mücevheri bile gereğinden fazla ürettiğinizde onun değerini düşürmüş olursunuz ve bir süre sonra onun bile kimse yüzüne bakmaz. Tabi bu müzisyen bolluğu içerisinde,samimiyetiyle, ruhuyla ve iyi niyetli amaçlar uğruna müzik yapan insanlar da fark edilemeyebiliyor.Ya da çarpık kriterlere maruz kalıp değer görmüyorlar. Bir müzisyen ne anlatmak isterinse net bir cevabının olduğunu daha doğrusu böyle ortak bir ruh halinin olduğunu zannetmiyorum.Bence zaten herkes yaptığı müzikle amacını ve anlatmak istediğini net olarak ortaya koyuyor. Yaptığı müzik bir müzisyenin aynasıdır bence.
- ‘’Türkmen Kızı’’ albümünüzü biz kuşkusuz bundan on sene sonra da dinleyeceğiz ama sizi sevenler artık yeni bir albümün de yolunu gözlemeye başlamışlardır. Peki bir ikinci albüm ne zaman olacak, bir ikinci albüm dinleyiciye ne sunacak özellikle nasıl bir çalışma içinde olacaksınız bunun için ve en yakın ne zaman buluşacağız?
- İkinci albümün hazırlık aşamasındayım,yavaş yavaş çalışmalara başladım. Repertuar sürecini neredeyse tamamladım. Yine benim dilimden anlayan güçlü müzisyenlerle ortak çalışmalara yer vermek istiyorum, Tabi kendime ait çalışmalarım da olacak. Zihnimde her ne kadar genel hatlarını çizmiş olsam da ortaya nasıl bir albüm çıkacağı benim için de kısmen sürpriz olacak. Yine Anadolu müziğinden yola çıkarak oluşturacağım bir albüm olur. Kendimden ve diğer müzisyen arkadaşlarımdan edindiğim deneyime dayanarak söylüyorum albümlerin çıkacağı zamanı belirleyebilmek çok da mümkün olamıyor. Birçok etken belirleyici olabiliyor, ben de işi sürece bırakmak istiyorum.
- Ve elbette çok zor birini diğerinden ayırması ama türkülerin içinde böyle çok ayrı tutunduğunuz, sizi en çok etkileyen hangisi? Yine dünden bugüne peki özellikle dinleyicisi olduğunuz, sazından - sözünden vazgeçemediğiniz isimler - müzisyenler kimler?
- Ben uzun havaları çok karakteristik buluyorum. Kendi iç dünyamda olup bitenlerin uzun havalarda dile geldiğini hissediyorum. Bu nedenle albümdeki tüm uzun havaları ayrı bir yere koyduğumu itiraf etmeliyim. İçlerinde müthiş bir özgürlüğü barındırdıklarını düşünüyorum. Ama genel olarak bütün düzenlemelerin çok sağlam olduğunu düşünüyorum ve bütün müzisyen arkadaşlarıma bir kez daha teşekkür ediyorum. Elbette ki halk müziğinin belirleyici yapı taşları olmuş ustaları dinlemekten vazgeçebileceğimi zannetmiyorum fakat onların yanı sıra yöresel ağızlarla ve melodik yapılarla okuyan kişileri ve dengbejlerin, alevi dedelerinin okumalarını da büyük bir kendinden geçiş hali içinde dinliyorum. Kendi adıma daha bu topraklardan öğrenmem gereken çok şey var.
- Ve son olarak notaların sustuğu yerdeyiz ki burada hayatınızın diğer renklerini öğrenmek istiyoruz. Hayatınız başka hangi tatlarla renkleniyor, size en çok mutluluk veren anlardan sizi en çok üzen durumlara, diğer uğraşılarına - uğraşılarınıza ya da ne varsa ötesine, hayat nasıl akıp gidiyor beraberinde?
- Hayatımın önemli bir bölümü müzikle iç içe geçiyor zaten. Farklı olarak yaptığım şey; spor yapmak, film izlemek, sahaflardan eski kitaplar edinip okumak ki genelde bunlar halk kültürüne ait oluyor ve de dostlarımla vakit geçirmek. Çok nadiren fırsat bulabiliyorum ama resim çizmekten ve dans etmekten de büyük bir keyif alıyorum,deşarj oluyorum, tabi dans ederken çevremde kimsenin olmamasına da dikkat ediyorum :)
- Bu keyifli sohbet için çok teşekkür ederiz sevgili Özlem. Hayatın daha nice türküsünde buluşacağımıza eminim.
- Ben de sohbet için çok teşekkür ederim ve tekrar görüşmeyi umuyorum.