Bir Şair ... Bir Dünya ... / Pelin Onay

izmir, sen benim erkeğim gibisin / ne yaparsam yapayım beni bağışlayacak gibisin


- Sohbetimize seni kısaca tanıyarak başlayabilir miyiz sevgili Pelin ?

- Bir insanın kendini tanıtması yazdığı şiirlerle, paylaşımlarıyla, davranışlarıyla kolay belki ama anlatarak zor gibi geliyor bana Öyleyse Pelince bir cevap vereyim sana sevgili Kadri. İçinde her daim aşkı taşıyan bir yürek, kırılsa bile bestesini her zaman yapacak bir kadın. Şiir hayatı, müzik aldığı nefes, şarkılar en korunaklı limanı. Özgeçmişine değil özgeleceğine bakanb iri.. Mayıs'ın kızı,hıdrellezin yaktığı ateş, denizin sevdalısı, ne rakıyı ne de sevgiyi susuz içemeyen bir deli, Ege'nin uslanmaz çocuğu...

- Peki şiirlerin adına biraz geçmişe bakmayı deneyelim mi ? İlk tanıştığın şiirlere ve İlk kaleme aldığın dizelerine dönelim. Dünü ve bugünü ile seni ve şiirlerini sorgulayalım mı ?

- Sorgulayalım ama ceza almam umarım.

Geçmişe baktığımda, 1990 senesi, ilk şiir yazma sevdam. Platonik bir aşkla başlayan ve sonra kalemle aramızda bitmeyecek başka bir aşk doğuran zaman. O dönemler içinde yazdığım şiirleri okuduğumda, şu an ne kadar ilerdiğimi ve ne kadar çok adım attığımı görebiliyorum. Elbette ilk göz ağrım onlar ama şiir değiller. O zamanlarda şiir olacaklarını bilmiyorlardı. Şimdiye baktığımda kalemimin güzel bir yere geldiğini düşünüyorum. Artık kendini tanıyor, ne istediğini biliyor ve yazıyor. Peki her şey buraya kadar mı? Tabiki hayır. Kalem büyümeye devam ediyor ve ben onu tutmaya devam ettikçe, onun büyümesi de sonlanmayacak. Murathan Mungan bir söyleşisinde; şair aslında bir arkeologtur demişti, sürekli kendini kazıyan. Buna yürekten katılıyorum çünkü yazdıkça kendimi tanıdım ve kazıdım. Özlemlerimi, tutkularımı, ne istediğimi, ne kadar yorulduğumu, dinlendiğimi, sevilmekten öte sevmeyi sevdiğimi, acılarımı ve onlarla baş etmeyi, düşlerimi, düşerken düşündüklerimi, yalnızlığı ve yalınayak yürümeleri, korkularımı, korkusuz umutlarımı ve aslında kim olduğumu daha iyi anladım. Bu kazıma hep devam edecek Kadri. Kendimden daha neler çıkartacağımı ben de merak ediyorum. Yüreğimiz çok geniş ve derin, beynimiz kimi zaman derli toplu bir oda, kimi zaman da dağınık bir yatak. Ve o derinliğe inmek, o dağınıklığı toparlayıp düzenlemek, hepsi bizim elimizde. Yeter ki kendimizi uzaklarda aramayalım. İşte Kadri, Pelin'in şiirlerinde kazıdığı ve ortaya çıkardığı bir yürek var.

- Şiir yazmanın kendini tanıman ile alakalı olduğunu söylüyorsun ? Bizler senin şiirlerinde sürekli aşkı soluyoruz ve kendimize soruyoruz tarifini sık sık, aşkı ne kadar tanıyorsun ? Aşk senin dilinde bir ne ?

- Belki de en çok ayrılıkları tanıyorum, en çok gitmeyi biliyorum, kalmanın ne demek olduğunu karıştıracak kadar. Aşk aslında her zaman yürekte yaşattığımız bir duygu, bizi besleyen canlılık. Evet, şiirlerimde aşkı ve tutkuyu işliyorum genelde ve işledikçe aşkı da tanımaya başlıyorum. Yaşadıklarımdan geçerken, yaşamak istediklerimi de alıyorum yanıma, hissetmek istediğim huzuru, güveni, coşkuyu.. yazarken kendimi tanıyorum demiştim, doğru..kendime yürüyorum ve şiir dünyaya gelince, o zaman dışardan bakıyorum kendime, gülümsüyorum ya da susuyorum. Çünkü artık benden çıkıyor o şiir, içinden benim de duygular aldığım bir şiir oluyor. Cesur yazdığımı söylüyorlar mesela, biz anlatamıyoruz sen anlatıyorsun diyorlar. Belki de bir kadın olarak cesur olmama şaşırıyorlar. Ama bu cesaret değil bana göre. Bu nasıl hissediyorsan öyle dile getirmek. İçimden bir deniz geçiyorsa ve dalgaları göğsüme vuruyorsa, bunu okuyana hissettirmeliyim. Çünkü benim içimdeki budur o an. Soruna tekrar dönersek Kadri, aşkı hala daha tanıdığıma inanmıyorum. Sadece onu yazıyorum, tanımak için. Aşk dilimde bir şarkı, söylemekten hep keyif alacağımı bildiğim. Ve dilimde ay tutulmasıdır aşk, bu yüzden onca yazdığım halde aşka dilsizliğim.

- İçindeki şiir aşkla besleniyor tamam ama bir de ses bırakıyor kulaklarımıza. Bir kadının hüzünlü sevişmeleri nota nota belki ya da bazen bir adamın kadına titremesi. Sen şiirlerini şarkılarla da besliyorsun hatta yeri geliyor sen bize o şarkıları da söylüyorsun. Bu anlamda nasıl besleniyorsun demiyorum, bu bütünlüğü nasıl yaşıyorsun nasıl taşıyorsun kalbinde ?

- Bak buna evet diyebilirim. Şiirlerim şarkılarla besleniyor, şarkılar korunaklı seyir defterim. Hepsi bir bütün aslında Kadri. Yani benim için bir puzzle. Şiirin içindeki müziği hissetmezsem, o şiiri doğuramam. Bu bütünlüğü derinlerimde yaşıyorum ve taşırken taşıyorum bazen. Zaman geçtikçe ve yaşadıkça, sanırım yürek öğreniyor nasıl taşıyacağını, taşarken ıslatmayı, ıslanmayı. Hüznü seviyorum mesela, çoğu insanın aksine, bence hüzün güzel ve gerekli, tabi ki kararında olduğu sürece. Bu yüzden hüznümle sevişiyorum ve ortaya melodisi esrik mısralar çıkabiliyor bazen. Her şey nasıl baktığın ve nasıl gördüğünle ilgili. Yaşamı seviyorsan, bir süre sonra acılarınla, sorunlarınla, ayrılıklarla da barışmaya başlıyorsun ve işte o zaman kalbinde bunları taşımak zor olmuyor. Kalbimi taşıdıklarıyla seviyorum, taşımak istedikleriyle. Annem bir gün bana " sevgi bir eylemdir kızım" demişti. Harika bir tanımlama bana göre. O gün bugündür sevginin bir eylem olduğunu bilerek yaşıyorum, gerekirse pankartlarımı açıp yürüyorum, joplanacağımı bile bile. Şarkılar söylüyorum, şarkıları yaşıyorum, yoksa yürek taşıyamaz ki içindekileri. Şarkılar elinden tutuyor düşlerimin, düşlerim yüzümü aydınlatıyor, yüzüm gülüşleri doğuruyor. Biraz inanç sanırım Kadri. İnanç ve umut. Mesela, eğer içimi acıtan bir ayrılık yaşıyorsam, layıkıyla üzülüyorum önce. Çünkü üzüntümü dibine kadar yaşamazsam, ayağa kalkamam. Önce düştüğümü kabul etmem lazım. Bunu kabul edince ayağa kalkması da kolay oluyor. Göz yaşlarının asil olduğunu söylemişti bundan yıllar önce sevgili şair Melon Şapka, bence de öyle. Çünkü ya yanaklarda kuruyorlar ya da dizlere düşüyorlar, toprağa değil. Ağlamak gerekiyorsa ağlamak lazım, gözleri ıslatmak lazım. Seviyorsak, seviyorum diye haykırabilmeliyiz. Erlemeden yaşamalıyız, birini görmek istiyorsak gidip görmeliyiz. Özlüyorsak çağırabilmeliyiz. Yaşam önümüzden akıp gidiyor, yüreğimizden geçenleri ertelemeden gerçekleştirmeliyiz. İşte bunları yapınca, hissettiğimiz gibi yaşayınca, yürek kolaylıkla taşıyor içindekiler. Yunan mitolojisinde geçer, bir gün bütün Tanrılar toplanmış ve mutluluğu öyle bir yere saklayalım ki, insanlar bulamasın, demişler. Her kafadan bir ses çıkmış ve sonunda Tanrılardan biri demiş ki," mutluluğu insanların içine saklayalım, kimsenin alklına içine bakmak gelmez". İşte o zamandan beri mutluluk, bizim bakmayı akıl edemeğimiz yüreğimizde saklı. Yani uzaklarda değil, içimizde, yeter ki içimize bakmayı bilelim. Yeter ki, sevmekten korkmayalım. Pelin şiirlerinde ve yazılarında bunu haykırıyor hep aslında. Sevmekten korkmamayı, her şeye rağmen sevmekten kaçmamamız gerektiğini. Bütün bunları taşırken bazen taşıyorum elbet, o kadarı olacak.

- Bir kadın ve bir şair olmak. Biliyorsun bir önyargı hep vardır kafalarda. Bu durumu ve son dönem edebiyat dünyasında şiirin geldiği noktaları sen nasıl değerlendiriyorsun. Sen nereye kadar koşmak istiyorsun?

- Bir kadın olduğum doğru, bu gerçeği değiştirmek istemem ama şair olmak dersen, orada biraz dururum çünkü bunun için daha çok yol almam lazım. Kimi sevdiğim şairler, bana da şair diye hitap etttikleri zaman, böyle düşündükleri için söylediklerini biliyorum ama yine de hayatım sonlanana kadar şair olmak/olabilmek için çalışacağım.
Yazan bir kadın kalem olarak, artık insanların eskiye nazaran daha yapıcı olduklarını düşünüyorum. Aslında çok başarılı kadın şairler var ama çok fazla bilinmemeleri ve sadece bir dönemin içinde kalmaları, kadın şair sayısının az olduğunu düşündürüyor bizlere. Mesela, Dünya Şiir günü etkinlikleri çerçevesinde, İzmir'de şiir günleri düzenlendi ve gerek yurt çapından, gerekse yurt dışından çok değerli şairler geldi. Ama sadece bir elin sayısı kadardı kadın şairler, onca katılımın içinde. Şiirde elbette cinsiyet yok ama artık kadınların daha fazla ön plana çıkmaları gerekiyor. Çünkü şiir hepimizi barındıracak kadar geniş. Kitap alışverişimi yaptığım yere son çıkan bir iki şiir kitabını soruyorum mesela, aldığım yanıt,"pelincim şiir satmıyor, biz de getirmiyoruz, sen de şiiri bırak roman yaz". Duymaktan üzüntü duyduğum bir cevaptı. Şiir daha iyi karşılanmalı diye düşünüyorum. Her ne kadar eskisi kadar popüler bir edebiyat dalı olmadığı söylensede kimi zaman, ben buna katılmıyorum, hatta şiirin giderek daha da güzel noktalara geldiğini görüyorum ve bir daha şiir satmıyor cevabını almak istemiyorum.

Kadınlara karşı ise bir ön yargı yok bence, sadece şiir yazan kadınların kendi ön yargılarını yıkmaları ve adım atmaya devam etmeleri gerekiyor. Bana gelince, ben koşmak değil de, sonuna kadar yürümek istiyorum Kadri. Elbette kimi yerde dinlenmek, kimi yerde nefes almak ama inançla adım atmaya devam etmek istiyorum.. Benim yürüyüşüm böyle olacak, hızlı ama bilinçli adımlarla, yorulmadan. Çünkü şiir içimde bir deniz ve deniz olmadan da yaşamam çok zor.

- Bir kitap projesi içinde olduğunu biliyorum ve merakla bekliyorum da kitabını bu arada . Sen yine birlikte yola çıktığımız hayal dergisinde bir köşe de hazırlıyorsun bu anlamda çalışmaların ne durumda ...

- Kitap projesi. Evet, artık zamanın geldiğini düşünüyorum ve şiirlerimi bir kitapda toplamak istiyorum. Umarım en kısa zamanda çocuğumu ellerime alabilirim. Aynı zamanda bir de deneme kitabı çalışması içindeyim şu an. Düz yazılarımı taşıyan bir çalışma olacak. Ayrılıkları iyi bildiğine ve iyi yaşadığına inanan bir insan olarak, "Ayrılıkla Sevişiyorum" adı altında, yürekte vedaların nasıl barındığını anlatan bir deneme kitabı çalışması içindeyim. Bu arada senin de belirttiğin gibi, Hayal dergisinde "derginin solisti" adı altında, şiiri ve müziği birleştirerek yazılarımı paylaştığım bir köşem var. Tavsiye ettiğim kitapları, müzik çalışmalarını ve yürekten geçenleri dile getirdiğim bir köşe. Ama bundan sonra bir takım söyleşilerle de köşemi zenginleştirme düşüncesindeyim. Yani şiir yazan aynı zamanda müziğin içinde olan değerli kalemlerle okurlarımızı buluşturmayı düşünüyorum. Umarım Hâyal uzun soluklu bir dergi olur ve düşündüklerimi yapabilirim.

- Bizi buluşturan şiirler ve şarkılar ötesinde hangi sularda var Pelin ? Hani şu aynı kıyıların aynı dizeleri ve notaları ben cevabını kısmen biliyorum ama sen hangi şairleri keyif alarak okuyorsun, hangi şarkıları keyif alarak dinliyorsun ?

- Evet, bizleri şiirler ve şarkılar buluşturdu Kadri ve iyi ki de buluşturdu çünkü dostluğun en tatlı ve en güzel sıcaklığını yakaladık. Hayatımda tesadüflere pek inanmam, bu yüzden her olayın ve insanın bir amaç doğrultusunda karşımıza çıktığını düşünürüm. Ve zaman geçtikçe de nedeni belli olur. Seninle bundan üç yıl önce " toprağım " diyeceğim dost yanım olman için tanıştığımızı, şimdilerde en net haliyle görüyoruz.

Şarkıların ve şiirlerin çok ötesinde bir yerde değilim ama Pelince suların içinde yüzüyorum sanırım. Okuduğum şair isimleri olarak şu an sana isim vermek uzun olur. Çünkü bir çok kalemi okuyorum ve herkesden aldığım farklı tatlar var. Ama yine de etkilendiğim kalemler var elbet, baş ucu şairlerimde. Nazım Hikmet ilk okuduğum şairlerden biridir ve hala daha okumaya devam ettiğim. O.Veli, Ş. Erbaş, A. Akova, Y.Odabaşı, M.Mungan, C.Süreya, E.Turgut, A.Öktem, G.Akın,G.İnal, İ.Berk, A.İlhan, H.Savlı, H.Ergülen, H.İbrahim Baran, K. Aydemir aklıma ilk etapda gelenler ama elbette ki bu kadar değil..Okumaktan keyif aldığım çok kalem var, saymak zor. Oğuzhan Akay'ın ise şair olarak yeri ayrıdır bende. Onun, hayatın içinden çıkan şiirleri, muzırlığımı ortaya çıkarıyor. Farklı bir kalemi var ve kelime oyunları, şiirlerindeki ironi, lirizm fazlasıyla etkilendiğim tarafı. Onun için baş ucu şairim diyebilirim. Aynı zamanda isimleri edebiyat dünyası içinde geçmese de, edebiyat ve şiir sitelerinde de okumaktan büyük keyif aldığım kalemler olduğunu söyleyebilirim. Umarım onlar da şiirleriyle tanınacaklar bir gün. Bunu kendim içinde diliyorum elbette. Ve son olarak, bir kitabı olmasa bile şarkıları yeter, Sezen Aksu da bir şair bana göre. Hem de sıkı bir şair. Belki garip gelecek ama bazen de denizin kenarına sokulup kendimi okumayı seviyorum Kadri, yani içimden geçenleri, içime dokunanları..İnsan kendini de, yüreğini de okuyabilmeli bana göre.

Şarkılara gelince...işte bu da geniş bir cevabı olan soru. Çünkü müziğin hayatımdaki yeri bambaşka..şarkı söylemek ise, yaşadığımı hissetmem demek. Yazarken mutlaka müzik dinlerim. Bir cümlenin içine sığdıramam ama bir kaç isim vermem gerekirse, Sezen Aksu beni ve şiirlerimi büyüten kadın. Düş Sokağı Sakinleri, Ezginin Günlüğü, Zuhal Olcay, Vedat Sakman, Leman Sam gibi, dinlerken müziğin içindeki şiiri alabildiğim sanatçıları dinliyorum. Etnik ve enstrumantel çalışmalar da ilgimi çekiyor. Türk Sanat Müziği ise ilk göz ve yürek ağrımdır. Seninde bildiğin gibi Yunan müziğine karşı ayrı bir ilgim var. Rembetiko asla vazgeçemeyeceğim bir müzik. Yani sevgili Kadri, isim vermek her iki alan için oldukça zor. Bu yüzden Pelin'in yüreğine dokunan ve yüreğinden kuşların uçmasına, denizlerin geçmesine, çocukların gülümsemesine sebep olan her güzel kalem, yapıt, duygu, Pelin için güzeldir. Güzel olan şeyleri ayıramam ki...

- Şiirlerin ve şarkıların ötesinde bir Pelin Onay. Mesela başka nelerle uğraşmıştır. Neleri unutamamıştır hani kendi adına, neleri unutamayacaktır?

- Geçmişe dönüp bakmak nasıl da gülümsetti, kimse büyümek istemez ki zaten..Lise yıllarında üç yıl okul tiyatrosunda oynadım ve kimi müziklerini de besteledim. Tiyatro bambaşka bir sanat dalı, o tozu yutunca anlıyor insan. Bunun yanında, üç yılı lisaslı olarak, yedi yıl basketbol oynadım. Kısacık boyumla bunu da yaptım yani:)). Türk Sanat Müziğine çocukluğumdan beri ayrı bir aşk beslediğim için, iki yıl kadar da Balıkesir Kültür Bakanlığı TSM korosunda görev aldım. Hayatımın en anlamlı zamanlarıydı ve bana çok şey öğretti. Hala daha musikimizin o güzel parçalarına eşlik edebiliyorsam, bunu çocukluğumda beni uyutan kanuna,uda, akordiyona ve o zamanlarda ki koro çalışmalarına borçluyum. Aslına bakarsan, elimi, uzatabildiğim her yere uzatmaya çalıştım, uzatmak istediğim yerlere. İçimde ukte olarak konsevatuar kaldı. Çok istesem de giremedim ama hayat üniversitesinde herkes gibi hala bir öğrenciyim ve umarım bitirme tezim hemen istenmez.

- Yani Yunan müziği demişken şiirlerinde izler görüyorum senden Giritten ... Hadi al bizi ve Ege ye götür desem ve çiz desem resmini o kıyıların ... Ne dersin bu işe ... Ne der o Giritli yüreğin bize?

- Yassu vre derim sevgili Kadri..Ege, kendimi kıyılarına ait hissettiğim, kimi zaman vurulduğum kimi zaman ıslandığım kimi zaman da coştuğum deniz..başka şehirlerin ve denizlerin gelini olmayı düşlediğim zamanlarda oldu ama bir şekilde Ege'ye sığındım yeniden ve kabul etti dönüşlerimi...bırakıp gitmek istedin, demedi...göz yaşlarımla ıslandı, gülüşlerimle sevindi, isyanımla üzüldü, onu bırakıp gitmekle tehdit ettim, kızmadı..belki de bu yüzden yollara çıkıp gidemedim...arkamda Ege'yi, İzmir'i bırakmak istemedim..bir şiirimde diyorum ki, "izmir, sen benim erkeğim gibisin / ne yaparsam yapayım beni bağışlayacak gibisin"...İzmir'i, ötesi Ege'yi böyle görüyorum işte...Yani Kadri, Giritli yüreğim, yassu more der..susar ve Samyotisa'yı söyler..akıp gider uzaklara, uzaklar geri getirir, şarkılar dolanır diline, çözemez..çözmek de istemez hani..belki de çözülmek gereksizdir, taşıyabiliyorsa yürek her bir ezgiyi...bazen "Ege'nin kadını yine coşmuşsun" diyorlar, şiirlerimi okuyunca..coşan ben değilim aslında, yüreğimdeki gül bahar şarkılar ve yaşama sevinci, içimde beslenen aşk..coşan ben değilim aslında, gözlerimden taşan Ege'dir...dilimi ıslatan Ouzo, beni bana getiren Rembetiko, çağlasam da durulamayacağım şarkılardır gerçekte coşan..şiirlerim Egeli..çakır keyifler belki ama sevgiden diyelim biz buna..sevmeyi sevmekten..Yani Kadri, belki de kısaca, "çalsin sazlar../..geldik biz ağlamaya?" der yüreğim....der ve yürür Ege'nin sularında..


- Ki ben biliyorum bu yolculukta sen çok güzel bir yol arkadaşısın. Söyleşimizin sonunda o canım şiirlerinden birini bizlerle paylaşmanı istiyorum?

Yâr Gidiyor

yâr gidiyor
antik bir aşkın katıntıları kalıyor sular altında
“yasu!” diye bağırıyor bir balıkçı
eyvallah çekiyor yan masadakiler
bir kadın derinden “samyotisa'yı” söylüyor,
“sagapo me agapi” diyor
bütün meyhane başını önüne eğiyor
kadın şarkı söylüyor
kadın ağlıyor
yâr gidiyor

ertelenmiş
ve söylenebilecek bütün sözler adına,
derin bir sessizlik birikiyor yüzlerde
şehvetli melodilerin titreyişi bedenlere dokunuyor
sevişmek nasıl da özlem yüklü
sevişmek nasıl da zor özlerken
celladını bekleyen
ama korkularına rağmen tahtını bırakamayan bir kral gibi,
tedirgin bütün duygular
kadın biliyor
herkes susuyor
yâr gidiyor

Nikolas'ın sesi yıkıyor ortalığı,
hala bırakamadığı rum şivesiyle
“canlanin bre yavrularim../ sevdadir bu../..yine gelir..”
kadın ve Niko göz göze geliyor
Niko anlıyor
kadın konuşamıyor
yâr gidiyor

masada kalan bir kaç meze
ve yarım bardak tutarında nefes alan,
bir kadeh rakı geceye kalkıyor
dalgalar yüreklere vuruyor,
yürekler ıslanıyor
balıkçı ağlarına takılıyor bütün hüzünler
“denizden babam çıksa yerim” diyen Manos
ah! Manos
Manos bile konuşamıyor
kadın kadehini dolduruyor
sigarası intihar ediyor
yâr gidiyor

giderek derinleşen bakışlar,
Madam Sophia'nın sesine takılıyor
“hadi ama../..çalsin sazlar../..geldik biz ağlamaya..?”
kör Maryo lyra'sını çalmaya başlıyor
vurulan kadehlerin yankısı duvarlardan dönüyor
herkes müziğe eşlik ediyor
kadının yüreği yanıyor
kadının yüreği kanıyor
yâr gidiyor..

---
(1)rumca'da, yâr gidiyor, demek
(2)rumca'da “şerefe” demek
(3)rumca bir şarkı
(4)rumca'da “seni sevgiyle seviyorum, demek


- Bir şiir ki hüzün makamı yüreğine sağlık güzel dostum. Ama ben bir de şarkı istiyorum. Seni yakalamışken şu sesin ile yol almak. Kimbilir belki eşlik bile edebilirim ne dersin?

- Öyleyse ben de sana "Arkadaş" şarkısını gönderiyorum sevgili Kadri. Çok teşekkür ederim bu keyifli sohbet için. İstanbul'da seninle bu söyleyişi yapmak ve dost yüreğinle buluşmak gülümsetti beni. İzmir'e daha dolu, daha sıcak döneceğim. Kalbim Ege'de kaldı, diyor ya Sezen, kalbime doğru gideceğim.

 

Söyleşi : Kadri Karahan / 25 Haziran 2005