Bir
Şair ... Bir Dünya ... / Romina
- Öncesi ‘'Romina'nın Teyyaresi'' isimli radyo programı ile tanıdık sizi ve sonrasında Gülçin ile birlikte ‘'Fıstıki Musiki'' isimli programı sundunuz. Ve elbette ‘'Rominight'' yine hafızamızda. TV ve radyoların herkes için özel olduğu bu zamanlarda bir hayli ses getiren bu yayınlara dair eminim anlatacağınız çok şey vardır. Biz dinlemeye hazırız.
- Ne anlatılır ki bilemedim. Gayet güzeldi, sanırım 20 yaşında bir kadının kariyer başlangıçı için büyük şanslar olsa gerek. Elimden geldiğince ve o yaşların getirdiği saçmalıklara kapılmadan değerlendirmeye çalıştım. Bugünde görüyorum ki güzel insanlar biriktirmişim … :)
- Henüz olmamış / Henüz dalındaki / Sevgili / Sana diyeceklerim var / Anlatamadıklarım var / Düşünüyorum da / Dinlemen gereken / Ne çok şey var / Kalbime dair ... Ve ilk şiir kitabınız ''Hiç Olmamış Sevgiliye Hiç Verilmemiş Yazıntılar''. Nasıl hazırdı artık şiirleriniz bir kitap olarak bizlerle buluşmaya, nasıl ilgi gördü okurunda, nasıl tepkiler aldınız en başta?
- Üç kitabımda da doğrusu nasıl hazırlandığını fark etmedim bile. Öyle çabucak oldu ki üçü de … :) Şiirler hep durup dururken geldi ve yazıldı, çok geceler uykumdan fırlayıp yazdığımı bilirim sadece. Olurmuş öyle, sordum, sadece bana olmuyormuş yani … :) Okur daima çok güzel davrandı bana sanırım şanslıyım Çok bulaşmadım devamında o dünyaya. Şiirle ilgili ahkam kesmedim, hep kendimde kaldı. Kaldı ki kesilecek ahkam da olduğunu sanmam bu konuda. Ne görüşe ne de eleştiriye açıktır şiir. Şiir kişisel bir yaratım, fabrikasyonu olmaz o işin bence. Dolayısıyla da kimsenin yazdığı şiiri eleştirmem. Ya beğenirim ya beğenmem. sadece beğendiğimi yakınlarımla paylaşırım, sadece yakınlarımla. Programlarımda kullanmam, yabancılaşıyorum o vakit ama bunu çok güzel değerlendiren radyo programcıları var …
- ‘'Şiir desen değil, düzyazı desen değil. İlla bir adının olması gerekmiyor zaten. Ben yazıntı diyorum bu kitabın tarzına'' diye bir açıklamanız var karşılaştığımız. Ve el yazınız ile yayınladığınız ‘'Uğur'lu Çarşamba'' hemen ertesinde bir cep fotoromanı başlığı ile sunuldu edebiyat dünyasına. Peki ya bu çalışma? …
- El yazısı ve o yazılış biçimi sadece estetik durduğunu düşündüğüm içindi. ‘'Uğur'lu Çarşamba'' ise sadece , bizim çocukluk ve ilk gençliğimizde çıkan o küçük kitaplara bir göndermeydi. İçindekileri sadece denedim, bir sürü şeyi hala denediğim gibi … :)
- Bu iki kitabınızı takiben ‘'Dilek Şart Kipi – Üçü Bir Yerde -'' ile karşılaşıyoruz ve buradaki şiirlerinizi ‘'Ne idüğü belirsiz bir kuşağın kadınlarını ortak karşılamasını umduğum şiirler'' olarak tanımlıyorsunuz. Hemen biraz açalım mı bunu. İlk iki şiir kitabına göre bu kitapta nasıl bir şiir/şair duruşu mevcut? Günden güne taşlar yerine mi oturuyor yoksa kaldığı yerden devam mı ediyor bir öykü?
- Gerçektende benim jenerasyonumun çok arada kaldığını biliyorum. Bunun çok örnekleri oldu hayatımda. Pek çokları var ve pek çoğumuz yolumuzu bulmakta zorlanıyoruz. Ne annelerimiz gibiyiz ne yeni kuşak gibi, ağırlığı çok fazla, her iki tarafı da anlayıp her ikisine de ait olamamak tuhaf bir gelişimsizlik yaratıyor. Evet gelişiyoruz ama nereye doğru? Çoğumuz bunu bilmiyoruz… Erken evlenmek istemiyoruz ama çocuk istiyoruz, özgürlüğümüze düşkünüz, her şeyi kendimiz hallediyoruz ama evlenmeden çocuk doğurmayı gözümüz yemiyor … :) Bunun gibi irili ufaklı hayatın çok özüne dair sorun yaşıyor benim kuşağım kadın. ‘'Dilek Şart Kipi'' aslında 3 kitabın özeti gibi de görülebilir kitabın yarısına kadar ilk iki kitabın derlemesi var. Kalan bölümü yeni şiirlerden oluşuyor… ve ‘'Uğur'lu Çarşamba'' ile arasında geçen 6 yıl elbette ki benim kelimelerimde bir gelişim sağlamıştır ama ben şiire teknik olarak bakamadığım için bu konuda yorum yapamam. Ama sorarsan ki duygular ne alemde, hepsi sağlam ve daha da yükselmiş vaziyette geçti bence şiirlere … :)
- Yazmak hep aklınızda olan bir şey miydi? Ve şiir … Şiir sizde nasıl bir coşku, en çok neleri yaşama ve anlatmak? Bugüne kadar sizi kimler etkiledi şiirleri başta olmak üzere yayınları ile? Kimleri okudunuz, kimlere hayranlık duydunuz? Size göre bir şair olmanın kriterleri yine ne? Bir de hani başka bir meslekte ilk olarak karşımıza çıkan ve daha sonra kitapları ile buluştuğumuz isimlere karşı sanki bir önyargı var mı ve siz hiç hissettiniz mi böyle bir şey?
- Yazmak, özellikle şiir yazmak için herhangi bir kritere ihtiyaç olmamasından yanayım çünkü bunu yaparsanız kişinin en yüksek noktasındaki duygusuna ket vurmaya çalışmış olursunuz ki buna kimsenin hakkı olamaz … Son yıllarda çok isimsiz insanın yazı ve şiirlerini okudum ve hala okuyorum… Pek çoğu adını bildiğimiz ve ben dahil birçok insandan çok daha güzel şeyler yazdı. Asıl onlar bir yolunu bulup ortaya çıkmalı, daha çok şiir ve yazı okunmalı. Çok heyecan verici insanlar var yazan, başka işlerle uğraşıyorlar ama bunu da zevk için yapıyorlar. Kimisi asla yazdıklarını yayınlamak istemiyor zaten şartta değil. Benim etkilendiğim şairler ve yazarlar şiirlerimde en çok adı geçenlerdir. Tutkuyla, Veli'yi, Süreya'yı severim, Marquez'e yürekten bağlıyım. İkisini kaçırdım keşke Marquez'i tanıyabilseydim, Bukowski'de gideli çok oldu, baksana şu isimlere ben galiba serserilere hayranım … :)
- Biz sizi bir dönemin ses getiren filmi ‘'Eşkıya''da da izledik. Konusu ve kadrosu ile zengin bir proje, nasıl bir anlam buldu sizde sinema ki sonrasında devam etmek istediniz mi mesela? Bu arada bir John Cusack hayranı olduğunuzu ve yanılmıyorsam bu sevginin de uç noktada durduğunu biliyorum :) Yanılıyor muyum? özetinde biraz sinemadan da konuşalım istiyorum sizi yakalamışken …
- Sinema çok mühim bir yerde benim için, iyi bir film izlerken o şeyi gerçekten yaşadığımı hissettiğim olmuştur. ‘'Eşkiya'' müthiş bir deneyimdi. Her şeyin başında Yavuz Turgul'un setinde olmak bambaşka bir şeydi, o sette gerçekten bu işleri yaparken de nasıl saygılı olunabileceğini net gördüm. Olgun ve hazmetmiş insanlarla çalışmak harkuladeydi.
John Cusack'ın hastasıyız tabir-i caiz ise … :) Kendisi hayatımdaki en yakışıklı adamdır. Annem asla bu fikrime katılmaz ayrıca sinemasal değer olarak kayda değer çok az filmi olmasına karşın zat-ı alim kendisine karşı bambaşka duygular beslemektedir … :) Teen age gibi güzel dimi … :)
- Bir süre önce Amerika'ya gittiniz ve İngilizce eğitiminizi tamamlamanın yanında oradaki radyolarda meslektaşlarınız ile bilgi alışverişinde bulundunuz. Siz bu işi uzun yıllardır yapan biri olarak orada neler ile karşılaştınız, nasıl birikimler ile döndünüz ülkemize? İdealleriniz içerisinde bir gün mesleki hayatınızı uluslararası bir boyutta sürdürmek fikri var mıdır mesela? Peki hayalleriniz arasında başka neyi yaşamak, tatmak var mesela ya da nelere dokunmak var?
- Orası da değişik bir deneyim oldu bana. Hem kendi milletimden hem de başka milletlerden çok tanıdığım oldu. İlginç gözlemlerdi … :) Amerika'da radyo bizden biraz farklı yapılıyor!!! Bir defa adamların reklama bakışları bizimkinin yanına bile yaklaşamaz ya da biz onların … Bizim reklamcılarımız fazla maliyet olacak diye kendi vitrini olan yüzleri müşterilere sunulacak dosyalara sokmazken onlar dev binaların tepelerine billboardlar asıyorlar. Bir de onlarda bu işi 5 yıl yaptıktan sona rahatça büyük paralar kazanabiliyorsun ama bizde 20 sene yapsan da kiradan kurtulamıyorsun … :) Bilmem aramızdaki farkları net açıklayabildim mi? Radyo bizde dışardan çok parıltılı görünen bir şeydir ama içide seni yakar. Buna rağmen hastalıklı bir şeydir bir başladın mı kolay kolay vazgeçemez hep onu özlersin … :)
- ‘'Comedy Club''den söz edelim istiyorum hemen peşinden. Zira ülkemizde farklı örnekleri de olan bu projeniz aslında Amerikan konsepti taşıyor ve siz bunu bizim mizah anlayışımızla tamamlayarak bir bar ortamında izleyici ile buluşturuyorsunuz? Peki hayata geçmesi ne kadar zaman buluyor, seyirci tarafından nasıl karşılanıyor? Bir de amatör oyunculara sanırım fırsatlar sunuyor öyle değil mi?
- Komedi kulübü ortağımla beraber uzun süredir hayal ettiğimiz bir şeydi. Bir barda hayata geçirdik ama şimdi ara verdik. Yeni bir mekanda tekrar izleyici ile buluşturmayı planlıyoruz. Çünkü bar misafiri bu işi çok sevdi, düşünsenize bir bara gidiyorsunuz içki içip sohbet ederken gecede birkaç performansçı çıkıp bir de sizi güldürüyor, ne ala. Amerika'da çok profesyonelce yapılıyor bu iş çok uzun yıllardır. Bizde de sanırım bizim deneyimden sonra pek çok yer açılacaktır, umarım açılırda … Çünkü buna gerçekten ihtiyaç varmış bunu gördük ve amatörleri sahneye çıkarmak ta gerçekten büyük heyecan. Yeni yerde özenle üzerinde duracağımız iş bu olacak.
- Son olarak yayıncı kimliğinizden dolayı bir albüm, oyuncu kimliğinizden dolayı bir film, yazar kimliğinizden dolayı bir kitap adı almak istiyorum sizden. Ama sizi her zaman etkilemiş, sizde ayrı bir yeri olan çalışmalar olsun bunlar ve bir de mesajınızı almak istiyorum yine tüm bu alanlarda mesleki bir kariyer elde etmek isteyenlere Romina neler söyleyebilir?
- Ben hep mesaj vermekten kaçtım. Bunun için kendimce sebeplerim var. Mesajlar her zaman doğru anlaşılmaz bir de bizim yaptığımız iş tamamen egolar ile ilgili olmasından kelli kimseye bir şey söylemem ben. Herkes kendi yolunu çizer sadece gerçekten hazımlı olmak lazım kalıcı olmak için.
Levent Yüksel' in ‘'Medcezir''i hala önemlidir benim için. Film çok komplike bir durum hayatta tek isim vermem … J Ama kolayca G.G. Marquez ‘'Kolera Günlerinde Aşk'' deyiveririm … :)
- Bu keyifli söyleşi için çok teşekkür ederiz sevgili Romina. Hayatın en güzel karelerinde yeniden görüşmek üzere.
- Güzel sorulardı. Teşekkürler, sevgiler …
Söyleşi
: Kadri Karahan / Haziran 2007