Bir
Şair ... Bir Dünya ... / Selma Çuhacı
- Öncelikle sizin şiirlerinizi ve denemelerinizi bir araya getirdiğiniz ilk kitabınız ‘’Çatıdaki Çiçekler / Hep Bir Yarın Var’’ geçtiğimiz günlerde yayınlandı. Kitaptan önce sizi söz yazarı kimliğiniz ile tanıdık biz yıllarca ve ben oradan söyleşimize başlamak istiyorum. Nasıl başladı her şey; içinizdeki sözler nasıl kağıda kaleme oradan notalara döküldü; o ilk günlerini dinleyebilir miyiz söz yazarlığınızın?
- Öncelikle bana bu şöyleşi fırsatını verdiğiniz için çok teşekkür ederim. Hani '' ben çok küçük yaşlarda iken'' diye başlanır ya; tüm yolculuk hikayelerine; benimki gerçekten de öyle oldu :) Ailem ben altı yaşımdayken; bana akordeon ardından bir keman alıp müzik derslerine başlatınca; ben de müzik dersi aralarında dinlenmek için şiir yazmaya başladım :) Müzik ve şiir, ben üniversite yıllarına gelene dek hep yarıştılar aralarında ama benim tıp fakültesine girişimle birlikte, derslerimin mekan ve zaman organizasyonu gerektiren ayrı bir uğraşıya izin vermeyecek kadar yoğunlaşması; şiirin ön plana geçmesine neden oldu.
İlk olarak profesyonel anlamda şiirlerimin şarkı sözüne dönüşmesi; 1984 yılında ağabeyim Yavuz Çuhacı'nın bir şiirimi bestelemesiyle gerçekleşmiştir ki o şarkı Nil Burak'ın ‘’Benim Sevdam’’ adlı uzunçalarına adını veren A1 şarkısı olarak yayınlandı. Ben de böylece henüz öğrenciyken profesyonel anlamda şarkı sözü yazarlığına adım atmış oldum. Daha sonra; ağabeyim dışındaki çalışmalarım fakülte bittikten sonra; 90 yılında ilk kez Coşkun Sabah’la başladı. ''Haberin Var mı'' uzunçalarında ''Aşkı Bizde Görsünler’’ isimli şarkının sözlerini yazdım. Ardından Selçuk Tekay’la çalışmaya başladım. ‘’Sen Dünyalar Güzeli’’i, ‘’Hatırlat Biraz’’, ‘’Yorulacaksın’’ isimli şarkılar Adnan Şenses tarafından seslendirilerek 94 yılında en çok satan kaset ve söz yazarı ödülünü getirdi bana.
Ardından Özkan Turgay ile; Bendeniz ''Ah Bir Dönsen'', Yüksel Uzel ''Bilemiyorum'', Emel Sayın ''Vay Vay Vay'', Emrah ''Gitme Sevgilim'', Ferhat Güzel ''Laf Aramızda'', Orhan Gencebay ''Sadakan Olsun'', ''Haciz Koydular'', Selami Şahin ile; Ümit Besen ''Adı Aşk Olsa Bile''; Özer Şenay ile; Müslüm Gürses ''Hiç Durma Sen de Terket'' ilk çalışmalarıma örnek gösterilebilir.
- Rahmetle andığımız besteci Melih Kibar’ın ‘’Çiğdem Talu’dan sonraki kadın söz yazarım’’ diye bir açıklaması var sizin için. Zira ikilinin eserlerini yıllarca biz Erol Evgin’den dinledik, sizin de Evgin ile uzun zamandır söz yazarı – besteci – yorumcu ilişkiniz var. Nasıl yakalandı bu elektrik, nasıl bir dostluk içerisindesiniz; önümüzdeki günlerde yeni sürpriz çalışmalarınız olacak mı yine birlikte?
- Bizi Erol Evgin'le sevgili Melih tanıştırdı. İlk önce biz Kibar'la çalışmaya başladık; rahmetli Melih benden o kadar söz etmiş ki Erol beye, Erol bey de çok merak etmiş; öylece bir gün Melih’in stüdyosunda bir araya geldik. Yıl 93, aylardan Aralık'tı. O gün bugün; Erol bey ile birlikte çalışıyoruz. İlk çalışmamız ''Ben İmkansız Aşklar İçin Yaratılmışım'' şarkısıdır. ''Sen Unutulacak Kadın mısın'' albümünde bu şarkı dahil toplam 8 şarkımız var; 96 yılı. Ardından ''İbadetim'' albümü; yıl 2003.
- Bugüne kadar bu isimlerin dışında Orhan Gencebay’dan Selami Şahin’e, Uğur Dikmen’den Levent Çoker’e birçok besteci ile çalıştınız. Zira 96 yılında ülkemizi Eurovision’da temsil eden Çoker bestesi ‘’Beşinci Mevsim’’den 97 yılında Kahire Uluslararası Şarkı Yarışmasında ülkemizi temsil eden Mine Mucur Bestesi ‘’Bir Yarın Var’’a kadar haklı başarılar da kazandınız. Söz yazmak sizin için nasıl bir duygu; söz yazmak beraberinde nasıl bir duygu; nasıl bir yetenek ya da birikim gerektiriyor?
- Çok teşekkür ediyorum öncelikle. Sanırım ben kendimi şiir yazarak ifade edebiliyorum. Çok suskun bir çocukmuşum ben; rahmetli babacığım hekimdi benim; meslektaş yani benim aşırı içe dönük ve melankolik çocukluğum; mesleğinin penceresinden bana bakışında kaygı duymasına sebep olurmuş; sanırım ben de o yılların acısı çıkarırcasına; okul dönemimde bir başlamışım konuşmaya. Ama sanırım biraz da burcum gereği (balık-başak); çok konuşur gibi görünsem de iç dünyamı kolay paylaşamam. Rahmetli Melih; sen kendinden söz ederken bile kendine teğet geçiyorsun derdi;sanırım haklı. Kendime teğet geçmediğim; sadece şiirlerim ve denemelerim var sanırım :)
|
- Son yıllarda piyasada rağbet gören şarkıların yanında yazdığım sözler kimseyi ilgilendirmiyor demişsiniz ki; sizlerin yazdığı sözleri bugün keyifle dinliyoruz ama bahsettiğiniz şarkıları yarın eminiz anımsamayacağız. Size göre şarkı sözlerinde kendini gösteren bu durumun açılımı ne, neden böyle, bu böyle devam edecek mi beraberinde? Herkes söz mü yazıyor herkes neden söz yazıyor?
- Ne yazık ki önce ünlü olma amacıyla çıkılıyor yola ve sizi ünlü yapacak her yol deneniyor artık sanırım şarkı sözü yazmak(!) da bu yollardan biri olarak görülebilecek kadar hafife alınıyor. Oysa şarkı sözü ;şiir niteliği ve kalitesinde olmalıdır bence;ancak o zaman halka sunulma cür'eti gösterilebilir. Oysa iki kelimeyi bir araya getirip; çocuksu bir kafiyeyi yada tekerlemeyi yakalayanlar; aaa ben de söz yazdım diyor. Oysa bu kadar kolay olmamalı; dil'i bilmeden edebiyata dair bir birikim, bir donanım olmadan; hayata dair söyleyecek sözü olmayanlar ''söz yazdım ''diyememeli.
- Elbette birini diğerinden ayırmak çok zor ama sormadan da geçemediğim sorulardandır bu yine de? Siz bugüne kadar yazdığınız şarkılarda birine öncelik verdiğiniz oluyor mu, ona bir ayrıcalık tanıyor musunuz içinizde? Bu arada söz yazarı olarak kimleri başarılı buluyorsunuz gerek dün adına gerek bugünün müzik dünyası içinde?
- Evet; siz de çok iyi bilirsiniz ayırım yapmak çok zor ama ille de söylemek gerekse; Erol Evgin'le ''Ben İmkansız Aşklar İçin Yaratılmışım'', Uğur Dikmen'le ortak çalışmamız ''Sende mi Gidiyorsun?'' ve Yavuz Çuhacı ile yaptığımız sevgili Harun Kolçak'ın yorumladığı ''Beyaz Miras''. Söz yazarı olarak da Aysel Gürel ve Kayahan ilk aklıma gelen isimler...
- Ve kitabınız Renkli Hayat Yayınları’ndan yayınlandı. Öncelikle şiir ile şarkı sözü yazma arasında nasıl bir fark var size göre; birbirinden hangi noktalar ile ayrılıyor ya da hangi noktaları ile birbirine bağlılar? Kitabınızda siz denemelerinizi ‘’Çatıdaki Çiçekler’’ şiirlerinizi ‘’Hep Bir Yarın Var’’ isimli başlıklarla sunuyorsunuz. Şiirlerinizden başlayacak olursak ne zamandır bir kitapta buluşmayı bekliyorlar bizimle?
- Bence şiir ve şarkı sözü arasında çok fazla bir fark yok aslında şarkı sözlerinde şiir tadında yazılmalı; o zaman şarkıyı da farklı bir yere taşıyor. Ben hemen tüm sözlerimi şiirlerimden oluşturdum. Ha fark şöyle bir fark; sözde her şeyi daha kısa ve daha çabuk anlatmalısınız; bunu şiirle de başarabiliyorsanız doğruyu bulmuşsunuz demektir.
Kitabım şu an tüm İMGE kitapevlerinden; Beyoğlu-İstiklal cd. Robinson'dan ve internet- İdefixe, Kitap yurdu ve imge.com.tr'den temin edilebilir.
- Gerek denemeleriniz gerek şiirleriniz adına kitabınızı şu sözlerle özetliyorsunuz aslında. ‘’Bir yaşam yolculuğundaki ‘’insan olma’’ telaşının herkese dair satırlarını bulacaksınız’’. İçinde göz yaşından kahkahaya hayat adına daha nice alınan yolda karşılaşıyoruz kendimizle? Kitabınızda hepimizin kendisini bulması kaçınılmaz bu durumda. Peki şu ana kadar nasıl tepkiler aldınız okurlarınızdan, nasıl karşılandı kitabınız kendilerinde?
- İnanır mısınız; kitabı okuyan hemen herkesin ağız birliği etmişçesine söylediği ortak birkaç cümleyi sizinle paylaşmak isterim; '' Elime aldığım andan itibaren;kitabı bırakamıyorum;tuhaf bir bağımlılık oluştu kitapla aramda - Bir solukta okudum; sonra defalarca okudum -Şiirler çok akıcı ve sade bir dille yazılmış, denemeler de çok akıcı, sürükleyici ve şiirsel - Her şiir ve her denemede kendimizden çok şey bulduk ‘’ vs.
- Son günlerin popüler filmlerinden biri ile ilgili açıklamalarınızı okudum, izledim. ''Issız Adam'' sizin yıllar önce yazdığınız bir şiirdi ve de zaten bestelendi, seslendirildi öyle değil mi? Filmin isminin, şiirinizin isminden alınarak kullanıldığını düşünüyorsunuz ama burada kızgın değil kırgın olduğunuzu biliyorum. Yanılıyor muyum?
- Çok kırgınım haklısınız :( Sadece bir izin beklentim vardı; hadi olmadı
bir cümle teşekkür. ''Issız Adam'' bana özel bir kullanımdır ki siz edebiyata son derece haki ve dil ile danseden biri olarak bu özgün kullanımdan doğan hakkı en iyi değerlendirecek kişilerin başında geliyorsunuz bence.
Türkçede kişiler için ıssız sıfatı kullanılmaz; bu tamamen benim anlatım dilimin bir ürünü olarak şekillenmiş ve Altın Güvercin şarkı yarışmasında bile
günlerce konuşulmuştu. Ve en çok da ismiyle sükse yapan daha doğrusu dikkat çeken bir film; benim 11 yıl önce yazdığım bir şarkı sözünün adını taşıyor ne acı :) Melih Kibar'ın bunu görmesini hiç dilemezdim zira telif hakları en hassas ollduğu konuydu; benim adıma çıldırırdı emiinim.
- Bu ülkede çeşitli önyargılar var örneğin şiir herkes yazıyor kimse okumuyor deniliyor, kitaplara her gün bir yenisi daha eklenirken raflarda alıcısı olmadığından kendine yer bulamıyor. Yine kadın şair neden az sayılıyor ki bu hep bir tartışma kabul ediliyor, çoğu zaman o isimler görmezden geliniyor. Kuşkusuz ki alacağım yanıtları tahmin ediyorum adınıza ama zaman zaman siz de böyle sorularla karşılaşıyor musunuz, cevabınız ne oluyor sormak istiyorum yine de?
- Ben açıkçası şairi; kadın yada erkek olarak ayırmıyorum yani benim için kadın yada erkek şair ayırımı yok. Şair olanlar ve diğerleri ayırımı var!!! Ama şair'den kastım; sadece şiir yazan ve bu konuda kendini tescillemiş kişiler değil; hayata şiir penceresinden bakabilen ve bu şairlik ruhunu güçlü bir empati yeteneği ile tescillemiş her kişi; şairdir benim için. Bu anlamdaki şairlerimiz çoğaldığında bence kitaplar raflarda kalmayacak :)
- Sizin hayata bir başka kimliğiniz daha var ki; doktorluk yapıyorsunuz, bu mesleğe dair de duygu ve düşüncelerini almak isterken sormadan edemeyeceğim başka bilmediğimiz yanınız var mı :) Yarınlar adına gerçekleştirmeyi istediğiniz hayalleriniz var mı peki? Yeni bir yılı karşılamaya hazırlandığımız bu zamanda neler beklesin istiyorsunuz önümüzdeki zamanlarda sizi?
- Ben ziraat yüksek mühendisi bir anne ve hekim bir babanın kızı olarak başladığım okul yıllarında; en büyük hayalim bir tiyatro oyuncusu olabilmek ve bunun gereği olarak konservatuar sınavlarını kazanarak; o alanda eğitim almaktı ama ağabeyim hukukçu olunca; baba mesleğini sürdürme görevini üstlenecek benden başka kardeşimiz olamadığı için konservatuar yerine tıp fakültesine girdim ama sonradan çok iyi yapmışım diyecek kadar da sevdim mesleğimi. Tiyatroya karşı aşkımı da; Kent Oyuncularının sahneye koyduğu iki oyuna söz yazarak ve her fırsatta bir oyun izleyerek yaşamış fırsatı buldum.
Yarınlarda ;bir sağlıkçı olarak öncelikle kendim ve tüm yakınlarım için sağlık diliyorum ve kitabımdaki bir şiirimden alıntı yaparak söylemek istiyorum; içimdeki hüzün şairini öldürmek istiyorum!!!
- Bizi yıllarca şarkı sözleriniz ile buluşturdunuz kendinizle ama yıllar sonra sanal bir ortamda karşılaştık sizinle her ikisinde de ama en gerçek hallerimiz ile. Bizlere internet daha birçok imkanı verdi aslında siz de öyle düşünüyor musunuz? Ne kadar vakit ayırabiliyorsunuz kendinize burada, okurlarınız ve dostlarınız ile neleri paylaşmayı seviyorsunuz?
- B en öncelikle beni sizinle buluşturduğu ve sizi tanımama vesile olduğu için bu sanal(!) ortama teşekkür borçlu hissediyorum. Bence ortamları sanal yada reel kılan insanların ne kadar sanal yada reel olduğu. Siz ne kadar sanal bir ruh ve kişilik yapısına sahipseniz; ister internette, ister sokakta, ister iş yerinde, ister konserde, ister nerede olursanız olun; kuracağınız ilişkilerin de o kadar sanal olması kaçınılmazdır!!! Ben internet mucizesinin; doğru ve yerinde kullanmayı bilmeyen birkaç neandertel yüzünden; genel bir karalamaya maruz kalmasına çok üzülüyorum. Aslında bu sadece internet değil; televizyon programcılığından tutun da eğitimciliğe kadar; elindeki silahın ehliyet koşullarına sahip olmayan her kim varsa; o silahı toplumsal bir tehlike ve tehdit unsuruna dönüştürecektir.
- Ve söyleşimizin sonunda bizler için bir şiirinizi paylaşmanızı istesek hangi şiirinizi seçerdiniz bizim için?
- Çok sevdiğim ve Yavuz Çuhacı tarafından bestelenen ve Çağrı tarafından yorumlanan bir şiirimi paylaşmak isterim izninizle.
Bir Sevda Yeşili
Bir sevda yeşili getir bana,
Giyinip kuşansın dallarım.
Güneşin elleriyle ısıt beni,
Yüzü gülsün toprağımın.
Bıktım, gecenin ıslak gözlerinden!
Şenliğini özledim yıldızların.
Bir hasret örtüsü, simsiyah bir kar;
Varılmaz, aşılmaz oldu yollarım…
Yeter bu ölgün yaşamak, yeter!
Yeter, kirli beyaz yalnızlığım…
Rüzgar bakışlım, asi aşkım
Keyfince es, yüreğimde!
Nerdeyse döner kırlangıçlar,
Nerdeyse düşer ilk cemre…
Daha nice şiir daha nice şarkı buluşalım istiyorum sizinle ve de bu keyifli söyleşi için çok teşekkür etmek istiyorum. Çiçeklerin solmadığı nice yarınlar adına.
- Ben size çok teşekkür ederim; böylesi içten, kaliteli ve sorularla cevapların aynı dilde paylaşıldığı, bir söyleşi fırsatını bana verdiğiniz için. Hep var olan yarınlarda; yaşam çatınızdaki çiçekler hiç solmasın dilerim.
Söyleşi
: Kadri Karahan / Aralık 2008