Bir Şair ... Bir Dünya ... / Serdar Oğuz

 

 

- 2006 yılında ‘'Söz Vermiş Aşklara'' ve bu yıl içerisinde ‘'Aşka İnat Zamanlar'' isimli şiir kitaplarınız ile buluştuk. Ve bu kitaplarınızda yer alan şiirler ‘'Ihlamurlar Altında'' isimli TV dizisinde yayınlanarak birçok kişiye ulaştı başta ki; siz zaten TV'nin uzağında değildiniz. Öncelikle yönetmenlik yapıyorsunuz ve biz yönetmen Serdar Oğuz'u kısaca tanımak istiyoruz.

- Aslına bakarsanız asıl işim yönetmenlik ve bunu çoğu kimse bilmez. Hayat tesadüflerle dolu ve içinde saklı bir giz taşıyorsan ki; ben taşıdığıma inanıyorum! Bir gün gün tesadüflerle ortaya çıkıyor. Ankara'da okul bitince - Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo Tv Sinema - 2000 senesinin yanlış hatırlamıyorsam Eylül ayında İstanbul'a ilk kez gelmiştim. Büyük heyecanlar, büyük korkular. Benimki 80'lere ait bir Türk Filmi hikayesiydi o yıllarda. Kuzenim Hakan Yıldırıcı'yla Kasımpaşa'da, içinde her gün mahallenin kedilerini kovaladığımız küçük bir ev tuttuk. Tek bir amacım vardı İzzet Öz'le tanışmak. Kendi içinde apayrı bir hikayesi olan İzzet Öz'le tanışmam sonrası hayatım değişti adeta. Tabi bu çok uzun ve acıtan bir emekle oldu. Yönetmenlik adına her şeyi İzzet Öz öğretti desem yeridir. Hayatımın en önemli fırsatıydı İzzet Öz. Klip ve Tanıtım Filmleriyle geçen dolu dolu İki buçuk senelik İzzet Öz Productions döneminin ardından, “Son” adlı bir sinema filmi için Levent Kırca'yla çalışmaya başladık ve çocukluğumdan belki yeni heyecanlara aç olmamdan olsa gerek bir anda İzzet Öz'den ayrılarak Levent Kırca'nın şirketine geçtik. Ama düşmeden olmuyor ya bu koca şehirde. Bu terk edercesine gidiş her şeyin başlangıcı olmuştu. Ondan sonraki takvimlerden bir yıl, bana göre on yıl çok zor geçti. O yılları çoğu zaman Tepebaşı'ndan Kasımpaşa Deniz Hastanesini gören yamaçtan Haliç'e bakarak, bir gün bu sıkıntıların geçeceğini hayal ederek hatırlarım. Umur Turagay ve Ezel Akay'la geçen reklam denemelerinin ardından bu şehrin o yıllarda beni istemediğine karar vererek İstanbul'dan ayrıldım. Tekrar Ankara. Askerlik ve ardından bana olan tüm kızgınlıklarını unuttuğunu düşündüğüm şehir İstanbul yine! Elmavision Tv'de Sanat ve yemek programları ardından karşıma çıkan ve Tanrı'nın gönderdiğine inandığım - o zamanlar Atv Genel Yayın Yönetmeni, bugün Kanal D Medya Grup Başkan Yrdımcısı - Melis Civelek ve Lale Eren 'le hayatım birden değişti. Atv Tanıtım Departmanındaki yönetmenliğimin ardından, Kanal D Medya Grup Başkanı Murat Saygı tarafından Kanal D'ye transfer oldum. Atv'deki yıllarımdan tanıdığım Tomris Giritlioğlu'nun projesi “Ihlamurlar Altında” ile Kanal D'ye transfer oluşum aynı günlere denk gelir. Şuan Hala Kanal D Tanıtım Departmanında Yönetmenim,

- Peki şiirleriniz bu dizide nasıl yer buldu kendine hani bu fikir nerede doğdu? Aslında bu şiirler daha öncesinde mi kaleme alınmıştı ya da her şey dizinin senaryosuna uygun olarak zamanla mı işledi? Ve bu denli ilgi görmesinin sizde bıraktığı tatlar neler oldu üstüne? Yine aynı zamanda negatif durumları da oldu mu bunun?

- Şiirler tamamen zamanını bekleyen bir tesadüftü benim için. Aslında kimse bilmez :) Atv'deki yönetmenlik yıllarımda yine Tomris Giritlioğlu'^nun “Aşka Sürgün” adlı projesine ilk şiirlerimi yazdım. Yazdım diyorum; çünkü o zamanlar sadece görüntülerin üzerine akan yazıyla şiirlerimi yerleştiriyordum. Bunu çoğu insan bilmez. Daha önce hiçbir dizide yapılmamıştı ve çok güzel tepkiler gelmişti. Sonra zaten Kanal D'ye gelince şiirlerimi Ihlamurlar Altında'da devam ettirdim. Bu kez çok sevdiğim ve Kanal D'deki ilk yıllarımda ve hala büyük manevi destek veren ve herkesin duyduğu bir ses; Feryal Pere okuyordu şiirlerimi. Sonra Bülent İnal, Sinan Tuzcu ve Tuba da okudu. Aslında itiraf etmem gerekirse bu kadar ilgi göreceğini düşünmemiştim. Kitap yazmayı bile düşünmüyordum ama iş öyle bir noktaya geldi ki; bundan kaçış olmadığını anladım. Bülent İnal bir gün bana ” - Neden şiirlerini kitap yapmıyorsun” dedi ve ondan sonrasını biliyorsunuz. Ihlamur Şiirleri beni belki de hiçbir zaman gelemeyeceğim bir noktaya taşıdı. Çok kutsal bir misyonu vardı hayatımda; ama dizi bitti ve Serdar Oğuz hala var. Sırf ikinci kitabımda “ - Ben sadece Ihlamur Şiirleri yazan adam değilim”i göstermek için yayınlanmamış diğer yazılarımı da koydum. Ayrıca çok önemli bir nokta var! Ihlamurlar Altında için yazdığım şiirlerimde hiçbir zaman senaryoya bağlı kalmadım. Ben Yılmaz'la Filizin aşkına bakarak o an içimden gelenleri yazdım, hissettiklerimi. O saf aşk her sokakta var. Bunu biliyorum! O yüzden Ihlamurlar için yazdığım şiirler, herkese ait.

- İlk çalışmanız tamamı ile şiirlerden oluşurken ikinci çalışmanızda ayrıca yazılarınıza da yer verdiniz. Peki kaleminizi gerek şiirleriniz gerek de yazılarınız ile tanımlamak isterseniz neler söyleyebilirsiniz? Size göre bir ruh hali nasıl yansıyor dizelere ya da kelimelere, size en çok yazdıran ne, şair ve yazar yanınız ile nasıl bir dostluk içindesiniz?

- Şu an ikinci kitabım “Aşka İnat Zamanlar” çıktı. Bu kitabım biraz daha dolu, biraz daha ben sanki :) Çok emek verdim ve içine Ihlamur şiirlerimin dışında, “nihayeti sebebinden belli aşk” için yazdığım şiir tadındaki ”gitmek” yazılarımı da koydum. Ben mutluluk eşittir aşk olduğuna inanmıyorum. Aşk mutsuzluktur çoğu zaman. Yürekle beynin kan davasıdır, anlaşamamasıdır, çözüm bulamadığındır. “Mutlu aşk da vardır” dersen ben onu aşk değil de, deli bir sevgiye bağlarım. Hani alışkanlıklar sonucu vazgeçememek. Her sabah aynı yatakta uyanmaya alışmak gibi. Zaten aşklar da bir süre sonra yerini alışkanlıklara bırakmıyor mu? O yüzden mutlu yazılar yazmayı sevmiyorum, gerçeği yazmayı seviyorum. Gerçek aşk da gözyaşıdır zaten. Yazılarıma gözyaşı damlatmayı seviyorum desek en doğrusu olur sanırım :)

- ‘'Aşka İnat Zamanlar'' sürprizlerle de dolu bir kitap örneğin kitabın içerisinde bir DVD var ve bu daha öncesinde rastladığımız bir durum değil. Bu fikir peki nereden aklınıza geldi ve nasıl ilgi gördü okurlar tarafından? İçerisinde yer alan DVD ve taşıdığı görselliği henüz buluşmayan okurlarımız için anlatabilir misiniz?

- ‘'Ihlamurlar Altında'' için hazırladığım haftalık fragmanların, diğer dizi fragmanlarından çok ayrı bir yerde olduğunu görünce, DVD fikri ortaya çıktı. Ben o haftanın fragmanını yayına teslim eder etmez anında youtube'a düşüyor ve anında binlerce kişi tarafından izleniyordu. Ayrıca daha komiğini anlatmak isterim. Sadece fragmanları izleyen bir grup oluştu bir süre sonra :) Yani insanlar izlerken, bu hafta ne olacaktan çok sanki sevdiği bir müzik klibini seyrediyormuşçasına izlediler, her hafta Ihlamurlar için hazırladığım fragmanları. Hazırladım diyorum; çünkü montajını da kendim yapıyordum. Fragmanlarımı arka arkaya koyup bu işi bitirebilirdim ama bu çok kolay olurdu! Sonuçta gece gündüz demeden altı ay gibi bir sürede birinci bölümden son bölüme kadar en unutulmaz görüntüleri yeniden seçerek, Bülent İnal, Sinan Tuzcu, Tuba Büyüküstün ve Feryal Pere'nin sesinden Videoklip tarzında, bir DVD hazırladım. Süresi bir saatin üzerinde. Benim için en önemli özelliği ise arşiv niteliğinde olması. Yıllar geçse de unutulmayan aşk yeniden hatırlanacak.

- Siz şiirlerin seslendirilmesi ve bunların toplamında şiir albümlerinin de kendi içinde bir kitle yaratması hakkında neler düşünüyorsunuz? Siz şiirlerinizi sunum olarak nasıl buldunuz örneğin? Size göre kimler iyi birer şiir yorumcusu?

- Kesinlikle doğru insanlar tarafından okununca şiirler daha başka bir hal alıyor. Daha yakalıyor o an seni. Benim için en güzel şiir okuyan adam kim derseniz Bülent İnal ve Sinan Tuzcu derim. Çünkü şiiri düz okumuyorlar, yaşıyorlar. Oyunculuk yetenekleriyle her harfe anlam yüklüyorlar. Gerçi Bülent'in baya bir sıkıntısı oldu :) Çok albüm teklifi geldi. Müzik yapımcıları bayağı bir peşinden koştu :)

- Aşk şiirlerin en büyük tema'sı ve belki de içinde bir insanın olmadıkça asla hiçbir şeyi kaleme alamaması. Siz aşka yazdınız hep ve dizeleriniz ile de bunu birçok kişi yaşadı, onların da oldu artık duygularınız. Aşk ile nasıl bir dostluk yaşadığınız? Yazdığınız her şey ile ne kadar doğru paralelde kendisi ve ne kadarı ona inanmanız? Aşk ve siz …

- Ben yazdığım her harfe kefilim. Eğer yazdıklarınız yaşanmışlıktan uzaksa hiçbir anlam ifade etmez. Biliyorum ki, yazdıklarımı birileri bir yerlerde yaşıyor. Ben sokağın aşkını, gerçek aşkı yazıyorum. Zengin de olsan, fakir de olsan adı aşk olunca aynı yerde buluşuyorsun, aynı gözyaşını döküyorsun. Bana aşkı soracak olursan, harfleri yaşatacak kimse çıkmadı ama harflerin içinde birileri saklı :)

- Siz bugüne kadar kimlerin kalemine inandınız? Şiirleri ile olsun yazıları ile ya da kimleri okumak bir mutluluk verdi size? Keşke ben yazsaydım dediğiniz bir şiir var mı mesela? Yine çalışmalarınız ile bu piyasada kimler destek oldu yanınızda? Bu kimliğiniz ile bundan sonrası adına nasıl bir yolculuk düşlüyorsunuz beraberinde?

- Çok okuyan bir adam değilim. Çok da okumayı tercih etmem doğrusu. Çünkü kendime özgün bir tarzım olmasından yana olduğum için etkilenmek istemiyorum. Ama beğendiğim yazar ve şairler var. Atilla İlhan, Özdemir Asaf, Yılmaz Erdoğan bunlardan bazıları. Ha bir de çocukluğumda Jules Verne :) Bugün bu röportajı yapıyorsam eğer bunda çok hakkı olan insanlar var. Başta yukarda bahsettiğim insanlar, Bülent İnal, Sinan Tuzcu, Tuba Büyüküstün ve Ihlamur Ekibi, Şükrü Avşar ve Avşar Film ve Kanal D herkes herkes :) vefa benim için çok çok önemli! O yüzden hiçbir kitapta olmayacak kadar uzun bir teşekkür listem var her iki kitabın girişinde de.

- Ve yeni bir kitabın hazırlığı var mı; yeni şiirlerinizi en yakın hangi tarihte okuyabileceğiz? Her birinin mutlaka yeri ayrı içinizde ama öyle ki; biz sizin için en özel olanını istesek ve bu şiirinizi sayfalarımızda paylaşmanızı dilesek hangisi olurdu?

- Üçüncü kitabımı yazmaya başladım. Fazla ipucu vermek istemiyorum ama sadece şunu söyleyebilirim; Bir erkeğin güvendiği tek noktanın, her ne yaşanırsa yaşansın, kendine aşık olan kadının, sevgisi uğruna asla sonları görmek istemeyişine, her hüzün sonrası bir virgül daha koymasına olan keskin inancı ve yıkılışını anlatacağım üçüncü kitabımda. Şimdilik bu kadar ipucu yeter sanırım J Şuan ikinci kitabım “Aşka İnat Zamanlar”ın imza günleri var. Yayıncım Metin Akgün'le tüm Türkiye'yi dolaşacağız. İlk olarak İzmir, Ankara, Bursa, Eskişehir, Denizli ve şuan aklıma gelmeyen birkaç il var. İnsanların yüzlerindeki heyecanı hissetmek beni çok sevindiriyor. İlk kitabımın imza günlerinde yaşadığım mutluluğu ifade edemem. Yazılarımı okuyan insanlarla bir arada olmak bana inanılmaz bir keyif veriyor. Yazı yazmayı çok seven bir adam değilim, çok sıkılganımdır, ama insanların yazılarımı okuması ve sonrasında gerek mail adresime gerekse karşılaştığımızda, yüzlerindeki o heyecanı hissetmek her şeye değiyor. Bende her şiirimin ayrı bir yeri vardır ama ilk üç dersen :)

istanbul

ey İstanbul!
ne kaldı alacağın benden?
neye yarar tüm sokakların boş şimdi o yokken…
onu benden aldın!
sana yenildim bir günahkar yüzünden…
verme istemem! ..bırak! ...üstü kalsın! ...
alacağım yok senden…


ikinci el sevdalar

eskimiş ayrılıklar satıp, sensiz yarınlara taşıdım kendimi…
ama, kullanılmış ayrılıklar bile para etmedi sen gideli…
öğretemedim unutmayı…başaramadım…
seni çalmadan, geceden saçlarını sarkıtmadan tenime, koynumdan ayrılalı bu yüreği avutmayı…
sensiz aç bir sabahın hasret dolu tenhasında, satamadım elimde kalan ayrılıkları…
faydası yok! kim ne yapsın ilk satırı yazılmış ikili yalnızlıkları? hasretinle bedenimi sarmıştım ya!
üşüsem de bu gece, dün gibi yalnızlıklarımı giyeceğim hasretini kaldırıp kışlıkların arasına…
yoksan yanımda, ikinci gidişin olmaz nasılsa!
bir daha kışlar gelmez kapıma…
gelmez ama;
sen ağlarsan, boğulurum bir damla gözyaşında…
dayanamam!
bil ki; istesem de kalmaz!
firar eder anarşist yüreğim…
durmaz ikinci el sevdalarda…

 

- Çok teşekkür ederiz bu keyifli söyleşi için. Şiir tadında güzelliklere hep.

 

Söyleşi : Kadri Karahan / Ekim 2007