- Siz İstanbul Teknik Üniversitesi Devlet Konservatuarı mezunusunuz ve eğitim süreci boyunca birçok enstrümanla tanıştınız. Bize biraz bu eğitim sürecinizden ve size kattıklarından bahseder misiniz öncelikle?
Aslında konservatuar öncesinde ilkokul 3.sınıfta bağlama dersleri almaya başladım. Hocam zaten konservatuarda da görev yapıyordu. Onun yönlendirmesiyle konservatuara girdim. Konservatuarda hem halk müziği hem sanat müziği az da olsa klasik batı müziği eğitimi almak ve bu dallardaki enstrümanları tanımış olmak değişik tınılar ve renklerle iç içe olmak müzik ufkumu tabi ki genişletti.
- Ama aldığınız bu eğitimlere rağmen bambaşka bir müziği tercih etmeniz söz konusu, peki nasıl bir keşif oldu bu, kendinizi daha iyi bir şekilde ifade edebilmeniz mi oldu rock müzik?
- Üniversiteye başladığım yıllarda gitar ve keyboard’a ilgi duymaya başladım. Yıllarca süren tek sesli müzik eğitiminden sonra gitardaki çok sesli müzik yani armoniler beni çok çekmeye başladı. Nota bilmek işimi daha da kolaylaştırdı. Bu çalgıları kendi kendime ya da bilen arkadaşlarla paylaşarak öğrenmeye başladım. Sonra rock müziğin akustik soundu gitarların, bas gitarın ve davulun birlikteliği beni çok etkiledi hem dinlerken hem de söylerken… Yıllarca pop müzik söyledim ve çaldım. Ama rock müzik, şarkılar yazmaya başladıktan sonra kendimi ifade edebilmekte bana yardımcı oldu.
- 18 yıldır sahnelerdesiniz ve gece hayatının aranan seslerinden birisiniz. Sahnede olmak ve bunu uzunca bir süre devam ettirmek kolay bir şey olmasa gerek? Sizin için sahne ya da sahne için siz ne demek bu anlamda; size dünden bugüne kattıklarını, tattırdıklarını öğrenebilir miyiz?
- Evet hiç de kolay değil. Çünkü çok değişik renkleri ve zevkleri taşıyan insanların oluşturduğu bir toplumda yaşıyoruz. İstanbul gibi bir şehirde bu renkler ve zevkler daha da çeşitlenerek çoğalıyor. Böyle bir ortamda insanlara şarkı söylemek biraz zor tabi. Ama ben yıllardır kaliteden ödün vermeden istediğim müziği sahnede yapabiliyorum. Bunun sonucunda da son 8 yıldır aynı mekanda şarkı söyleyerek bugüne kadar binlerce insana hitap etmiş bulunuyorum. Bunun da çok kolay olmadığını düşünüyorum. Sahne benim öteki dünyam orada kendimi çok farklı hissediyorum.
- Geçtiğimiz günlerde ilk albümünüz ‘’İçimdeki Gökyüzü’’ müzik marketlerde yerini aldı. Bu albüm için peki neden bu kadar beklediniz? Yıllar sonra nasıl karar verdiniz bu albüme ve nasıl bir hazırlık süreci yaşadınız?
- Albüm yapmaya karar vereli aslında 12-13 yıl oldu. Aslında traji-komik bir durum gibi geliyor… Küçük-büyük bir çok değişik firmayla albüm anlaşması yaptım ama benim dışımda gelişen olaylardan dolayı hiç biriyle stüdyoya dahi giremedim. Sonunda Aplus firmasının kurucusu olan Caner Yazıcı’yla bu albümü yapmaya karar verdik. Kendisiyle uzun yıllardır tanışıyoruz ve benim albümümü yapmak için o da uzun zamandır büyük bir heyecan duyuyordu ve bana çok güveniyordu. Şarkılar zaten yılların birikimi olan bestelerdi. Repertuar zaten hazırdı hatta bu albüme sığdıramadığımız seçerken zorlandığımız şarkılar oldu. İkinci albüme ertelediğimiz şarkılar da var…
- Albümden önce sizin çalışmalarınız başta YouTube olmak üzere birçok paylaşım sitesinde kendine dinleyici buldu ve bir sürü kişi tarafından izlendi. Siz böyle bir şey bekliyor muydunuz peki, nasıl oldu bugüne kadar dinleyicileriniz ile iletişiminiz, nasıl destekler aldınız kendilerinden?
- Bir öğrencim benim haberim olmadan bir şarkıma fotoğraflarla bir klip yapıp YouTube’a eklemiş. Bildiğiniz gibi son yıllarda internet bu konuda çok etkili oluyor. Şarkı bu şekilde yayıldı ve çok güzel tepkiler aldı. Bir çok tanımadığım insandan e-mailler aldım. Şarkılarımı nereden bulabileceklerini ya da albüm olacak mı gibi sorular sordular.
- Ve bu ilk albümde yer alan tüm eserler sözleri ve müzikleri ile sizin imzanızı taşıyor. Söz yazarı ve besteci kimliğinizi biraz konuşalım istiyorum. Hayata kattığınız sözler ve notalar nasıl bir süzgeçten geçiyor? Yine uzun bir süredir bu anlamda çalışmalar da yapıyorsunuz, peki repertuar seçiminde nelere dikkat ediliyor?
- Genelde önce söz yazıyorum. Müziği de aslında sözler belirlemiş oluyor. Benim için söz ve müzik uyumu hem müzisyenlik hem de Türk Dili kuralları açısından çok önemli. Bu konuya elimden geldiğince dikkat etmeye çalışıyorum. Bir şarkı sözünü bestelediğimde içime sinmezse bir daha üstünde durmuyorum. Kısa bir zamanda şarkı bestelenirse daha sağlıklı oluyor aksi halde biraz zorlama gibi oluyor. Sözleri çoğunlukla yaşadığım önemli ya da önemsiz bir durumdan etkilenerek yazıyorum.
- Birçok kişinin yaptığı gibi bir cover şarkı alma ihtiyacı duymadınız mesela bu albümde ama bir şarkı var ki ‘’Aldırma’’ sözü ve müziği size ait olan bu şarkıyı kaybettiğimiz Barış Akarsu’nun ilk albümünde dinlemiştik. Bu şarkının kuşkusuz anlamı artık siz de daha çok, yeniden ve siz tarafından bu kez söylenirken, kaydedilirken şarkı neler hissedildi?
- Üretkenliğim devam ettiği sürece cover şarkı yapmayı düşünmüyorum. Şarkının benim albümdeki çalgılar kaydedilirken bas ve davul çalan müzisyenlerin Barış’ın albümünde de aynı kişiler olduğunu öğrenmek beni çok etkiledi. Onun da hayatta olup bu şarkıyı kaydederken aynı ortamda olmasını isterdim. Ama şanslıyım ki “Aldırma” şarkısını onunla aynı sahnede omuz omuza söyleme fırsatını yaşamıştım şarkının bestecisi olarak bir konserinde beni sahneye davet ettiğinde.
- Albümde çok değerli müzisyenlerin de katkılarını görüyorum. Bu albüm sürecinde kimlerle çalışıldığını, kimlerin emeği geçtiğini bir kere de sizden dinleyebilir miyiz peki?
- Yine yıllardır albümü hangi firmayla yapacaksak yapalım beraber çalışacağımız belli olan arkadaşım Çağrı Kodamanoğlu hem düzenlemeleri hem kayıtları hem de mixleri gerçekleştirdi. Türkiye’nin gerçekten en iyileri olan Volkan Öktem, Murat Ejder ve Gültekin Kaçar bu albümün temelini oluşturdular.Davul,bas ve gitarın onların elinden çıkması benim için büyük bir şanstı. Yine Selçuk Suna, Hakan Beşer ve Mehmet Akatay gibi önemli müzisyenlerin de bu albüme elleri değdi.
- Albüm evet çok yeni ama bundan sonrası adına neler bekleyecek bu çalışma adına bizleri? Örneğin bir klip çekilecektir mutlaka ve hangi şarkı ile atılacak bu ilk adım? Ve sahne, konserler… Önümüzdeki günler adına belirlenen bir program var mı?
- Öncelikle radyolar bizim için çok önemli. Radyolarda şarkılar çalmaya başladı. Radyocuların ve dinleyicilerin fikirleri doğrultusunda klip şarkısına karar vereceğiz. Tabii ki klip çok önemli bir vizyon. En büyük isteğim gidebildiğim ulaşabildiğim her yerde konser vermek.
- Aynı zamanda müzik öğretmenliği de yapıyorsunuz, müziğin bu yanında nasıl bir portre var karşımızda? Peki müzikte sağlıklı bir şekilde yol alabilmenin, başarılı - kalıcı bir müzisyen olabilmenin kriterleri nedir size göre, nasıl bir yoldan geçilmeli, neler yapılmalı da bu sağlanmalı?
- 10 yıllık öğretmenim. Bir devlet lisesinde öğretmenlik yapıyorum. Onu da gidebildiği yere kadar devam ettirmek istiyorum. Öğretmeyi çok seviyorum. Çok klişe ama eğitim mutlaka gerekli ancak konservatuar şart değil. Tabi akademik bir gelecek düşünülmüyorsa. İstek ve yetenek varsa müzik her şekilde öğrenilip geliştirilebilir. Müzik yapan insanlar bence kendi hissettiklerini yansıtmalılar. O zaman daha samimi ve kalıcı olabilirler.
- Son aylarda bir hayli hareketli günler yaşıyor müzik piyasası, siz ve albümünüz bunun neresinde olacak, siz nasıl değerlendiriyorsunuz bu renkliliği? Dünden bugüne özellikle kimleri dinlediniz ve günümüzde kimleri başarılı buluyorsunuz ve de takip ediyorsunuz?
- Çoğunlukla pop müziğin hakim olduğu bir piyasada benim müziğim daha alternatif olarak değerlendiriliyor. Ama bu beni hiç rahatsız etmiyor tersine daha da heyecanlandırıyor. Albümümde herkese göre bir şarkı olduğunu düşünüyorum. Her şeyden önce Barış Manço ve Cem Karaca’ya çok büyük saygı ve minnet duyuyorum. Onlar yıllar yıllar önce çok önemli bir iş yapmışlar. Bizim için çok önemli bir kapı açmışlar. Ama o kapının henüz neresindeyiz onu kendimize sormak gerekir. Uzağında mı? Önünde mi? Yoksa Eşiğinde mi? Ben daha çok İngilizce rock dinliyorum. Bon Jovi’den hiç vazgeçemem. Bon Jovi dinlemek beni hep motive ediyor. Ayrıca U2, Coldplay ve Red Hot Chilli Peppers favorilerim arasında. Türkiye’de Mazhar Alanson gitar çalıp şarkı yazan ve söyleyen herkesin idolüdür diye düşünüyorum. Günümüzde Yüksek Sadakat’i çok beğeniyorum. Tabii ki her zaman Şebnem Ferah’ı çok başarılı buluyorum.
- Ve son olarak hayatınızdaki müziği bir yana bırakmamız gerekirse diğer dokularına uzanmamız gerekirse neler var orada? Hayatın diğer tatları, sizi mutlu anıları nelerdir? Başka neler size keyif verir, gününüzün diğer zamanlarına nelere vakit ayırmayı seversiniz?
- En başta ailem benim her şeyim onlarla aynı sofrada yemek bile bana tarifsiz bir mutluluk veriyor. Ailemle bir şeyler paylaşmayı çok seviyorum. Tanrı’nın yarattığı her şeyi çok seviyorum. Uzak ya da yakın olumsuz olan her şeyden etkileniyorum. Kimse zarar görsün istemiyorum. Sporu özellikle futbolu çok seviyorum. Futbolcu olmayı çok istemiştim ama Sarıyer PAF takımında oynarken kadroya giremediğim dönemlerin sonucunda sabredemediğim için futbolu bıraktım. Ayrıca sinemayı çok seviyorum. Avrupa filmlerini daha samimi buluyorum. Bir de sıkı bir Western’ciyim.
- Ben albümünüzü bir kere daha tebrik ederim ve bu güzel söyleşi içinde teşekkürlerimi sunarım. İnanıyorum daha nicesinde görüşeceğiz.
- Bu benim ilk söyleşimdi. Bu yüzden ben çok teşekkür ederim.