- ‘’İnsanlar, Arabalar ve Rüzgar Geçti Aramızdan’’ ilk çalışmanın adı ama bu dizelere albümün içinde rastlayamadık, nedir hikayesi çok merak ettim :)
- Bu sözlere, ikinci albümde ‘’Yol Boyunca’’ adlı şarkımın ikinci cümlesinde rastlayacağız. Tutkuyla yaşanmış ve kurtarılamamış bir aşkın bitiş anlarının hislenişi. Albüme ismini verme sebebi ise, ilk albüm içimdeki çocuğa verdiğim bir sözdü, ikinci albüm ise birinci albüme vereceğim söz olsun istedim. Hep bir sebepten! Bu böyle sürüp gitsin istiyorum, hep bir diğerine verilmiş sözler silsilesi.
- İsminle ilk kez karşılaştığımız ve Zerrin Özer’den dinlediğimiz ‘’Ama Bazen’’ isimli sözün - besten ne güzel bir yerdedir kalbimizde, öyle özel bir şarkıdır. Neler hissettin bir çalışmanı özel bir sesten dinlerken?
- Çok teşekkür ederim, benim içinde öyle gerçekten, bu çalışmanın bende özel bir yeri vardır. Çok sevdiğim bir filmi tekrar tekrar izleyip, hep aynı yerinde dağılmak gibi bir his. Önce inanamamıştım, bu haberi müjdeleyen arkadaşım çok şakacı biriydi, defalarca sorduğumu hatırlıyorum. ‘’Doğru söyle! Yalan söylüyorsun! Şaka yapıyorsun!’’ gibi sorular sorduğumu hatırlıyorum, beni inandırması biraz zaman aldı.
Türkiye’nin en güçlü ses sanatçısı, en yürekli kadını benim şarkımı okuyordu, utandığımı hatırlıyorum, önce yüzümün sonra gözlerimin yandığını… ’’Ama bazen’’li hayatlarımız vardı ikimizin de. İlk kucaklaşmada ağlamak ve hüzün bulaşıcıdır’ı anlamak. Bir’ini bulmak değil de birbirini bulmanın anlamına sığınmak. Biz birbirimizin gözlerine baktığımızda hep bir sırrı paylaşır gibiydik, kimsenin bilmediği bir sırrı. O tüm Türkiye’nin Zerrin Özer’i benim için ise sarı saçlı küçük kızıydı. Çok mutluyum, onu tanıma şansına sahip olduğum için.
- Şimdi biraz daha başa dönmemiz gerekirse şarkı söylemeyi sevdiğini ve bu durumun sen de albüm yapma isteğini tetiklediğini biliyorum, ama bu sevmenin ötesinde bir de eğitim süreci oldu öyle değil mi?
- Şarkı söyleme isteğimin ötesinde, kendi şarkılarını söyleyebilme cesaretim o kadar güçlüydü ki bunun önüne geçemedim. Her insanın kendi sözünü söylemesi gerekliliğine inanan biri olarak, kendimi ifade edebilmemin en sihirli haliydi şarkılarımı söylemek. İç seslerimin nota karşılıklarını bulabilmek, dahası acaba bu heceye karşılık gelen nota hangisi acaba bu melodinin şifresi ne? gibi sorularla uykularımı kaçıran öğrenme arzusu beni bir sanat akademisinin kapısına getirdi: Akademi İstanbul. Müzik bölümüne başladım, piyano, şan, solfej ve müzik kültürü dersleri aldım çok değerli müzik eğitimcileri tarafından. Öğrendiğim, aklımda tutabildiğim her şey çok kıymetliydi benim için ve devamında belirli aralıklarla özel dersler almaya devam ettim, yıllara yaydığım bu öğrenme arzum şimdilerde çok değerli bir müzik adamından kompozitörlük dersleri almakla devam etmekte. Üçüncü albümde bazı şarkılarımın düzenlemelerini yapacağımı bilmek beni şimdiden müthiş heyecanlandırıyor. O yüzdendir ki ‘’yol uzun’’.
- Bu albümün hayata geçmesi kolay olmadı, öncelikle birkaç isimle çalışmayı denedin ama daha sonra bazı şeyler içine sinmedi, sabırsızlanmak yerine en iyisi olması adına çabaladın, doğru bir zamanda bu buluşma gerçekleşti, peki nasıl bir hassasiyetti üzerinde durduğun, o doğru uyum için nelerdi özellikle istediğin?
- Çok uzun ve zorlayıcı bir süreçti, caydırıcı olabilme ihtimali ise çok yüksek..
Ben hep, şarkılarımın bitmiş hallerini duyuyordum, şarkılar beni çağırıyordu, bir yerlerde saklanmış benim onları saklandıkları yerden bulup çıkarmamı istiyorlardı. Bir kaşif gibi yola koyuldum, kimi zaman verilen adreslere gidip kapılarını çalıyordum, açılan kapıdan içeri girip havayı kokluyordum, kimse benim ne aradığımı bilmiyordu. Dilim döndüğünce anlatmaya çalışıyordum, aynı dili konuştuğum insanlar vardı biliyordum. Kayıp adresler kayıp şarkılar. Bu benim sınavımdı, ne kadar istediğimin, ne kadar inandığımın sınavıydı biliyordum.
Ve bir gün, bir durakta indim, bir kapıdan içeri girdim, havayı kokladım, oradaydı şarkılarım, hepsi o odanın içinde bir yerlerde. O kapının ve o odanın sahibi Evren Arkman’dı. İlk tebessümü hala saklımda. Olmasaydı olmazdı.
- Şarkılara dokunmadan önce albümün kartoneti gözümüze çarptı, bir hayli özgün, bir hayli ilgi çekiciydi ki burada da titiz bir çalışma içinde oldun ve yanılmıyorsam sırf bu tasarım ile çıkmanı istemedikleri için bir plak şirketine bile hayır dedin, doğru mu anımsıyorum?
- Evet, bu ilk kapatılışı değildi içimin ışıklarının, inandığım ve emin olduğum her şeyin peşinden koşarak giden biri olarak, ilk düşüşü de değildi gardımın. Herkesin her konuda bir fikri vardı, söylenilen önerilen her şeyi önemsiyor ve ciddiye alıyordum. Formüllerden bahsediliyor, alışılagelmiş, denenmiş hatta kural sayılmış öngörüler dahası her cümle sonlarına eklenen –meli -malı ekleri ki, sevemedim hayat boyu bu ekleri. Bu albümde şarkılarımın dokunulmazlığı kadar bu şarkıları sunma biçimimde de hassasiyetim fazlacaydı. Sanat aşığı, müzik gönüllüsü olarak aklıma ve kalbime müdahale edilmesini istemiyordum, bu benim yıllarca üzerinde uyuduğum hayallerimin yakılıp yıkılması demekti. Ödün vererek ödüllendirilmek istemiyordum. Evet sizin bildikleriniz vardı ve benim bildiklerim sizden başkacaydı.
Ben buydum, burada, bu kapakta, saçlarındaki kuşların mesaisi hiç bitmeyen, rüzgara sevdalı, harfleri içine sığmayan, gözleri kapalı, kedilere aşık ve melodram bir filmi afişe eden kadındım. Bu hikaye benimdi. Bu şarkıların üzerinde yıllarca uyuyandım, beni uyandıracak fikir ancak bana yakın duran fikirler olabilirdi. Ben o kapaktaki kadındım, sizin rüyalarınızdaki dekora uymazdı benim cismim de ismim de. ama siz de haklısınız. Şimdi kim kime teşekkür, kim kime özür kalır bilmiyorum.
- Albümde bir tanesi hariç tüm şarkıların sözü ve müziği senin. Sadece aşk yok bu şarkılarda diyorsun ve hayatın diğer gerçeklerini de vurguladığını dile getiriyorsun; nedir göz ardı etmediğin o diğer yansımalar, sancılar ya da sürüklenmeler peki?
- ‘’Öyle sessiz ki içim, bir karıncanın ayak sesine irkiliyorum’’ (Duyuyorum)!
‘’Ne kadar da soğudu hava, birazdan yağmur başlar. O çıplak ayaklı küçük çocuğa niye hala ayakkabı almamış ki annesi. Söz vermişti bana, söz vermiştin be teyze! Avuçlarını açıp dilenirken, sende mi kandırdın beni? Sende mi sömürdün duygumu? Yazık! Bir daha da kimsenin sözüne inanmam. Taksi ‘’ (Görüyorum)!
‘’Sanırım hepimiz yanlış anladık hayatı’’ (Farkındayım)!
Gördüğüm, duyduğum, farkına vardığım bir hayat var, içinde ne varsa görmezden gelemediğim ve bir aşk var ki bu hayatta asla küçümseyemediğim. Ve kim bilir belki de bu yüzdendir ‘’affet beni aşk’’ deyişim.
Ben hayatla aramdaki ilişkide hiçbir zaman politik olamadım, belki de benim yaram buradan kanıyor her defasında.
- ‘’Bu Yüzden’’ ve daha sonra ‘’Pazar Şizofrenisi’’ klipleniyor beraberinde. ‘’Bu Yüzden’’de diyorsun ki ‘’Ben o mutsuz çocuklardan sadece biriyim’’. Bu söz bile başlı başına birçok kişinin ruh halinin özeti ki kolay kolay böyle itiraflar edemiyoruz sanırım kendimize. Belki de sorunumuz burada başlıyor yanılıyor muyum?
- Önce kendine itirafla başlıyor hayatla barışıklık. İçine kapanık, utangaç, çok düşünen, az konuşan, sıkılgan, melankolik bir çocuktum. 6 yaşında bile her şeyin farkında. Kendimi hep büyük hissettim yaşıtlarımdan. Şımarmak, yüksek sesle gülmek, babamın sinirlerini bozardı. Dışarıda yaşıtlarım oyun oynarken, pencereden onları seyretmeme izin vardı ama pencerenin öteki tarafında olmak yasaktı. Dün gibi, ne tuhaf!
Mesela, benim hiç çocukluk fotoğraflarım yoktur, ablamın, ağabeyimin, kardeşimin vardır ama benim yoktur. Bu bile bir yaradır bende, bu yüzden ’’geçmişi sır gelecek ayazda’’ deyişim. Büyük bir aşkla başlayan bir evliliğin, ne yazık ki, ben dünyaya gelmeden yerini hüsrana bırakmış olması şanssızlığında. Söz verilmiş ama tutulamamış bir sadakatin tesadüfü, belki de kazayla dünyaya gelmiş ‘’ben o mutsuz çocuklardan sadece biriyim’’ deyişim de bu yüzden.
Ve büyüdün artık deyip, başı okşanmayan çocuklar var, tanıyorum!
- Albümde favori şarkımın ‘’Mazeret’’ olduğunu söylemiştim. ‘’Beni Güzel Hatırla’’da çok az farkla peşinden gidiyor. Bütünü ile bu albümü çok seviyorum ama biliyorsun. Sana gelen yorumlar nasıl oldu albümde, hangi şarkılar daha çok yakaladı dinleyicileri, senin için bu albümün en özel şarkısı hangisi?
- Ben de bütünü olarak kalbini seviyorum Kadri, biliyorsun değil mi :)
Öyle mutlu oluyorum ki şarkı isimlerim dile geldiğinde, aşka geliyorum ben de, daha bir umutlanıyorum yeni yeni şarkılara. Çocuklarımın başı okşanıyor sanki, başka anne ve babalar tarafından.
‘’Bu Yüzden’’le benzer ruhlara dokunduğumu çok hissettim, ilk teması ben başlatmıştım sonrasında gördüm ki benzerlerimin de bana dokunmaya ihtiyaçları varmış, çok samimi tepkiler geldi. iyi ki ses vermişim dedim, bu albümde bu şarkıyla.
‘’Nereye’ çok önemli bir şarkıdır benim için ve insanlar bunu fark etmiş gibi sahip çıktılar hiç tereddüt etmeden. Çünkü o tüm insanlara kendimizi hatırlatma, soru cevap şarkısıydı, sebep sonuç ilişkisi içerisinde. Durup düşündüren ve içten içe sahiden de nereye diye sorduran samimiyetiyle.
‘’Korsan Gemi’’de bulutlanan gözler gördüm, birlikte yağmura dönüştüğümüz. ‘’Mazeret’’, aşkı tutku halinde yaşayan, aşkın tahrik ve tahrip ediciliğini deneyimlemiş, cesur yüreklerin şarkısıydı. Doğru yerlere ulaştı ve ben bu şarkımı seven insanlara karsı çok ayrı bir sempati hissettim, aşkdaşlarım oldular hepsi..
‘’Terazi’’yi anlayanlar çok sevdi, anlamayanlar benim deli olduğuma kanaat getirdiler :) ‘’Pazar Şizofrenisi’’ akıllara zarardı, ama sordum kimse incinmemiş, aksine klipteki dansıma eşlik etmişler bazı Pazar günlerinde :)
‘’Beni Güzel Hatırla’’ çok itibar gördü ya da güzel anlaşıldı hissiyatı diyelim. ‘’Kaptan’’ yorumum ya çok sevildi ya da hiç sevilmedi. Hatta olmamış diyenler oldu. Onlar için belki ileride tekrar yorumlarım diye düşünmedim değil. ‘’Karanlık Köşe’de çok az kişi oturdu yan sandalyemde, ya duyuramadım sesimi ya da korktular. ‘’Durdurun’’ çok az insanın ilgisini çekti, en çokta bu üzdü beni açıkçası. Bir gün mutlaka! Albümde benim hayati şarkım, ilk göz ağrım ‘’Nereye’’dir.
- Ustalara selam diyorsun ve Nazım Hikmet dizelerini Cem Karaca bestesi ‘’Kaptan’’ı o güzel yorumunla bize ulaştırıyorsun. O olmamış diyenlere de ben selam ederim :) Bu şarkının bu albüme dahil olma süreci nasıl oldu peki?
- Hani bazı şarkılar vardır, duyduğunuzda gönül telinizi titreten. Yıllarca yük gibi taşırsınız, bedeninize ait bir uzvu taşır gibi. eliniz kolunuz hatta gözyaşı gibi taşırsınız içinizde, ‘’Kaptan’’ diğer ismi ile ‘’Mavi Liman’’ benim için böyle bir şarkıdır, şarkıdan ötede bir şeydir. Nazım Hikmet’i anlamak isteğim çok küçük yaşlarda başladı. kokusu başkadır şiirlerinin ve o kokuya Cem Karaca’nın dokusuyla birlikte sahip çıkmak istedim, Bir gece uykumdan uyanıp TV’yi açtığımda Nazım Hikmet belgeseli ile karşılaştım o an içimde bir his öyle yükseldi. Tüm sevdiklerimi telefonla uyandırıp bu hissi paylaşmak istedim. O gecenin sabahında ağabeyim Ümit’le çalışırken şarkıyı mırıldanmışım, Ümit ‘’ne o yeni bir şarkımı geliyor?’’ diye sordu. ‘’Yok Ümitciğim’’ deyip başladım anlatmaya. ‘’Bu şarkıyı albüme katmak, okumak istiyorum, ama imkansız sanki’’ dedim. O da ‘’Bir araştır bakalım, neden imkansız’’ dedi. Ümit’in beni yüreklendirmesi ile harekete geçtim ve tüm bunlardan habersiz, benim bu müzikal yolculuğa başlamamda etken olan, o şakacı arkadaşım aradı, Rüyasında beni gördüğünü, ilk konserimde sahneye zorla beni ittiğini ve benim Cem Karaca’dan bir şarkı okuduğumu söyledi, İnanamadım yine mi şakaydı? Hangi şarkı dediğimde ise tüm bedenimin sarsıldığını hissettim. Cevabı ‘’Kaptan’’dı. Böyle bir hikayedir işte, her hatırladığımda beni çok duygulandıran.
|
- Albüm yayınlandı ve en olmadık yerde, en olmadık bir şekil, bir hal içinde çaldı kapımızı. Sen fırtınalar kopartmak istemiyorsun Sevtap biliyorum ama çok daha ötesini hak eden bir çalışma bu, hani çok daha kişiye ulaşmalı, dokunmalı, işlemeli yüreklere, bunu hak ediyor, hak ediyorsun.
- Böyle hissetmen ne güzel, çok teşekkürler. Ben nasıl ki bu hayatın içinde varlığımın anlamını sorgulayarak yaşayan biriysem, bu albümümde aynı benim karakterimde. Kendi anlamını sorgulayan, ait olduğu yerleri yürekleri arayan bir albüm. Kırılgan ve utangaç bir çocuk gibi. Keşfedilsin, doğru anlaşılsın istiyor, ısrarcı değil, dayatmasız, göze zorla sokulmaktan kaçan ayakları var bu albümün. Yavaş ama yere sağlam basan, koşabilir ama yürümeyi seviyor.
- Şimdi önümüzdeki günlere bakalım, sahneler için de çok acele etmedin ve doğru zamanı bekledin. Yavaş yavaş yaklaşıyor değil mi o süreç, bu şarkıları ve daha fazlasını sesinden dinlemeye git gide yaklaşıyoruz, öyle hissediyorum :)
- Evet :) bazen bi coşuyor ki kalbim, sorma! Olduğum yerden hızla uzaklaşıp, o an elimdeki her şeyi bırakıp içimde inanılmaz bir şarkı söyleme isteği ile mikrofonu ile beni bekleyen sahneye koşmak istiyorum. Ama beni gerçekten bekleyen bi sahneye. Var, biliyorum, resmi görüyorum, öyle bi sahne ki çıktığımda içimin tüm röntgenini çekebilecek.
- Net bir tarih koymamakla beraber ikinci albümünü sonbahar gibi yayınlamayı düşünüyorsun. Gelecek bu yeni albüm ile ilgili neler söyleyebilirsin? Nasıl bir çalışma bekleyecek dinleyicileri, nasıl bir hazırlık içindesin?
- Kendi sesini duymaya başlayan, tüm işaretlere yanıt verebilen, ateşin ateş olduğunu, suyun su olduğunu keşfeden bir çocuk gibi büyütüyoruz ikinci albümü. Bu kez varlığının anlamını değil de aşkın anlamını sorgulayacak. Sadece aşka aşkla ses verecek bir albüm. Çok değerli müzik adamlarıyla temas ettik. Bu temasların albümdeki şarkılara nüfus etmesi ile birlikte, sürprizleri bol bir albüm olacak. Bittiğinde ‘’işte bu’’ diyebileceğimiz bir çalışma içerisindeyiz. Olmazsa olmazım ‘’tevekkül’’ inancım ise hep yanımda. Randevu 2012 sonbaharı.
- Dört kardeş olarak sizler aynı zamanda baba mesleği de olan tekstil işi ile uğraşıyorsunuz. En büyük destekçin de olan ağabeyin Ümit Ünal başarılı bir modacı ve önümüzdeki ay için kendisi ile beraber Almanya’da bir çalışmanız olacak, projenin detayları nelerdir?
- Kökleri birbirine zaman gücüyle sarmalanmış, yan yana dört ağaç gibi bir resim düşün! Biz öyle duruyoruz resmin bütününde. Birimizin dalı kırılsa, bir diğerimiz sahip çıkıyor o dala yere düşürmemek için ve devrilmemek için birbirine yaslanma mesafesi çok iyi hesaplanmış bir yan yanalık bizimkisi.
‘’Nameless Birds - İsimsiz Kuşlar’’ Ümit Ünal’ın modadan sanatı. Yine yeni bir izdüşüm. Bu kez dünyada bir yer arama yolculuğu. Aidiyetsiz insanlara öykünüşü. Yeni bir mesaj. Yine aynı tavır ve incelikli bir duruş ile. Gökyüzünde bir kapı aralığı bu kez. Varlığının içinde sonsuzluğu arama telaşı. Tedirgin, ürkek bilge kuşların varlığına işaretler. İnsanın kuş olabilme ihtimaline güzellemeler. Uçarken alabildiğine benzer ruhlara tüylerinden birini düşürme yolculuğu, bilerek, ihtiyaçtan!
O çizdi resmini, ben o resmin müziğini yaptım. Moda ve Müzik, öz kardeşliğin kokusu bir başka duyumsandı. ilk durak Almanya Duesseldorf 04 Şubat. Her şey kayıt altında olacak. Farklı bir moda müzik klasiği olarak. Hem müziği hem filmi yayınlanacak ve tüm moda müzik gönüllülerine ulaştırılacak.
- Müzik dünyasında dünden bugüne kimler senin için özel bir yerde? Kimleri dinlemekten senin için büyük bir haz? Yine son yıllarda keyifle dinlediğin müzisyenler kimler? Bir gün için birlikte çalışmayı istediğin bir isim var mı mesela?
- Müziğin evrenselliği ile tanışmam lise yıllarımda başladı. Rolling Stones, Queen, Nirvana, Doors, Bob Dylan tutkunu bir çocuktum. Alaniss Morisette, Nino Simone, Cesaria Evora, Edith Piaf‘a sadık kalarak yaşadım tüm aşklarımı. Björk sadece müziğiyle değil yaptığı her hareketiyle beni hala tahrik eden bir tür’dür, Ona insan bile diyemiyorum, hayatımın en güzel tür’ü. Yaşadığım topraklarda hep bu müziklerin izini sürdüm. Blue Blues Band yanlarına yaklaştığım en görkemli kanıttı. Bir döneme atılan imza gibi kendi ülkemde. Sevgili Yavuz Çetin bana müzik adına ne çok şey kattığını bilmeden ‘’yaşamak istemem artık aranızda’’ deyip gitti. Ve Serkan Civelek her zaman için uzağından hayranlıkla baktığım müzik adamıdır bu ülkede. Sadece müzik için müzik yapan, başka kaygıları içinde barındırmayan insanlara aşığım. Kaygısız ve koşulsuz Ve Bir Erkan Oğur klasiğidir müzik içimde. Öyle güzel bir bilinçaltı yerleşikleri i bu saydığım isimler, müziğin bendeki karşılığı diyebilirim.
Şimdilerde ise aynı topraklarda, aynı ilkelerle yaşadığımı hissettiğim insanlar var. Müzik adına, duruşlarımızın aynılığını hissettiğim. Cüneyt Ergün mesela, ondaki başkalık hissi, şarkılarındaki sahicilik beni hep tam onikiden vurmuştur, Hayatla bir derdi var ve bunu yazıyor, çalıyor ve söylüyor. Çok başarılı buluyorum ve bu yol onu incitmesin istiyorum. Ve onun ‘’Akla Zarar’’ bir şarkısı var ki, repertuarımın arasında.
Nerhan Hepşen; kalemine, yüreğine hayran olduğum gerçek sanatçı dostum ve ’’Bi’tek Sen Anlardın’’ diyor. O her deyişinde ben sarsılıyorum, içimin depremidir. Hayati önem taşır bende. Bu şarkı da kalbimin repertuarında ve Nerhan bu yolculukta karşılaştığım, yüreğini şarkılarına yatırmış, koşulsuz, iyi ki var dediğim o özel insanlardan biridir.
Ve kalbimin son keşfi Birsen Tezer, Sesine soluğuna hayranlığım her geçen gün çoğalmakta, onu tanımak istiyorum.
Bu beni derinleştiren isimlerle bir gün birlikte müzik adına bir şeyler yapacağıma çok inanıyorum ve Erkan Oğur ‘la göz göze geleceğimiz anı bekliyorum. Ana fikrimiz ve ana dilimiz aynı bizim, hissediyorum.
Buradan söylemek istediğim bir şey var ki,albümüm çıktığında Nazan Öncel ve Umay Umay’a benzetildi,. Ancak birilerine benzeme ya da taklit etme yetenegine sahip olabilseydim eğer kesinlikle Gülay Sezer’e benzemek isterdim. Ve Teoman vazgeçilmezimdir.
- Hayatını çok etkileyen bir kitap var mı peki böyle?
- Kitap okuma alışkanlığımı son bir kaç yıldır yitirdiğimi söylesem, çok mu ayıp olur? Ama şu var ki uzun zaman önce okuduğum, beni en etkileyen kitap İnci Aral’ın ‘’İçimden Kuşlar Göçüyor’’ isimli kitabıdır, kalbimde çok özel yeri vardır. Bu senenin teşekkürü yine kendisine, ‘’Şarkını Söylediğin Zaman’’ isimli kitabına. Şimdilerde başucuma koyduğum kitaplarım var, Senin kitabın ’’Ben Bu Filmde Kadri Karahan’ı Oynuyorum’’ Ya siz? :) Nerhan Hepşen’in ’’Üç Vakit Ayna‘’ ve yine İnci Aral’ın ‘’Sadakat’’.
Sanırım ben, kitap konusunda da muhafazakar biriyim :)
- Şiir yazdığını da biliyorum :) Bir tanesini bizimle paylaşırmısın peki?
-
AŞK’ın ÜSTÜNDE
Seviyorum senin uyumanı.
Gündüzlerin meydan savaşlarından sağ cıkıp
geceye koşar adım vardığımız
sevişme sonralarında,
Terk edilmiş kirli çocuk yüzünün
mutlu adama dönüşünü kutlarmışcasına ,
tebessümünü
duvar dibi tek kişilik yatağında.
Seviyorum ,
aşkını sabaha çıkarma telaşlarının bi an öncesi
ve bi an sonrasını.
Aykırı duruşunu yastığında başının
Çarşafa dolanmış bacaklarının biçimsiz hareketsizliğini de seviyorum
ve
Sen gözlerini kapatıp uykuya dalışında,
gözlerimin sahipsiz kalışına,
kalbim kırılsada her defasında,
Neyin üstünde uyuduğumuzun ,
adını koyduğumuz o günden beridir
Seviyorum senin uyumanı..
- Peki ya diğer tatları nelerdir hayatının? Vazgeçemediklerin, ayrılamadıkların, o çok sevdiklerin? …
- Benim bir üçgenim var, onu çizmek isterdim şimdi bir kağıda. Başlangıç sol kenar - Ailem, sağ kenar - Angel ve bebeleri (canım kedilerim) ve son kenar – şarkılarım; orta boşluğunda hayata açılan bir kapısı olan üçgen. Buradan tutunuyorum hayata ve onlarsız bir yaşam düşünemiyorum. Ve güzel dostlarım var, bir elin parmak sayısını geçmeyen. Kristal bir üçgen, asla kırılmasına izin vermediğim ve pembe pamuk şekeri içinde muhafaza ettiğim.
- Yeni bir yıla merhaba diyoruz, bu söyleşimizin sonunda yeni bir yıldan neler bekliyorsun kendi adına, nasıl temennilerin olabilir buradan hayata?
- Yıllar önce sorulsaydı bu soru bir ‘’mucize’’ bekliyorum derdim ama şimdi ki Sevtap, fantastik kurgulu yaşantısının bir melodrama dönüşümünün farkında ve diyorum ki herkes kendi mucizesini yaratabilecek kadar sihirli bence. Biz istediğimiz kadar üretelim, yaratalım, Tanrı en güzel tasarımını yaratmışken insanoğlunda, dünyayı yeniden keşfetmenin anlamını sorgulamak ve içimizdeki dünyanın keşfine çıkmak, bunun farkına varmak bile başlı başına bir devrimdir bence. Ve bu devrimi başlatan insanlar kendi reformlarını yaratabilen insanlardır. Bir yerden başlamalı. Daha yaşanılabilinir, daha katlanılabilinir bir dünya için. Reform yılı olmasını diliyorum.
Kendi kaderini kendisi yazan çocuklar var biliyorum!.
- İyi ki varsın Sevtap, güzellikler bizi yeniden yeniden buluşturacak. Bu keyifli söyleşi için çok teşekkürler, çok sevgiler diliyorum.
- Sevgili Kadri Karahan, bu sorular öyle kıymetli ki benim için. Bir söyleşide, ilk kez yanlış sorulara doğru cevaplar vermeye çalışma sancılarım nüksetmedi, böyle bir lüksü yaşattığın için ayrıca teşekkür etmek istiyorum. Hayata sancılanan birine, sorulmuş en doğru sorulardı bunlar, kalbimle cevapladım hepsini. Sırf bu sebepten bile, hep bir teşekkür borçlu kalacak kalbim kalbine. Ve bu yolculukta incittiğim her kalp içinse, bir özür… iyi ki varız !
Sevtap Ünal - Bu Yüzden