- Rumeli Türk gençliğiyle birlikte nostalji ve sevdanın yeşeren öyküsü ‘’Bir Balkan Hikayesi’’ henüz çok yeni raflarda yerini aldı. Albümden önce biz bir öykünün başına dönelim ve sizi biraz daha yakından tanıyalım istiyorum. Küçük yaşlarda tanışıyorsunuz müzikle ve öğreniyoruz ki bir gitara sahip olmanızın bile enteresan anısı var. O ilk buluşmayı nasıl anımsıyorsunuz bugün baktığınızda?
- O yaşlarda tabii, eksik olan çok şey vardı. Kesinlikle diyebilirim ki açık denize kulaç attığımın farkında bile değilmişim. Tabii ki çok geniş bir müzik repertuarımın olmadığının farkında değildim. Belki de o yüzden kendime olan özgüvenim bana, uydu antenini aileden gizlice söküp bir klasik gitara takas etme cesaretini göstermiştir, kim bilir. Ben ıssız bir köyde doğup büyüdüm. Yaptığım müzik tarzını o ortamda anlayacak veya destekleyecek tek bir şahıs göremezsiniz. Ayrıca çok fakir bir ülkede yaşamak, enstrüman bile alamamak demekti bırakın iyi bir müzik çevresine yakınlaşmayı...Tamamen net konuşmak gerekirse, ben aslında ne yaptığımın farkında bile değilmişim benim müzik kariyerlik hayallerimle...
- Ve daha sonra eğitiminiz için Üsküp’e geliyorsunuz. Filoloji Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oluyorsunuz. Ama bu süre içinde barlarda sahne almaya başlıyorsunuz aynı zamanda da bir radyoda program yapıyorsunuz ve müzik sizden kopmuyor. O zamanlar müzik adına daha öteye gidebilmek için bir ilk adımlar, ilk deneyimler mi oluyor bunlar, tam olarak neler hedefliyorsunuz?
- Zaten üniversiteye gitmek aslında bahaneydi açık konuşmak gerekirse. Bu girişim sadece köyden uzaklaşıp metropole gidip müzik bilgimi ve çevremi genişletmek içindi. Yani, üniversite hobi, müzik işi ise profesyonel girişimimdi. Tabii ki mezun oldum :) Ancak şunu söyleyebilirim: Üsküp’e giderken müzik tarzımla ilgili, oradaki Türklerle çok iyi uyum sağlayacağımı umut etmiştim. Fakat sonuçlar çok farklı oldu. O kadar hızlı gelişti ki her şey, beni hayallerimden bambaşka bir yere götürdü şartlar. Tabii ki Bir Balkan Hikâyesi yazmak aklımın ucundan bile geçmemişti ilk gittiğimde.
- 2009 yılı içinde başta TRT olmak üzere birçok kanalda TV programlarına katılıyorsunuz ve biz de sizi yakından tanıma şansını buluyoruz. Sonrasında bu programları konserleriniz izliyor ki Makedonya, Kosova, Türkiye’de dinleyicileriniz ile de buluşuyorsunuz. Peki, bu albüm fikri nasıl oluşuyor, ne kadar bir süre içinde hazırlanıyorsunuz?
- Öncelikle şunu söyleyebilirim ki, benim üç müzik dünyam vardır. Biri Türk Müziği, biri Balkan dillerindeki modern müzik, biri de batı müziği. 10 yıllık müzik kariyerimde Tek bir şeye odaklandım: Hakikat. Uyduruk, çalıntı, saçma müzik kompozisyonlarından kaçtım ve sahnelerde de katiyen yer vermedim. Bu beni zamanla ciddi bir müzik adamına geliştirdi. İyi ve orijinal bir müzisyen olmak istiyorsanız her şeyin en iyisini takip etmek zorundasınız. Ki bunu yapmakla, çıktığım ilk amatör konserden sonra, ortaya sunduğum enerji sayesinde sayısız konserler verdim. Bilinçaltı kesinlikle kötü müziği içinizde barındırmaz ve bu da her zaman kendinize olan eleştiriyi ve özgüveni arttırır. Ve ciddi işlere yönlendirir (albüm girişimi gibi). Bu esnada bir işe hazırlanmak için çok zaman gerekmez çünkü enstrümanın ustasıysan çevrendeki çalıştığın müzisyenler de enstrümanının hakkını verenlerdir.
- "Ramizem", "Vardar Ovası", "Debreli Hasan", "Darıldın Mı Gülüm Bana", "Çifte Çifte Paytonlari", “Ogreala Mesecina” "Şto İmala Kısmet Stamena’’ anonim eserler olarak albümde yer alıyor. Beraberinde sözü, müziği ve düzenlemesi size ait olan çalışmaları da dinliyoruz bu albümde. Bu albüm peki nasıl bir ekip çalışmasının ürünü? Bu repertuarı nasıl oluşturuyorsunuz?
- Tamamen kendime ait bir çalışma. Hem fikir olarak hem düzenleme olarak. Ben çok fazla müzik dinleyen biriyim. Müzik dinlemenin de bir usulü vardır. İki çeşit müzik dinleme şekli vardır: biri sıradan biri profesyonelce. Sıradan müzik dinleyenlerde incelenen ve beğenilen kısım şan bölümü ilk başta, sonra güfte ve bestelerdir. Fakat profesyonel bir müzisyen müziği çok farklı bir şekilde dinler ve yorumlar. Ve bu şekilde dinleyen bir dinleyici ne kadar fazla müzik dinlerse o kadar fazla bilgisi genişler. Ben bir müzisyen olarak, aldığım gitarı ve yaptığım bütün aranjmanları, besteleri ve ürettiğim tüm fikirleri buna borçluyum.
Albümdeki tüm aranjmanlar bana ait, tüm gitar ve back vokaller, bağlamalar da bana ait. Anonim parçaların dışındaki beste ve güfteler de bana ait. Tabii uzun bir çalışmadan söz ediliyor.
- ‘’Müzik üslubuma damgasını vuran sanat yaratıcılığımın hikâyesi’’ olarak tanımlıyorsunuz bu albümü ki ayrı bir coşkusu ayrı bir hüznü var bu şarkıların - bu türkülerin. İçinde olmanızın yanında dışarıdan biri olarak da bakarsanız Balkan müziğini ve barındırdığı bu zenginliği nasıl tanımlayabilirsiniz? Bu ezgilerin bu sıcaklığı, bu bize kendini çabucak bağlayan yanı nereden geliyor?
- Biliyorsunuz, müzik konusunda biz Türkler başka bir millete benzemeyiz. Halk olarak çok fazla sayıda soydan oluşan bir milletiz. Tarihimiz boyu çok türkü söyledik. Bunlar ağıt ve yer yer oyun havalarından ibaret olmuştur. Fakat işin enteresan tarafı şu ki, Balkanlar’da egemenliğimiz sürecinde de hüzünlü türkülerimiz, ağıtlarımız olmuştur. Bunun da nedeni sürekli muhalif taraflarımız da olmuştur. Mesela “Drama Köprüsü” (halk deyimiyle eşkıya, fakat gerçeklere dayalı kanıtlara bakarsak yiğit bir muhalif olan) Debreli Hasan’ın faaliyetleri ve padişaha karşı direnişleri sonucu yakalanması vesilesiyle halk tarafından bestelenen bir ağıttır. Ona karşı da “Çifte Çifte Paytonlar” eğlenceli bir türküdür. Her yöremizin kendine özel sazın olması neticesinde olmuştur bu türkü zenginliği. Bizim kültürümüzde bağlama değil, bağlama çeşitleri vardır. Tambur değil tambur çeşitleri vardır. Keman çeşitleri vardır. Zurna çeşitleri vardır. Tüm bunlar türkülerimizin çeşitli ve zengin olmasına yardımcı olmuştur.
- Bu albüm aynı zamanda bir tarzın da öncüsü. Rumeli Rock peki dünden bugüne dinleyicisi ile buluşmalarında nasıl bir heyecan taşıdı, nasıl karşıladı dinleyici şarkıların - türkülerin bu rock yanı ile olmayı? Konserlerinizde olsun TV programlarınızda nasıl bir coşku yaşadınız, neler biriktirdiniz?
- Bu albüm fazla sanatsal bir boyuta sahiptir. Öncelikle standart bir Rock müziğidir. Dünya standartlarını dolduracak bir Groove, elektrogitar yorumuna sahip bir çalışmadır. Bunun içerisindeki tema Türk Balkan Etnho’dur. Bu çalışma henüz tamamen paylaşılmadı. Tabii ki cüzi olan TV ve konserlerdeki tanıtımlarda hiç şüphesiz, bir yeniliğin doğmasının keyfini yaşıyoruz hep beraber. Bunlar önümüzdeki haftalarda radyo ve televizyonlardaki asıl tanıtımlarımızda daha da yoğunlaşır diye ümit ediyoruz.
- Peki, önümüzdeki günlerde neler olacak? Bu albüm için bir klip çekildi mi - çekilecek mi? Yine konserler mutlaka devam edecek, henüz belli olan bir program var mı önünüzde?
- Önümüzdeki günlerde yoğun bir tanıtım içerisinde olacağız, gerek radyo televizyon, gerek tanıtım konserleri klip yayınları v.s. Şimdilik “Vardar Ovası” parçasına klip çekildi, en kısa zamanda tanıtımları yapılacaktır. Yanı sıra Unplugged albüm çalışmamız var.
- Balkan Müziği ülkemizde de geniş bir dinleyici kitlesine sahip; birçok değerli müzisyen bu kültürü yaşatmaya, devam ettirmeye var gücü ile devam ediyor ama bir müzisyen olarak siz daha hassas yaklaşabilirsiniz olaya; yapılan - gösterilen bu çaba yeterli mi ya da nasıl bir yerde, eksikleri var mı? Bir şeyleri yarınlara aktarmaya çalışıyorsak başka neler yapılmalı?
- Bu esnada, iki önemli isim anabilirim. Havva Karakaş - Hasan Karakaş, en önemli derleyicilerimizdir. Onlar dışında çok sayıda girişimler olmuştur elbette, ama fazlasıyla balkan müziğine sığınarak iş yapma fikirleri olmuştur ne yazık ki. Bu esnada birçok düğüncü müzisyen ve girişimci “Balkan Sanatçısı” unvanına bürünmüştür. Bu esnada yapılacak olan en önemli şey, iyi ve kaliteli müzik dinleyerek zamanla uyduruk işleri müzik arşivlerinden uzak tutmaktır.
- Balkan müziğinde olsun ya da diğer tarzların içinde kendinize en yakın bulduğunuz müzisyenler kimler peki? Dünden bugüne müzik yolculuğunuzda sizi kimler etkiledi, kimler kendini bir başka sevdirdi? Bir gün için hayata geçirmeyi düşündüğünüz bir proje ya da özellikle çalışmayı istediğiniz bir müzisyen var mı?
- Çocukluğumda her çeşit müzik dinliyordum. Tabii Deep Purple’i duyuncaya kadar. Ama gitar çalma hevesini bana ilk yaşatan sanatçı Erkin Koray oldu. Erkin Koray’dan neredeyse hiç etkilenmesem de, attığım ilk adımı onun etkisi altında olmam yeterli. Yanı sıra Pink Floyd, Deep Purple, Metallica, Joe Satriani, Dire Straits, Al Di Meola, Blues Brothers, Eric Clapton en fazla Garry More ve Yugoslav Rock etkisi var bende.
- Ve son olarak müzisyen kimliğinizden konuştuk hep. Kuşkusuz sesini bile kısmak olmaz müziğin ama hayatın diğer tatlarını da barındırmazsa olmaz bir bütünlük insanın içinde öyle değil mi? Sizi başka neler besliyor, hayatınızın diğer renkleri neler oluyor, müziğin dışında dünyanızın diğer güzellikleri nelerdir?
- Doğayı çok severim. Köyde doğup büyüdüğümden kalma bir alışkanlık. Toprak, tarla, orman olmazsa olmazımdır. Yüzmek de ikinci önemlimdir. Okumak, okuyup fikir üretmek gibi alışkanlıklarım var. Gezmek, araştırmak da önemli hobilerimdendir. Fakat müziğimi besleyen şeyler bunlar değil elbette.
- Çok memnun oldum bu tanışıklığa, çok teşekkür ediyorum beraberinde bu konukluğa. Yeniden görüşmek üzere, çok sevgiler diliyorum.