F.Gül Yanık

fgulyanik@gmail.com

 

 

 

TUNÇ DEVRİ

 

 

 

 

 

Tunç Öndemir…

Bir ömür dinlenir…

Çünkü Tunç’un sesinde, şarkı sözlerinde, bestelerinde kalbi var. Çünkü Tunç’un kalbi gitarının tellerinden akarken, özgürlüğe kavuşurken bile kaynağını özleyen bir nehir misali özüne sadık… Tunç’un şarkıları bu yüzden temiz kalpli…

Yeni çıkacak albümünden dinlediğim sözü, müziği ve düzenlemeleri kendisine ait olan, 3 demo: Ateşkes (çıkış parçası adayı), Sokak Köpeği ve Yalnızlığa Alışamazsın Sen henüz ham halde olmalarına rağmen Tunç’un samimiyetini ve kalbini tüm çıplaklığıyla ortaya seriyor.

Eminim ki okuyacağınız söyleşinin sonunda, bu şarkıları sizler de merak edeceksiniz.  Merakınızı, şarkıların demo kayıtlarını söyleşi sonuna ekleyerek bir nebze giderebileceğimizi düşünüyor, gerisini albüm çıkışına saklıyoruz.

Tunç Öndemir kimdir?

Özetle: Müzisyen, oyuncu, fotoğrafçı, dj, öğretmen.

Kafanız karıştı (:

Ama abartı yok. Bunların bir kısmını profesyonel, bir kısmını yarı profesyonel anlamda yapıyor Tunç.

Şöyle ki:

Tunç, müzikle 7 yaşındayken aldığı solfej ve çalgı eğitimi ile tanışır. Lisede beste yapmaya ve gitar çalmaya başlar. Tiyatro ile tanışması ise ilkokul yıllarında, tiyatro koluna girerek olur. Okul tiyatrosu ile tiyatro oyunlarında; 2 sene kadar da “tiyatro tiyatro” grubu ile workshoplara katılarak Haldun Taner sahnesinde sergilenen oyunlarda rol alır. Hatta bazı oyunların müziklerini yapar. İlerleyen yıllarda amatör oyunculuğa devam ederek 4 video klipte ve 4 dizide oynar.  

Liseden sonra, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Müzik Eğitimi Bölümü'nden mezun olur. Bir süre devlet okulları ve özel okullarda müzik eğitimi, gitar ve orkestra öğretmenliği yapar. Halk Eğitim Merkezleri ve özel müzik kurslarında da gitar dersleri verir. Yeldeğirmeni Sokak Çocukları Derneği'nde 1 dönem gönüllü olarak müzikle rehabilitasyon çalışmalarında bulunur. Daha sonra müzik çalışmalarına ağırlık vermek istediği için öğretmenliği bırakır.  Halen İstanbul’da yabancı dille eğitim yapan özel bir okulun orkestra öğretmenliğini yürütmekte ve özel gitar, solfej/ armoni dersleri vermektedir. Profesyonel Müzik hayatına 1993'te başlar ve gitarıyla Gökhan Kırdar, Bora Öztoprak gibi sanatçılara sahnede ya da albüm çalışmalarında eşlik eder.

90’ların sonlarında popüler müzik piyasasından çekilerek daha kaliteli projelerde yer almayı tercih eder. Ve Bülent Ortaçgil’le düetleri bulunan, Ortaçgil’in “Tribute” albümünde “Çığlık Çığlığa” isimli eseri seslendiren (ki bu şarkının albüm kayıtlarında gitarda Tunç Öndemir eşlik etmiştir) jazz, latin ve dünya müzikleri ile yerli ve yabancı kaliteli şarkıları yorumlayan, 2009 Haziran’ında da nihayet beklenen albümü “Cihan” yayımlanan Birsen Tezer’e sahnede gitarıyla eşlik ederek, yer yer solo ve düet olarak şarkılar söyler.

Tiyatro ve müzik dışında, fotoğrafçılık ve rock dj’liği de iddialı olduğu hobileri arasındadır. Tüm bunlar yetmiyormuş gibi, basgitar, davul, mandolin ve keyboard çalar, klarnet öğrenir.

Atv’de düzenlenen “Profesyonel” isimli yalnızca profesyonel müzisyenlerin katılımıyla gerçekleştirilen projede ikincilik ödülünün sahibidir.

Şu an albüm çalışmaları bir yandan devam ederken, Taxi Band adını verdikleri 6 kişilik orkestrası ile çeşitli barlarda yerli ve yabancı pop-rock parçalarla dinleyenlerini mest etmektedir.

1 sene zarfında çıkması beklenen albüm Feridun Düzağaç, Bertuğ Cemil, Yavuz Çetin, Kıraç gibi şarkıcıların/müzisyenlerin albümlerinde ya da  prodüksiyonlarında büyük payı olan Cengiz Köroğlu prodüktörlüğünde piyasaya sunulacaktır.

 

***

 

Tunç Öndemir’i pop-rock müzik yapan diğer grup ve solistlerden ayıran en belirgin özelliği nedir?

Ses rengi. Bu benim değil, insanların fikri. Ve hem klasik ezgilerden hem de modern temalardan oluşan bir sounda sahip olmam diyelim. Bu da dinleyenlerin fikri. Bazıları benim kafama eski der. Şarkılarımın harcında yıllar var, çocukluğum, çocukluktan beri müzisyen olduğum için kafamda kalan temalar, o zamanın müzikal kalıpları var. Bu da doğrudur. Fakat bazı şeyler değişmez. Bu da benim soundumda hep olacak bir şey şimdilik. İlerde benzer temalarla müzik yapmaya devam edebilirim. Ama içlerini beynelmilel motiflerle ya da müzikal bazı süslemelerle düzenleyerek çeşitleyebilirim. Müzik dinleyicileri, özellikle de benim hedef kitlem olan kesim bu eski melodilerde biraz kendi zamanını bulacaktır diye düşünüyorum. Çünkü çok arayış var günümüzde. Ne kadarı sabit kalacak bu belli değil.

Demolarını bizlerle paylaştığın 3 şarkının sözü, müziği, düzenlemesi sana ait. Albümün tamamı böyle mi?

Evet.

Albümün adı belli mi?

Ateşkes ya da Sokak Köpeği olabilir.

Bence Tunç Devri koy, hem eskilerden bir hava, hem adını taşıyor :)

Ahahah düşünmedim değil.

Bence şık.

Reklâm sloganı da “müzikte Tunç Devri başlıyoor!” olsun dedim :)

Süper! Bence dikkat çekici, neymiş diye alıp bakılır kesin.

Demir var, çelik var, tunç neden olmasın hesabı…

Tunç Devri koyarsan albümün adını, ilk bizim söyleşide ortaya çıktı diye ben de övünürüm :)

Ahahah evet.

Kendi albümün dışında başka albümlerde söz ve bestelerinle var olmak ister misin?

Bu konuda biraz tutucuyum desem ukala mı olur acaba bilemiyorum. Ben kimseye söz vermek istemiyorum. Ne bileyim benim duygumla seslendirebileceklerini düşünmüyorum. Bu ego falan değil başka bir duygu, daha derinde bir yerlerde. Bu da benim işte...

Peki, sana söz yazılabilir mi?

O olabilir evet. Ama onun da içine girebilmeliyim. Hissetmezsem besteleyemem, çok yavan ve yalan olur. Sözler muhakkak ki güzeldir. Bir kalpten çıkmadır bir şekilde. Ama ben anlam yükleyemezsem iç dengelerimle hesaplaşma içine girebilirim. Bu da beni rahatsız eder vs.

Albüm çıktıktan sonra başkalarına sahnede eşlik etmeye devam edecek misin?

Başkaları şu an için ancak Birsen Tezer olabilir. Ya da kaliteli işleri ortak yapabileceğimiz kişiler ve projeler ya da düetler vs.

Hazır Birsen Tezer demişken, sahnede inanılmaz bir uyumunuz var, kendisiyle çalışma fikri ne zaman ve ne şekilde ortaya çıktı?

1996 Kasım'ında daha önce beraber çalıştığı İbrahim Gökalp çağırdı beni gruba ben de kabul ettim. Zaten popüler müzik piyasası müzisyenliğini bırakmak istiyordum. Popçulara eşlik ediyordum o sıra çok rahatsızdım bu durumdan.

Çok da isabetli bir karar olmuş zannımca. Çünkü gerçekten müzik piyasasında hem kaliteli müzik yapan hem de piyasanın dışında durabilen ender yorumculardan birisi Birsen Tezer.

Evet. Birsen'in yeri bende apayrıdır. Her zaman yanında olmaya gayret ettim. Müzikalitesine ve kendisine çok inanan biriyim. Her türlü... Beni de az çok o var etti sayılır. Ama müzikal kafamız ayrı o da bir gerçek, ya da müzik zevklerimiz. Sadece biraz benzer bazen :) Ölene kadar da elimden geldiğince yanında olmaya çalışırım. O kadar çok seviyorum onu...

Ben şunu görüyorum, müzikal duruşunuz farklı olsa bile müzikal yolculukta birlikte olabilmek bu işin nasıl doğru yapılabileceğine dair şahane bir örnek teşkil ediyor. Müzisyenler arasında böyle dayanışmalar görebilmek çok zor. Sizleri takdir etmemek mümkün değil.

Teşekkür ederim(z). Birsen'le müzikalite adına yaptıklarımız benim de müzikal çevrelerde biraz daha statü yükseltmeme sebep olduğu gibi, birlikte çalışmaktan son derece keyif aldığım da bir gerçektir. Bizim başka türlü bir elektriğimiz var. Ben sanmıyorum ki Birsen ben olmadan şu anki duygularla söyleyebilsin. Ben de başka birine eşlik ederken asla Birsen'le yakaladığım uyumu yakalayamadım, gözlerim kulaklarım hep onu aradı ara sıra yaptığım işlerde. Biz abla kardeş, anne- oğul gibiyiz. Kendi de bilir bunu. Bir insanın bir insanla 13 sene çalışması neredeyse imkânsız. Başta biraz çatışsak da zamanla ayrılmaz olduk. Grupta ben hariç bütün müzisyenler 3–5 kez değişti sürekli

Karılar kocalar birlikte 13 sene duramıyorlar :)

Hiç :)

 

Günümüzde artık her gün yüzlerce albüm çıkıyor. Türkiye’de son yıllarda anadolu-rock ve pop-rock alanında da ciddi bir patlama söz konusu. Fakat bu patlamanın dezavantajı, dinleyici için kaliteli olanla olmayanı ayırt etme zorluğu bence. Senin bu konuya bakış açın nedir?

Albüm çıkaran kimseler, konularında yeterince donanımlı olduğu sürece müzik sektörüne destek olmalarında, yeni bir kan olmalarında bir sorun yok diye düşünüyorum. Kaliteli olması kaydıyla çeşitlilikten yanayım. Bu ister pop-rock alanında olsun, isterse anadolu-rock denen tarzda olsun. Dinleyiciye iyi şeyler verdiğinizde onu mutlaka alacaktır. Fakat sektörde her önüne gelen kafasına göre iş yaparsa ve kötü olan ağırlıkta olursa, yapılan daha iyi işler göze ne kadar görünür bilemiyorum. Bu bir nevi dinleyiciyi kötü olana zorla alıştırma durumu olabilir. Piyasada imkânı olmadığı için kaliteli albümler yapamayan birçok değerli müzisyen var. Fakat yapım şirketlerinin öyle kriterleri var ki; bu kişiler ya artık bir şey yapmayı tercih etmiyor ya da istenen kriterlere uyarak gönlündeki müziği icra edemiyor.

Günümüz yorumcularını nasıl buluyorsun?

Son zamanlarda pop müzik ya da arabesk-fantezi diye nitelenen tür dışında bir çalışma ile piyasaya katılan bir müzisyen bilmiyorum. Bazı amatör gruplar çıkıyor, onları görüyorum. Fakat ya eski Türkçe parçaları coverlayarak bir yerlere gelmeyi tercih ediyorlar ya da basit soundlarla birbirini taklit eden melodilerle, tek düze sözlerle, müzikaliteye fazla önem vermeyen işlerle ortaya çıkıyorlar. Bunu halk mı istiyor?... Hiç sanmam. Halk sadece daha iyi olabilecek işlerin henüz farkında değil. Bence yani.

Türkiye’de yapılan pop-rock albümleri beğeniyor musun? En çok hangileri dikkatini çekiyor?

Türkiye'de beğendiğim bir kaç pop-rock albümü var, evet. İsim vermem gerekirse özellikle müzikalite açısından başı çeken 2 isim biliyorum. Mor ve Ötesi ile Şebnem Ferah. Elbette onlar da ilk çıktıkları zamanlarda müzikal kaygı güdüyorlardı ama bugünkü soundlara ulaşmaları, albümlerinin satışı ve başarısı ile doğru orantılı olarak ve bunları daha iyiye yatırım olarak kullanmalarından dolayı zamanla genel müzikalitelerine yansıdı diye düşünüyorum.

Başka bir kaç isim de var. Fakat çok zorlama isimler de var. Rock ayrı bir kavram. Sözlerinden akor dizilişlerine kadar bazı spesifik trikler içerir. Çoğu bunları bilmeden kafasına göre şarkı yazıyor, aranje ediyor ve bir de elektrogitarı işin içine sokuyor sonra al sana rock albüm diye karşımıza çıkıyor. Unutulmaması gereken ise bu ülkede müziği yalnızca 'dinleyici' olarak tüketen insanlardan başka müzisyen kimseler, müzik emekçileri gibi olanı biteni yakından takip eden ve yeri geldiğinde tüm bunlara sesini yükseltebilecek kimseler de mevcut. Bu; sanat sanat için midir, halk için midir şeklindeki tartışmanın bir kolu diyebiliriz belki de...

Peki sanat sanat için midir :)

Bu konuyu müzisyen dostlarımızla da tartışırız hep. Sanat hem sanat içindir, hem kendin içindir hem de halk içindir. Peki, neye göre? Onu da kendi düşünce şeklime göre açıklamaya çalışayım naçizane, zira konu birçok sanatkârı ilgilendiriyor...

Ben bir beste yapıyorum diyelim, sözüyle müziğiyle. Öyle ki ilk gençlik yıllarımdan itibaren, biraz da yapım gereği duygusal şeyler yazmaya bayılırım. O zaman çektiğim gönül sıkıntılarını anlatmaya çalıştığım şarkıların sözlerini yazarken bile bir yandan ağlardım ve yazdığım şarkının mürekkebi (dolmakalemle yazardım) :) gözümden akan yaşla dağılırdı. İşte bu kendim için yaptığım bir şey bence... Yani kendin için sanat. Sonra bu şarkıları, zamanla müzikal birikimimle yoğurup, ilerde daha iyi işler yapabilmek için,  tekrar ele alıp, şu an için en azından halkın hoşuna gidebilecek ezgilerle donatmak, halka dokunabilecek sözlerle revize etmek ise halk için sanat. Kendi adıma konuşuyorum...  Fakat en son aşamada, zamanla kazandığım bu paralarla, yine halk için ama daha iyi stüdyolarda, daha önceki albümlerden elde edilmiş kazançlarla parası ödenmiş diğer bazı müzik adamlarını da işin içine sokup, müzikal fikir alış verişi yapmak ve ticari kaygı gütmeden kendi sounduna, isteğine ulaşarak beynelmilel manada 'iyi müzik' diye nitelendirilebilecek güzellikte bir iş ortaya koymak ise sanat için sanat anlamına geliyor benim için. Tabii ürettiklerimiz sanat eseri, biz de sanatçı olarak görülebilirsek bir gün...

Ben dinlediğim 3 demodan da çok şeffaf ve samimi bir elektrik aldım. Şarkıların genel havasından biraz bahsetmeni istiyorum.

Şarkılar, daha önce dinleyenlerin de söylediği gibi zamanla, dinleye dinleye, özümsene özümsene ve kendinde bir şeyler bulmaya başladığında anlam kazanacaklar dinleyicilerde. Bu şekilde birer klasik olacağını düşünenler bile var fan sayfalarında. Ben hemen tüketilen şeyler yapmak istemiyorum. Yapamıyorum. Hemen akılda kalacak şeyler yazıp beş dakikada ortaya çıkan şeylerden hoşlanmıyorum. Şarkılarımın bazıları bana rüyalarımda gelir. Hem de sözü ve müziği ile birlikte. Bu, zaten zaman içinde kafamın içindekilerin süzülmesi ile ortaya çıkan konsantre bir ürün değil midir?  Dolayısı ile hemen anlaşılmasını da beklemiyorum. Şarkılar öz olarak çok şey anlatıyor. Yaşanmışlıkları, kilometreleri var. Ben seni anlatıyorum aslında. Ya da Ahmet'i, ya da Ayşe'yi. Yani bizi. Herkes kendinden bir şeyler bulacaktır mutlaka.

Şarkıların sunumunu nasıl bir sound ile yapmayı düşünüyorsun?

İster pop-rock diyelim, istersek hard-pop diyelim ne dersek diyelim; ben akustik davulun kullanıldığı, amphli, elektrik gitarın kullanıldığı bir şekilde aranje etmeye çalışıyorum şarkılarımı. Aslında son zamanlarda dinleyiciye çok da yabancı olmayan bir soundda gelecek albüm.

Şarkıları bana gelen ilk hali ile hemen kalkıp kaydedip düzenlediğim için o bahsettiğin saydam ve samimi üslubu sezebilirsin. Ticarî amaç gütmeden, yaşanmışlıkları saf olarak anlatabildiği için olsa gerek. Gerçi herkes şarkıları için bunları düşünür. Ben de öyle düşünüyorum o zaman :)

Dinlettiğin demolardan özellikle Ateşkes’e bayıldım. Söz çok özenli ve şiirsel bir havası var. Şöyle ki:

Yalanlarından silahlar yap
Gözyaşlarından kurşunlar
Beni seninle vursunlar
Ama kal

Çoktan kanatmış sözlerinle
Bir kez değer ver beni dinle
Zehir akıtan gözlerinle
Nişan al

Şiirle aran iyi midir?

Çok da iyi değildir aslında. Ben düz yazı gibi değil de kafiyeli şiirleri seven ve tercih edenlerdenim. Küçükken ki eğitim sistemimizle ilgili olsa gerek. Şarkılarım da öyledir hatta az çok. Bazen şairlerin yazdığı satırlara denk geliyor ve mümkün mertebe incelemeye çalışıyorum. Destek olmaya da gayret ediyorum. Annem şiir yazar eskiden beri. Onunkileri okurum en çok J Sizin gibi bu işe emek veren insanların yanında fazla donanımlı değilim açıkçası. Şiir değil de şarkı sözü olarak yazıyorum. Ezgiyle birlikte geliyor zaten. Bir gün şiir kitabı haline gelecek kadar büyüsem bile bunu tercih etmezdim açıkçası :)

Aslında şiir yer yer ezgisel ve armonik bir şey bence. Bu yüzden şarkı sözüne yakın buluyorum. Çünkü kendi içinde bir duygu uyumu oluşturduğu gibi ses uyumu da oluşturması gerekiyor. Ben Ateşkes'de onu gördüm. Tunç'un iyi şiir yazabileceği günler de yakın, ilk söyleyen ben olayım :) Aynı zamanda bu şarkı bir hikâye de anlatıyor ve sondaki recitatif bölümde hikâyeyi çözümlüyoruz. Albümün bütünü bu şarkıdaki gibi genel bir hikâyeye mi bağlı?

Ateşkes, büyük resmin bir parçası aslında. Ben bir puzzle gibi geniş bir hikâye anlatıyorum albüme koymaya karar verdiğim şarkılarımın toplamında. Bunun çözülmesini istemiyorum hiç kimse tarafından. Ama çözen olursa da sorun yok :) Kendime sözüm var bir gün biriktirdiğim melodilerimle bir hikâye anlatacağım diye. Albümüm yayınlanırsa bunu başarmış olacağım. Bu bile bana yeter. Elime deodorant kutularını alıp, mandolinimi boynuma asıp aynanın karşısında şarkı söylediğim 7 yaşımdaki günlerimden kalan bu ütopik düş bir gün gerçek olacak elbet. Hiç bir zaman vazgeçmedim. Sadece demlenmeyi bekledim.

Bu yüzden mi albüm için bu kadar bekledin, beklettin, bekledik :) 7 yaşından itibaren müzik yolculuğuna başladın ve senelerdir profesyonel anlamda müzisyen kimliğinle bu piyasanın içindesin.

Doğru şartların oluşmasını bekledim diyelim. Demlenmeyi ya da... Bu konuda söyleyecek çok şeyim var ama doğru cevabın bu olduğunu düşünüyorum.
                                                                                                
Haklısın, sanırım her albüm, her kitap, kısaca her yaratım kendi sürecinde ilerliyor, günü saati bilmesen de doğru zamanın hangi zaman olduğunu seziyorsun sanırım...

Zaten müzik piyasasının içinde olmam yeteri kadar çirkinliği görmemize sebep oldu. Daha önce olmamasının en büyük sebeplerinden biri de budur. Evet, su yolunu buluyor. Karmam böyleymiş diyelim :)

“Ateşkes”i çıkış parçası olarak seçme sebebin nedir? Hayatında özel bir yeri var mı?

Prodüksiyonumu şimdilik üstlenen Cengiz Köroğlu'nun fikri bu aslında. Güncel müzikal yapıya daha uygun diye düşünebiliriz. Diğer parçalarım daha farklı yapılarda çünkü. Çoğu kişi ise Sokak Köpeği'nde ısrarcı oysa.

Yok, bak ben ateşkes diyorum :) Albüm 10 şarkılık düşünülüyor bildiğim kadarıyla. Şarkılar ne kadar sürede oluştu?

Şarkıların bazıları 22 senelik. Bazıları ise henüz 7–8 aylık :)

10 şarkının 10u da hazır mıdır?

Albüm anlamında değil henüz. Ama tasarı olarak hazır. Üstünü işlemeye kaldı. Aslında home-studio ortamında alt yapılar da hazır mp3 şeklindeler ama o halde henüz piyasaya çıkamazlar. Tekrar aranje edilecek. Kendim finanse ettiğim için de bu biraz zaman alacaktır. Ama eninde sonunda olacak bu. Sana gönderdiğim demolardaki trafikler, tonlar ve basit aranjelerse şu andaki gibi olacak. Daha kaliteli ve müzikal halleridir yayınlanacak olanlar diyelim. Örneğin dinlediğin davulları ve basgitarları ben bilgisayarda yazdım, onlar canlı çalınacak vs…

“Profesyonel” isimli müzik yarışmasında, beklenen tarihten çok daha önce seçime gidildi ve aceleye getirildi. Bu yarışmaya katıldığın için memnun musun? Yarışmanın müzik hayatına nasıl bir etkisi oldu?

Profesyonel'in erken bitmesinin bazı sebepleri var. Öncelikle reyting almadı. Çünkü bir Türk televizyonunda ilk kez opera-şan mezunu ya da öğrencisi kimseler bir projede görev aldı, Spentele Stelle aryasından tutun da Flashdance sound-track’inden, Guns'n Roses'a kadar parçalar seslendirildi. Profesyonel tv tarihinin gelmiş geçmiş en kaliteli yarışmasıdır. Bu izleyiciye fazla gelmiş olabilir çünkü nedense halkımız nerede kavga dövüş var, nerede türkü-arabesk var, bunlara prim verir bir hal içinde. Üzgünüm ama bu böyle. Ayrıca yarışmacı bayanlardan birinin şöhret sevdası adına yaptığı edepsizlikler bizi bitirdi. Ben yapımcılarla en çok tartışmayı yapan, en çok elini masaya vuran, bunun böyle gitmeyeceğini en çok hatırlatan kişi olarak da kafalarına kazındım. Ekrandan da söylediler. Ama gelgelelim müzikal hayatımda bazı farkındalıklar yaşamama sebep olduğu gerçeğini atlayamam. Hem de çok konuda. Ama herhangi bir albüm vs. teklifi olmadı. Hem de haftalarca 2. ya da 1. olduğum halde. Bunun da nedenlerini benimle görüşen bazı yapımcılardan öğrendim. Yarışma yüzünden albüm yapılmış biri olmayı da istemiyor(d)um zaten. İsabet oldu. Ben profesyoneli unutmak, unutturmak isterim. Ama kullanmak zorundayım da.

Kavgacı bi türkücü olsan belki de şimdi 3. albümü konuşuyor olurduk :)

Evet, ama kendi emeğimle yapmadığımdan temelsiz binalar gibi çöker, kaybolur giderdim. Ben adımlarımın yavaşlığından, emin ve demlenmiş olmalarından memnunum :) Profesyonelde yarışmak için hiç bir seçici ön jüri önünde ezilip büzülmedik bu arada. Teklif yapımcılardan geldi. Bunu da söyleyeyim. Ne münasebet zaten :)

Ahahahaha bak yazarım :)

Yaz diye söylüyorum. Sözleşmem Ocak'ta bitti, istediğim gibi konuşurum :)

Müzik dışında ne yapmak isterdin sahne sanatı olarak? Amatör oyunculuk deneyimin var. Mesela bir kabare ya da müzikalde oynamayı düşünür müydün?

Düşünürdüm. Tiyatro çalışmalarında bulundum, oyunlar da oynadım ama müzikal tercih etmeyebilirdim. Komedi tarzında bir projede bulunmak isterdim mesela. Tuhaf olabilir ama müzikallerden de pek hazzetmem. Çok zorlama geliyor bana bazıları. Bu benim fikrim, kırdığım birileri olacaksa özür dilerim. Sinema oyuncusu olmak isterdim.

Aksiyon?

Kesinlikle.  Dedektif,  polis şefi vs. gibi şeyler oynamayı tercih ederdim. Komedi olmayacaksa yani. Ajanslar da sürekli bunu yakıştırır bana zaten ama iş gelmez nedense :) En son Adanalı dizisinde de koruma rolündeydim hatta. Küçük bir rol. Repliksiz.

Bence fırtına öncesi sessizliktir o, o yüzden repliksizdir :)

Hiç sanmam :) En son TRT’de yayınlanacak bir proje için aradılar. O da polisiye. Çekiyorum ben :)

Bi yerlerde oyunculuk kariyerin de demleniyordur belki?

Umarım öyledir :)

İnsanların yaptıkları müzik kendi ruhlarını da ifade eder bir anlamda. Rock müzikte ruhuna dair neyi yakın buluyorsun?

Rock'n Roll teması ve bu uğurda yapılmış müziklerin sahibi olan gruplar ve müzisyenlerin yaşam tarzı, basitliği, şaşaadan uzak, salaş tavırları, işlediği konular, getirdiği yaşam tarzı ve tartışmasız şekilde elektrik gitarın drive’lı tonu (yani biraz distortion (gürültü efekti diyelim) verilmiş gitar tonu bilirsin işte)... Bunlardan vazgeçmem, pop müzik dinlemem neredeyse imkânsız.

Çıkarmayı düşündüğün albümle varmayı düşündüğün yer neresi ve sonrasında müzik adına kendine koyduğun başka hedeflerin var mı?

Ben Türkiye'de müzik adına bir şeyler yapmayı çok uzun yıllar önce hedeflemiş, işini gücünü, meslek seçimini buna göre yapmış, tek hedefle hayatını buna göre organize etmiş bir müzisyenim. En büyük düşüncemse Türkiye'nin en iyi bilinen donanımlı müzisyen/solistlerinden olmak, yıllar sonra bile şarkıları ve müzisyenliği ile diğer iyi isimlerle bir arada anılmaktır. İnsanların arkalarında bir eser bıraktığında ölümsüz olduklarını düşünüyorum. Ölümsüz olmak istiyorum :) Abarttım ha :)

Yoo, çok kutsal bi hedef, hedefin bu olmayacaksa zaten niye müzik yapasın :)

Hiç :) Bendeki bu tutkunun çapı çok büyük ya, böyle anlatamıyorum. Benim bunu gerçekleştirmekten başka uğraştığım bir şey, yaptığım bir totem yok. İşim gücüm bunun üzerine. Aklımda fikrimde bir tek bu var. Bir gün mutlaka olacak... Totem yapmak bizim aramızda bi deyim, ağzımdan kaçtı :)

Seni takip edecek kitle bence en çok inancına hayran olacak, bana akın akın geldi o elektrik mesela şimdi :)

Süper :) Beğenilir, beğenilmez fark etmez. Ben konserde insanların bir ağızdan benim şarkımı söylediklerini duyayım, orada da ölsem olur. O şeklide yani.

Söyleşimizin sonlarına geldik. Benim soracağım son soru (ki bu aslında sonun başlangıcı olabilir): Şu an “ah keşke şimdi bana şunu sorsa” dediğin bi soru var mı :)

Vallaha hepsini sordun, çok teşekkür ederim.

Gerçekten bir "müzisyenle" sohbet ettim, içindeki inanca ve bir gün ölümsüz olacağına yürekten inanıyorum. Ben bu söyleşinin başlığını Tunç Devri koyar basarım :)

Ahahah istediğin ismi koy Fati :)

Koydum gitti :)

 

 

 

Tunç Öndemir - It's My Life

Jazz Stop Performans

 


Tunç Öndemir'in Yakında Yayınlanacak Albümünden Demo Şarkılar

Ateşkes - Sokak Köpeği - Yalnızlığa Alışamazsın Sen

 

Tunç Öndemir Web Sitesi

Facebook Grubu

 

TEMMUZ 2009