Asya Gülgün Özkan

adimkadin@gmail.com

Kadri Karahan

kadrikarahan@gmail.com

ADAMAKILLI

 

Zeynep Gülmez

''Parmaklıklar Ardında'' isimli TV dizisi geçtiğimiz aylarda son bölümü ile izleyicinin karşısına çıktı. Herbiri özel herbiri önemli birçok değerli oyuncuyu ekibinde bulunduran dizi bizim de keyifle takip ettiğimizdi, her bölümünü iple çektiğimizdi. Zeynep Gülmez diziye daha sonra katılan oyunculardandı ve ''Yasemin'' isimli karakteri ile başlarda uzak duracağımız ama sonrasında onu da diğerlerinden ayırmayacağımız bir kimlikti.

Rolleri itibari ile artık hepsi özgür ama eminiz ki böylesi bir ekip kolay kolay bir daha bir araya gelemeyebilir, böylesi içten dostluklar kurulamayabilir. Zeynep Gülmez'in anlattıkları ile biz heyecanının hala çok özel olduğunu görebiliyoruz, onların dünyasına girmekte gecikmiyor zaten izlediğimiz için de diziyi hepsini birer dostumuz gibi de tanıyabiliyoruz ve öyle dinliyoruz her söylediğini. Tüm ekibe bir kere daha böylesi bir emek için teşekkür ediyoruz.

Bir akşamı karşıladık kendisi ile ve kahvemizi söyledik, keyifli bir sohbete başladık. Bugüne kadar birçok önemli tiyatro oyununun, sinema filminin, TV dizisinin oyuncusuydu Gülmez ve biz hepsine dokunmaya çalıştık. Karşımızda işini büyük bir keyifle yapan, sımsıcak bir portre vardı orada ve biz kendisini daha da yakından tanımaktan büyük bir keyif aldık.

 

- Siz 9 Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Tiyatro bölümü mezunusunuz. Mezun olduktan sonra Bursa Devlet Tiyatrosunda ilk kez sahneye çıktınız. Peki bu tiyatro serüveni nasıl başladı? İçinizdeki o yeteneği nasıl keşfettiniz?

- Yetenek aslında küçüklüğümden keşfedilmişti. Hatta yazlığa gittim bu sene; oradakiler sen zaten oyuncuydun, bize röportaja gelseler biz seni zaten çok iyi anlatırız dediler. Ben böyle kendi kendime oyunlar yaparmışım sanki o zaman belliymiş bir gün oyuncu olacağım. Ama elbette profesyonel anlamda bu mesleğe girme sebebim ağabeyimdir, o zorladı. Bizim ailede sanatla ilgilenen herhangi biri olmadı. Annem ev hanımı, babam esnaf kendi halinde bir aileydik, çok uzaktım. Çizimi çok iyiydi ağabeyimin ki o da tasarım bölümünü kazandı o sürede, arkadaşları da beni çalıştırdı ve sınavlara hazırladı. Bu arada ben tamam evde danslar ediyorum, şarkılar söylüyorum, tiyatrolar yapıyorum kendi kendime ama utangaç bir yapım var bu arada, ne yapıyorsun dedim kendisine. Netice itibari ile sınavlara girdim, iyi ki de girmişim 100 üzerinden 90 ile hatta kazandım ve dört senelik eğitimden sonra başladı asıl çalışmalarım.

- Bursa’dan sonra İstanbul’a yerleştiniz ve daha sonra önce reklamlar ardından TV dizileri oyunculuğundaydı artık sıra öyle değil mi?

- Evet. Kamera ile ilk tanışma anım bir reklam ile oldu. 50 kişi böyle seni monitörde izliyor falan, çok heyecanlıydım. İlk TV dizisi de konuk oyuncu olarak oynadığım ‘’Tatlı Kaçıklar’’ oldu.

- Ve birçok konuk oyunculuğu daha sonra önemli bir diğer dizi ‘’Kınalı Kar’’ dizisi izledi.

- 92 bölüm sürdü ‘’Kınalı Kar’’ zaten bu geçen süre içinde en uzun soluklu oynadığım dizidir.

- ‘’Parmaklıklar Ardında’’ devam eden bir diziydi ve siz sonradan katıldınız. Bu diziye katılmanız nasıl oldu peki?

- ‘’Letafet’’ isimli bir oyunda oynuyordum. Sonra dizi teklifi geldi ve Sinop’a gelebilir misin dediler. Hiç bilmediğim bir yerdi ve tereddüt ettim başta. Sonra tiyatro programım da ayarlanınca gittim. Çok güzel bir setti.

- Diziye ‘’Yasemin’’ karakteri ile girdiniz. Sert ve hatta diğer rollere göre kötü de bir karakterdi Yasemin ama zamanla sevdik biz kendisini de; sizin Yasemin karakteri ile ilişkileriniz, çelişkileriniz, diğer ruh halleriniz nasıl oldu peki, nasıl yaşandı kendisi ile?

- Etkileyici olması için karakterin bir sebebi olmalı ki diziye girmenin bir sebebi olsun. O yüzden burada benim kötü yanım ortaya çıktı. Bir şekilde kötü bir karakterle diziye girdim ama dizi devam ettikçe benim bir şekilde insani yönümün de ortaya çıkması lazımdı. Kadınız, insanız ve yumuşaması kadar doğal bir şey yok. Dizi de Ekrem karakteri hariç sanki hepimiz biraz yumuşadık da bu anlamda :)

- Dünden bugüne çok güzel bir ekibi oldu dizinin. Uzak bir şehirde yapılan çekimler ve kendileri ile yaşadığınız hayat nasıldı orada; nasıl bir uyum yakalandı? Keyifli yanları ne oldu bu dizinin zor yanları ne oldu?

- Ben ilk başta çok korktum. Dizide oynayan bazı arkadaşlarımdan fikirler aldım ama hepsi olumlu anlamdaydı. Korktum çünkü kazana düşüyorum; bir kazan çünkü hali ile her dizinin problemleri oluyor. Bazı oyuncuların diziden ayrıldığı bir döneme denk geldim üstelik biraz gergindi de ortam bu yüzden. Dizinin bir devrinin bittiği başka bir devrinin başladığı süreçti; riskliydi her şey. Mesela benden sonra da diziye önemli karakterler katıldı bu arada Fikret Kuşkan, Nejat İşler, Rüçhan Çalışkur gibi; dizi kendini sürekli bu anlamda yeniledi de. Netice de bizimle birlikte biraz da huzura kavuşmuş dizi; başta uyum tam olarak yakalanamamış.

- Dizinin ilk bölümleri daha böyle hareketli daha maceralı geçti ama sizin katıldığınız bölümlerden sonra dizi biraz daha naif, daha duygusal, karakterlerinin başka duygularının öne çıktığı bir dizi olarak devam etti sanki.

- Doğru söylüyorsunuz kesinlikle.

- Bir de dizi ekibi ile dikkat toplamayı özellikle başardı. Bu kadar başarılı kadın oyuncuyu bir araya getirmek de kolay olmamalıydı?

- Yapımcımız, yönetmenimiz, senaristimiz kadın ve elbette oyuncuların büyük çoğunluğu da. Aslında başta bundan çok korktum çünkü gerçekten hemcinslerimle çok fazla anlaşamayan da biriyim ben. Sinop ve bu dizi benim bu anlamda birçok yargımı kırdı artık kendileri ile çok daha sırdaş, çok daha paylaşımcı oldum. Çok güzeldi her şey, o enerji başkaydı. Birbirimizi mesela çok iyi anlayan insanlardık orada. Mesela burada olsa işimizi yaptıktan sonra ayrılırdı yollarımız ve herkes hayatın kendisine ait yanlarına bakardı ama orada öyle olmadı. Çekimler bittikten sonra da gece gündüz birlikteydik biz. Bir gün üzgün olsam anlarlardı, sinirli olsam aman uzak duralım derlerdi :) Artık birbirimize nasıl davranmamız gerektiğini öğrenmiştik.

- Dizi içinde kuşkusuz unutamadığınız sahneler olmuştur. Peki bunu yani tüm bu rolü gerçek hayatta yaşasaydınız nasıl bir ruh halinde olurdunuz?

- Orada o kadar sahneler yaşadım ki bir oyuncu olarak çok şanslıyım. Çok güzel sahneler yazıldı ve başarı ile oynandı. Bu her oyuncuya nasip olmaz. Bir de tiyatro sahnesinde gibi oldu her şey, sesli çekilen bir diziydi, çalışmak zorunda özellikle olunması gereken bir diziydi, aksi halde bu dizi bu denli güzel olmazdı. Sanki daha önceki dizilerde ben tembel oynamışım ama bu dizide senaryoyu aldıktan sonra oynamak bir yana daha iyi oynamayı düşünüyordum hep ve öyle çalışıyordum, kafa yoruyordum.

Örneğin hücreler, biliyorsunuz gerçek hücrelerdi ve çok kötü kokuyordu, kapkaranlıktı. Burnumuza o kötü kokular gelmesin diye çeşitli şeyler sürüyorduk ve öyle oynuyorduk. İlk hücreye kapattılar beni, demirleri de kapattılar ve ben bağırıyorum beni çıkarın diye :) Çünkü ben de karanlık fobisi de var ve neye uğradığımı şaşırdım; sonra birisini aldılar içeriye :) Ama bu işte oyunculuğu o kadar etkiliyor ki oranın atmosferi adeta içinize işliyor, yaşıyorsunuz.     

- Tamamen gerçek hayattan kesitleri siz diziye adapte ettiniz bu diziye, sesi oldunuz birçok kişinin. Bu süreç içerisinde gerçekte bu hayatı yaşayanlarla iletişiminiz oldu mu, onların gönlünde nasıl bir yer edindiniz?

- Biz oradaki gerçek hapishaneye de gittik. Hepsi sarıldılar, ağladılar bize. Elbette gerçeklik çok farklı bizimkisi gibi değil. Bakıldığında bizim koğuşumuz rengarenkti mesela, biz böyle güzel güzel giyiniyorduk ki özellikle ben tam bir kokoştum mesela :) Ama gerçekte maalesef böyle değil, buna tanık oldum. Gerçek hapishaneden çıktıktan sonra çok ağladım, çok üzüldüm.

- Dizinin çekildiği yer Sinop’tu ve oranın da halkından oldunuz bu süre içerisinde.

- Kesinlikle. Hiç rahatsız edilmeden halkı ile çok uyumlu bir şekilde aktı gitti süreç. Orası zaten Karadeniz’in Bodrum’u, inanılmaz da güzel.

- Dizi bitti peki bundan sonraki süreçte neler olacak adınıza, nerelerde karşılaşacağız sizinle?

- Beni zorlayan rolleri seviyorum. Bir projede olmuş olmak için bulunmayacağım bundan sonra ve daha seçici davranacağım öncelikle. Çünkü aşmak istiyorum izin verirlerse. Biliyorsunuz bizim piyasa da görüntü ya da popülerlik daha öne çıkıyor ama kuşkusuz bizim değerimiz anlaşılacaktır da. O insanlar da bulunsun, bulunmasın demiyorum zaten ama onların bir yerden sonra bir şeyleri götüremeyeceğini düşünüyorum.

- Zaten zamanında bir açıklamanız da olmuş sizin manken oyuncular hakkında.

- Ben aslında öyle bir şey söylemedim ama nedense bazı gazetecilerin böyle şeyler yazdığına tanıklık ettim ben de. İnternette ben de karşılaşıyorum böyle şeylerle ve katıldığım TV programlarında da soruluyor bu bana. Mankenler yapımcıların yatağından çıkmıyor gibi bir açıklama yapmışım aslında yapmadım ve ne zaman bu olaydan kurtulacağım acaba :)

Yüksel Aytuğ’un programındaydı mesela en son ona konuk olduk dizi ekibi ile biz. Orada bayağı bir savundum, evet söyledim de dedim artık, kabullendim :) Oyuncu arkadaşlarımın işsiz olduğundan da bahsettim. Birçoğu maalesef evde, biz sürekli çalışan insanlar değiliz, mesela şu anda ben de çalışmıyorum. Tamam ara ara işimiz biter, yüzümüzü dinlendiririz ama piyasada o kadar çok kişi var ki senin yerine daha güzel ya da daha az bütçe ile oynayacak kişileri bulabiliyorlar.

- TV oyunculuğu ile sinema filmi arasında oyunculuk anlamında peki nasıl detaylar bekliyor sizi?

- Sinema daha ağır ağır, sindire sindire oynadığın bir şeydir. İstediğin kadar prova yapabilirsiniz mesela ama dizi de öyle değil. Örneğin ‘’Parmaklıklar Ardında’’da biz zamana karşı yarışıyorduk. Tek planda bitirmek zorundayız ikinci bir kere çekme şansın olmayabiliyor. Dizide o anda duyguya girilmediğinde kötüyü de görebiliyorsunuz, sinema da o lüksün var.

- Özellikle çalışmayı istediğiniz bir yönetmen ya da bir oyuncu var mı?

- Son dönemlerde Gülse Birsel’e taktım :) Bir komedi de oynamak isterim. Ben aslında komik bir kızım ama bu yanımı dizilerde pek ortaya çıkarmadım. Hep böyle köylü, kasabalı rollerde oynadım allahtan ‘’Parmaklıklar Ardında’’da gördüler güçlü bir kadını da oynayabileceğimi :)

- İlişkileriniz nasıl izleyicileriniz ile, nasıl bir dostluk yaşıyorsunuz?

- Çok samimi bir şey oluştu aramızda. Beni farklı değil onlardan biri olarak görüyorlar. ‘’Kınalı Kar’’dan yansıdı ilk kez kendilerine, mesela onları orada çok ağlatmıştım bu ‘’Parmaklıklar Ardında’’da da böyle oldu. O yüzden de duygusal bir yakınlık var kendileri ile bu da çok hoşuma gidiyor açıkçası. Oynadığım bütün projelerde bundan sonrasında da bu ilişkinin bu şekilde devam edeceğine eminim.

- Peki biraz özel hayatınıza gelelim mi, mesela aşka gelelim mi? Hayatınızda aşk var mı, nasıl bir yerde, nasıl tanımlıyorsunuz, yaşıyorsunuz beraberinde?

- Aşk olmazsa olmazlardan, hayatın anlamlarından bence. Çünkü aşk sizi hayata bağlıyor, ne kadar güzel olduğunu anlıyorsunuz. Aşk heyecandır, hayata duyulandır; her türlü şeye aşktan bahsediyorum ama kişiye duyulan aşk da vardır, her zaman açığımdır :)

- Aşık olduğum gözlerimden anlaşılır mesela tuhaf bir sırıtma oluşur üzerimde. Dalgın olurum, dağınık olurum, konuşamam, cümleleri toparlayamam gibi :)

- Ya günlük hayatınız; dizi çekimlerinizin, tiyatro oyunlarınızın olmadığı zamanlar?

- Spor yapıyorum, yüzüyorum. Yazı yazmaya başladım. haberkonseyi.com adlı bir sitede yazı yazmaya da başladım. Yaşadıklarımı, gördüklerimi anlatmaya çalışıyorum mesela. Örneğin duvar bebekleri yapıyorum ben, enteresan tasarımlar oluyor. Sinemaya gitmeye çalışıyorum.

- Son olarak biz bazı fotoğraf çekimlerinizi gördük ve de çok beğendik; modellik ile doğrudan bir ilişki içinde oldunuz mu?

- Hayır, bazı özel çekimler için pozlar verdim ama fotomodellik yapmadım. Ama beni hep mankenlikten oyunculuğa geldim sanıyorlar. Uzun boyluyum falan bir de böyle bir furya var ya ondan belki böyle bir etiketi bana layık görüyorlar :)

 

 

 

EYLÜL 2010